CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuşuyor. Özel'in açıklamalarından satır başları şöyle:
"Madrid ve Brüksel'de programlarımız yurt içinden ve yurt dışından büyük ilgi gördü. Tabii ilgi gösterenlerin başında da Sayın Erdoğan var. Çünkü Sayın Erdoğan öyle bir anlayışa sahip ki, geçmişte kendine helal olan şimdi onun yönettiği ülkede muhalefete haramdır. Onun sevabı bizim günahımız olacak. O ne yapmışsa geçmişte yapmış olacak ama bugüne gelince o her şeyi yapacak, muhalefet susacak. O bir çerçeve çizecek. Muhalefet onun içinde yapılacak. Çizdiği sınırların dışına çıkılmayacak. Her türlü kötülük, her türlü hak ihlali, her türlü zulüm sessizlikle karşılanacak, o iktidarını sürdürecek, bir taraf acı çekmeye, sömürülmeye devam edecek. O devir kapandı. Hiç kusura bakmasın, o devir kapandı."
"TAZMİNAT" HATIRLATMASI
Ayrıca Türkiye'de üniversitelerde başörtüsü sorunu varken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gideceksin, dava açacaksın, kazanacaksın. Devletten tazminat alacaksın. Bu Avrupa'ya şikayet etmek olmayacak. O gün de yapılanın yanlış olduğunu, hak aramanın meşru olduğunu söylüyordum. AK Parti'ye kapatma davası açılacak. Üçerli dörderli heyetler yapacaksın. Dünya başkentlerine gideceksin. Kendi ülkendeki bir yargı sürecini dünya başkentlerine anlatacaksın, bu meşru olacak. 15 Temmuz akşamı ne istediyse verdiklerin, etle tırnak oldukların, altına F16 çektiğin, tank verdiklerin demokrasiye karşı darbe girişimine girişecek.
"SEÇİM KAZANINCA MİLLİ İRADE BİR KERE KAYBEDİNCE KİRLİ İRADE"
Biz senin bize yaptığın husumetleri, haksızlıkları her şeyi bir kenara bırakıp demokrasinin yanında darbenin karşısında bulunacağız. Sabah ilk teşekkür telefonunu bize açacaksın. Sonra diyeceksin ki 'CHP'nin uluslararası bağlantıları çok güçlü. Yardım edin bu darbeyi dünyaya birlikte anlatalım.' O zaman bunların hepsi olacak. Yani darbenin mağduruyken yurt dışına gidip anlatacaksın. Seçim kazanınca milli irade bir kere kaybedince kirli irade. Yıllarca mazbatayla fotoğraf verirken milletin mazbatasını iptal ettirmeler yıllarca seçim kazanınca yere göğe koyamadıklarını seçim kaybettiğinde bir anda başka bir tarafa koymak.
Türkiye'nin tezleri neyse, Kıbrıs, Azerbaycan, Filistin konusundaki Türkiye'nin tutumunu ve fazlasını, Türkiye'nin Eurofighter'daki haklılığını, talebini, Türkiye'nin F-35 programından çıkarılmasındaki uğradığı haksızlığı ve kendi egemenlik hakları ile ilgili, Kıbrıs'la ilgili, Ege ile ilgili her şeyi en net şekilde konuşurken bir problem yok. Ama sen Türkiye'de sandığa saldıracaksın. Ondan sonra da susun, buna hiç sesinizi çıkarmayın diyeceksiniz.
"BAHÇELİ AÇIK AÇIK SÖYLEDİ"
İktidarlarının ve ittifaklarının bu konudaki yaklaşımını bugün Sayın Devlet Bahçeli açık açık söyledi grup toplantısında. Dedi ki 'Kol kırılsın yen içinde kalsın istiyoruz.' İnsan gerçekten duyduğuna gördüğüne inanamıyor. Sayın Bahçeli, Sayın Erdoğan, kırılan kol bizim, kırılan kalp bizim, saldırılan haysiyet bizim. Aşağılananlar bizim arkadaşlarımız. Aileleriyle tehdit edilenler bizim arkadaşlarımız. Ama diyorsunuz ki sizin kol kırılsın. Bizim yenin içinde kalsın. Bu memlekette kol kırık. Cep delik, cepken delik, insanlar yoksul, adalet sakat ama kendi düzenimiz sürsün istiyorsunuz. Sayın Bahçeli, kızılcık şerbetini Tayyip Erdoğan'ın etrafı içsin. Kusura bakmayın. Hiçbir yerde o yoğurdun bolluğu kalmamıştır. Cumhuriyet Halk Partisi milletiyle birlikte ayaktadır. Hakkını aramaktadır. Sonuna kadar da arayacaktır. Bir tane, bir tane bakın biz Türkiye'nin 6,5 milyon oy almış bir siyasi partisiyle mecliste merhabalaşıyoruz diye bizi terörist ilan ediyordunuz.
Bugün geldiğimiz noktada Türkiye'de nasıl bir sürecin içindeyseniz yıllarca 'bebek katili' dediğiniz kişiye 'kurucu önder' diyorsunuz. Bunların hepsi milletin gözünün önünde oluyor. Cumhuriyet Halk Partisi tarihsel bir tutarlılık içinde geçmişte ne dediyse bugün aynı şeyi söyleyen, demokrasi isteyen, barış isteyen, kardeşlik isteyen, herkes eşit olsun isteyen. Kimsenin hakkını yemeyen ama kimseye de hakkını yedirmeyen bir siyaseti takip ederken şimdi ben zulmedeyim. Siz susun pısın sessiz olun istiyorsunuz. Bu kişisel bir şey olsa neyse de şuna biliyor musunuz? Biz bir kelime eksik söylersek siz bu milleti susturacaksınız. Biz bir adım geri atarsak siz bu ülkeye 50 yıl geriye götüreceksiniz. Biz 1 santim eğilirsek siz bu millete diz çöktüreceksiniz. O yüzden ne bir kelime eksik konuşacağız. Ne bir adım geri atacağız, ne bir santim eğileceğiz.
ERDOĞAN'A "OMURGA" YANITI
Türkiye'nin menfaatlerini savunmaya devam ederiz. Büyük bir özgüvenle. Türkiye'de ana muhalefet partisiyiz. Şimdilik ilk sandığa kadar yurt dışına çıktığımızda Türkiye'nin partisiyiz. Karşımızda iktidar şahsileştirdiği dış politika ilişkilerini sadece kendi çıkarları için kullanan ve iktidarda kalabilmek için her tavizi veren Türkiye'yi değil, kendisini düşünen bir iktidar anlayışı var.
Erdoğan çok rahatsız olmuş. Yaratılan ortaya çıkan görüntüden çok rahatsız olmuş. Diyor ki 'Siyasi hayatımın hiçbir dönümünde eğilmedim, bükülmedim.' Batılılar karşısında omurgalı duydum. Duy da inanma. Şimdi Sayın Erdoğan'ın omurgalı duruşundan birkaç tanesini hatırlayalım. birkaç tanesini. Rus uçağı düşürüldüğünde Cumhurbaşkanı Başbakan önce yarışa girdiler. Benim talimatımla düştü diye. Erdoğan çok kızdı. Tarafsız cumhurbaşkanı ama Rus uçağını 'başbakan değil benim talimatımla düşürdük' dedi. Ardından 'bugün olsa yine düşürürüm' dedi. Sonra hızla bir özür mektubu yazdı. Putin'e yolladı. Kapısına gitti. Rus Devlet televizyonunda canlı yayında geri sayımla bekletildi.
Omurgalı bir duruş gösterdi Sayın Erdoğan. Rahip Branson 'bu can bu bedende durdukça o papazı sana vermem. Çok istiyorsan papazı ver papazımı al papazını' dedi. 'Ver papazını' dediği Fethullah Gülen'di. 'Al papazını' dediği Rahip Branson. Trump'tan bir telefon geldi. Rahip Branson akşamüstü kendini Beyaz Saray'da Trump'ın yanında buluverdi. Özel uçak verdiler altına Trump'a yetiştirdiler. O can ki Allah uzun ömür versin o bedende duruyor. Branson Amerika'da keyfini sürüyor. Ve Trump her aklına geldiğinde nasıl verdi ama papazımı. Bir istedim hemen verdim papazı diye makara yapmaya devam ediyor. Son derece onurlu bir duruşu var Erdoğan'ın. İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği söz konusu oldu. Biz dedik ki 'NATO'da açık kapı politikası var. NATO'nun o kanadının da güçlenmesi lazım.' Vay Finlandiya İsveç vaktiyle PKK'lılar iki tur döndüler orada eylem yaptılar. Siz nasıl PKK'nın hamisi ülkeyi NATO'ya sokarsınız dedi. 4 ay sonra günü geldi. İlk imzayı kendi attı. Kalemi Avrupalıların elinden kaptık. İlk imzayı kendi attı. Ama omurgalı bir duruş sergiledi Erdoğan Batı'ya karşı.
"NETANYAHU'YU LAHEY'DE YARGILAMAMIZ GEREKİRKEN..."
Sumud filosuna saldıranları ayakta alkışladılar. Ve Trump döndü dedi ki 'sevinebilirsin mutlu olabilirsin. Savaşı sen kazandın' dedi Netanyahu'ya. 'Başardın' dedi. 'En iyi silahlarımı sana verdim. İyi iş çıkardın' dedi dakikalarca alkışlandı. Sonra oradan Mısır'a geçti ve herhalde Türkiye'yi yurt dışındaki birçok konuda Erdoğan'ı takip ediyoruz. İzliyoruz. Zaman zaman doğru tutum aldığında destekliyoruz diyoruz. Hiç çekinmeden bu kürsüden söyledim. Rusya Ukrayna arasında taraf olmamak, barışa alaycılık etmek, tahıl koridoruna çalışmak doğru iş. Biz de olsak aynısını yaparız dedik. Çoğu zaman yanlışlarını eleştirdik.
Birleşik Arap Emirliklerine 15 Temmuz'dan sonra darbenin finansörü dediler. Yeni Şafak gazetesinden emirin fotoğrafını basıp darbenin finansörü altına kocaman puntolarla 'Şerefsizler' diye manşet attılar. Daha sonra gidip Birleşik Arap Emirliklerinde kardeşine sarılmaz insan o kadar. Emire öyle sarıldı. Para istedi yaklaşan seçimler için. Cemal Kaşıkçı cinayeti bu ülkenin topraklarında işlenen bir cinayetten Suudi Arabistan'ı doğrudan sorumlu tutup katil ilan edip daha sonra doların yeşilinin ucunu gösterdiklerinde dosyayı iadeli taahhütlü bile değil, tek taraflı karşı tarafa ön ödemeli olarak Erdoğan aldı yolladı yetiştirdi.
Trump, Erdoğan'a 'aptal olma' diye mektup yazdı. O mektubu 'katlarım cebime koyarım' dedi. Hala orada duruyor. Dışişleri Bakanı bizden randevu dileniyorlar dedi. Bunu dedikten iki gün sonra randevuya gitti. ABD elçisi 'Trump akıllı adam. Erdoğan'da olmayanı verecek. Kendisine meşruiyet verecek her şeyi alacak. Çok da güzel olacak sonu' dedi. Tam da dediği gibi gitti. Boeingleri satın aldı. Pahalı gazı satın aldı. Nadir toprak elementlerini peşkeş çekti. Ne varsa verdi. Karşılığında hileli seçimleri en iyi bu bilir ama seçim yapılırsa bu kazanır diye Türkiye'de olmayan meşruiyeti güya Trump'tan aldı. Omurgalı duruş diyorsun ya. Omurga dediğin 33 omurdan oluşur. 6 tanesini bir nefeste saydım. 33 tanesini iki nefesle saymazsam namerdim. Eğer sen omurgalıysan Şimdi bir omurgalı duruşu daha hep birlikte yaşıyoruz. Milletin önünde bir konuşalım.
GAZZE'DEKİ SOYKIRIM
Mısır'da bir ateşkes mutabakatı imzalandı. Biz ilk baştan beri bu sürece hep şöyle yaklaşıyoruz. Bu adil bir barış değil. Ama Aliye İzzetbegoviç'in söylediği gibi, 'Kötü bir barış süren bir savaştan iyidir' Hiç olmazsa 67 bin Filistinli ölmüş. Yarısı kadın ve çocuk. Bundan sonra ölümler durdurulamıyordu. Gazze tamamen sürülüp gidiyordu ve Trump'ın oradaki hayalleri ortadaydı. Kan akmamasına, çocukların açlıktan ölmemesine, kadınların ölmemesine, ekmek kuyruktakilerin taranmamasına bir umut varsa peki dedi bütün dünya.
Mahmut Abbas bile 'peki' dedi. Biz de 'peki' dedik takip ediyoruz. Beklentimiz katliamların tamamen durması, insani yardımların ve sağlık hizmetlerinin eksiksiz sağlanması, bağımsız bir Filistin devletinin tanınması ve Gazze'nin Filistin toprağı olarak muhafaza edilmesi. Bunun dışında bir şey istemek zaten Filistin davasını terk etmek, Filistin'i yalnızlaştırmak ve İsrail'in kayığına binmektir. İki yıldır kararlı bir şekilde savunduğumuz bu meselede Erdoğan iktidarının ikircikli tutumunu her seferinde eleştirdik. Gazze, İsrail işgalinden kurtarılıp Trump'ın ilhakına açma hevesine de uyanık ve temkinli bir şekilde yaklaşıyoruz. İçinde bulunduğumuz tüm uluslararası örgütlerde de bu tehlikeye dikkat çekiyoruz. Dün Mısır'da Trump'ın şımarık ve alaycı bir şovunu bütün dünya ibretle izledi.
Trump bu şovdan saatler önce İsrail parlamentosunda bir konuşma yaptı. 'Netanyahu'ya sen bir savaş kahramanısın' dedi. Ve dedi ki herkesin içinde, 'Ona kullanması için en iyi silahlarımızı verdik. O da iyi bir iş çıkardı' dedi. Tek tek İsrail parlamentosunun başkanı savaş suçlularını anons etti. O katliamları yapanları. O komutanlar tek tek ayağa kalktılar. Bütün salondan alkış aldılar. Çoğunda Trump da ayağa kalktı. Ayakta alkışladı onları. 67 bin kişinin katillerini. En şahin bakanlar anons edildi. En çok onlar alkış aldı. Hani bütün İsrailliler ölmeden buralara huzur gelmez diyen en şahin bakanlar en çok alkışı aldı. Trump da onları ayakta alkışladı. Sumud filosuna saldıranları ayakta alkışladılar. Ve Trump döndü dedi ki 'Sevinebilirsin mutlu olabilirsin. Savaşı sen kazandın' dedi Netanyahu'ya. 'Başardın' dedi. En iyi silahlarımı sana verdim. İyi iş çıkardın' dedi dakikalarca alkışlandı. Sonra oradan Mısır'a geçti ve herhalde Türkiye'yi yurt dışındaki birçok konuda Erdoğan'ı takip ediyoruz. İzliyoruz. Zaman zaman doğru tutum aldığında destekliyoruz diyoruz. Hiç çekinmeden bu kürsüden söyledim. Rusya Ukrayna arasında taraf olmamak, barışa aracılık etmek, tahıl koridoruna çalışmak doğru iş. Biz de olsak aynısını yaparız dedik. Çoğu zaman yanlışlarını eleştirdik.
"İMZALANAN ŞEY BARIŞ ANLAŞMASI DEĞİL ATEŞKES MUTABAKATI...."
Ama hiç dünkü kadar utanmamıştım. Hiç dünkü kadar midem bulanmamıştı. İsrail parlamentosundaki o şov yetmezmiş gibi bir de güya Netanyahu da gelecekmiş de Erdoğan karşı çıkmış. Ya Netanyahu nereye geliyor? Nereye geliyor Netanyahu? Eli kanlı adam. Katliamların faili soykırımcı Netanyahu. Bizim onu Lahey'de yargılatmamız lazımken 67 bin kişinin kanının hesabını sormamız lazımken neredeyse bir araya geleceklermiş de karşı çıkılmış. En büyük utancım şu. Dün iki yerde sevinç vardı. Birisi İsrail parlamentosunda İsrail basınında bile bu kadar değil. İkincisi AK Parti'nin yandaş basınında. Buradan dün yaşananları bir başarı, bir zafer, Hamas direndi, Erdoğan kazandı. Ya ne Erdoğan kazandı?
Erdoğan yıllarca Trump'a sustu. Trump Netanyahu'yu övdü, önünü açtı. Ekmek kuyruğunda kadınlar tarandı. Gık demediniz.Ne zamanki oradaki bölüşüm meselesinde anlaştılar, hidrokarbonlar Amerika'nın, Gazze'de Amerika'nın ilhakı olacak bütün 150 ülke Filistin'i tanımışken kendilerince manevra yaptılar.
Siz İsrail'in düğün evinin defçisi gibi davranıyorsunuz. Yazıklar olsun hepinize. Yazıklar olsun. Yarısı kadın, çocuk 67 bin Filistinli katledilmişken İsrail'in davuluyla zurnasıyla halaya duran yandaş basına diyorum ki sizde ne yerlilik var, ne millilik var. Şu kadar vicdan yok. İmzalanan şey barış anlaşması değil ateşkes mutabakatı....
"İÇİNDE BAĞIMSIZ FİLİSTİN DEVLETİ YOK"
Erdoğan'ın imzasıyla poz verdiği belge bir niyet beyanı. İçinde bağımsız Filistin devleti yok. İki devletli çözüme atıf yok. Gazze'nin Filistin toprağı olduğu yok. Filistin'in seçilmiş Filistinliler tarafından yönetilmesine ilişkin irade yok. 70 bin kişiyi öldürenlere karşı bu insanlık suçuna karşı bir uluslararası hukuk hatırlatması yok. Ne var? İsrail'de düğün dernek var. Bizim utanmazlar da Türkiye'de konvoy yapıyorlar İsrail'in peşinden. Yazıklar olsun.
Doğru bildiğimizi söyleriz, savunuruz. Erdoğan'ın ne arkasına diziliriz, ne yanına diziliriz. Ne zamanki bu zulüm sürer bunun için içeride mücadele eder, dışarıda anlatırız. Filistin'in dostuyuz. Zalimlerin karşısındayız. Trump'tan medet umanlara söylüyoruz. Mübarek olsun Trump'ınız. Onun da karşısındayız. Sizin de karşınızdayız. Amerika'nın başkanından çekilseydik Kıbrıs Barış Harekatı yapılamazdı. Dünyanın dünyanın devletlerinden, krallarından, liderlerinden çekinseydik Milli Mücadele başarılı olamazdı.
O yüzden Cumhuriyet Halk Partisi kuruluşun, kurtuluşun kurucu iradenin çelik gibi bir iradenin partisidir. Buradadır. Kimse korkmasın. Türkiye'nin çıkarları Cumhuriyet Halk Partisi'ne emanettir. Kimse Trump ile yapılacak bir iktidar hevesine kapılmasın. Cumhuriyet Halk Partisi geliyor. Tam bağımsız Türkiye geliyor. Trump'tan da bağımsız, Netanyahu'dan da bağımsız.
AMASRA MADEN FACİASI
Bugün 14 Ekim Amasra'da Türkiye Taşkömürü Kurumu'nun madeninde 43 işçiyi yitirdiğimiz facianın 3. yıl dönümü. Soma'da 301 evladımızın kaybından ders çıkarmayanlar o madene dünyanın en güvenli madeni demişlerdi. Oysa o faciadan önce Soma'dan bugüne ölenlerin ailesine verilen sözler tutuldu. Kalan madencilere verilen sözler kısmen tutuldu. İş güvenliği ile ilgili taahhütlerde arpa boyu yol alınmadı. Türkiye'nin dört bir yanında madenciler günde üç vardiya ölüme inip çıkıyorlar diye söylemiştim. Ardından 'dünyanın en güvenli madenidir' diye etiketledikleri madende 2019 Sayıştay raporu yüksek risk var demesine karşın tedbir alınmadı ve o günden bugüne de yargılama safhası sürüyor ve katliamdan sonra sanıklara verilen cezalar yürekleri soğutmadı. Dört kişi hakkında olası kas suçu bilinçli taksire çevrildi. Yani cezalar indirildi. İki buçuk üç yıla kalmaz salı verilecekler. Madenci ailelerinin itirazıyla eski TTK Genel Müdürü ve Enerji Bakanlığı müfettişlerine soruşturma izni verildi. Görevi ihmalden dava açıldı. Cezanın üst sınırı iki yıl. Yani tabiri caizse halk arasındaki deyimle yatarı yok. Yani aileler istiyor diye 'tamam tamam' dediler. En üst sınırdan ceza alsalar bir gün yatmayacaklar.
AK PARTİ VE MHP SEÇMENİNE SESLENİYORUM
Buradan AK Parti ve MHP'li seçmene söylüyorum. AK Parti'ye üye olmuş olmak, oy vermiş olmak, bir dönem AK Parti'de siyaset yapmış olmak bunların hiçbir tanesi bizim için husumet meselesi değil. İyi olsun diye yapılmıştır. Şüphesiz. Ya da nüfus cüzdanı alınmıştır. Mahalle başkanı tarafından kayıt yapılmıştır. Partiye üye kaydediyoruz. Her yeni kaydettiğimiz beş üyenin bir ya da iki tanesi daha önceden AK Parti'ye üye çıkıyor. Çoğunun haberi yok. O yüzden kimse şu endişeye kapılmasın. Yarın Cumhuriyet Halk Partisi gelince acaba bize bir şey olur mu? Oy verene, üye olana, siyaset yapana bir şey olmaz.
BELÇİKA MİTİNGİ
Bu ülkenin menfaatlerini korumak için taviz verenlerden değiliz biz. Milletin huzurunu ve refahını savunmak da böyle olmaz zaten. Belçika'daydık. Dünya kadar soydaşımızla birlikteydik. Avrupa'dan gelenlerle. Ama onlarla konuştuk. 3 gün öncesinden giden arkadaşlarımız dolaştı, not aldılar. Bana orada getirdiler. Orada söyledim. Doğru mu doğru? Bir de burada bakalım. Bazıları diyor ya efendim biz söylüyoruz. Bir tarafta hukukun üstünlüğü olan ülkelerde demokrasi iyi. Demokrasi olduğu için ekonomi iyi, ekonomi olduğu için ücretler iyi, fiyatlar düşük. Bir yandan da iktidarın borozanları efendim enflasyon bütün dünyada var. Avrupa ortalaması yüzde iki Türkiye'de eylül ayı yüzde üç buçuk. Efendim enflasyon her yerde sorun. Satın alma gücü her yerde düşük. Ki Belçika asgari ücrette en iyi ülkelerden değil. Ortalarda bir yerde.
BELÇİKA EMEKLİ AYLIKLARI
Belçika'da emekli aylığı 1619 Euro. Bu Avrupa'da 3.000, 3.500 Euro olan ülkeler var. 1619 Euro. Türkiye'de emekli aylığı 348 Euro. 1619, 348. Satın alma gücüne bakalım. Bir emekli aylığı ile gittiğinde Türkiye'de 19 kilo dana kıyma alabiliyorsun. Belçika'daki emekli 108 kilo dana kıyma alabiliyor. Kıyma üzerinden satın alma gücü 6 kat fazla. Türkiye'de 218 litre süt alabiliyor bir emekli maaşı. Belçika'da 1819 litre. Yani hem maaştan fark ediyor hem de satın alma gücünden misliyle fark ediyor. 200 litreye 1.800, 9 kat fark ediyor süt üzerinden satın alma gücü. Asgari ücret işi sorarsanız Belçika'da 1.919 Euro Türk parasıyla 93 bin lira. Hani diyoruz ya yoksulluk sınırı 91.000 lira. Daha işe girmiş bir yıllık asgari ücretli o yoksulluk sınırının üstünde. Yani asgari ücretli zengin kabul ediliyor. Türkiye'de ise 456 Euro. Belçikalı asgari ücretli 128 kilo dana kıyma alırken Türkiye'deki asgari ücretli sadece 30 kilo alabiliyor. Yani emeklide 108'e 9 19 kilo. Asgari ücretli de 128'e 30 kilo. Yani ister asgari ücretli de ister emeklide böyle. Sonra birisi geldi yanıma dedi ki altın hesabına kızıyor. Kıyma hesabına da kızar. Ama dedi ona bir sor bakalım dedi. Arabanın markasını o söyledi ben söylemeyeyim. Bunu almak için Türkiye'de ne kadar çalışılıyor burada ne kadar? Araba aynı araba. Asgari ücretli bu arabayı almak için bu arada şöyle bu araba aynı araba ama Avrupa'da 18 bin 300 euro. Türkiye'de 31 bin euroya satılıyor. Aradaki fark bizimkilerin fazladan aldığı vergi. Araba Türkiye'de üretilmiyor. Yurt dışında 18 bin 300 liraya satılıyor. Türkiye'de neredeyse iki katına. Belçikalı asgari ücretli bu arabayı almak için 10 ay çalışıyor. 10 aylık asgari ücretini koyduğunda bu arabayı alıyor. Türkiye'de 6 yıl hatta 70 ay. 70 ay çalışarak, 72 ay çalışarak. 10 ay bir yerde 72 ay bir yerde 7 kat. Yani Türkiye'de alın terinin karşılığı Belçika'dakinin alın terinin karşılığının 7'de biri kadar değil.
Önümüzdeki seçimden sonra Erdoğan iktidarda kalmaya devam ederse 18 kilo kıyma alıyorsak 9 kiloya düşer. Kimsenin şüphesi olmasın. Çünkü bu düzen bir asgari ücretin sekiz çeyrek altın aldığı 2002 yılından üç çeyrek altın alabildiği bugüne geldi. 8,5 çeyrek altın alınan emekli maaşından iki çeyrek altın alınan bu günlere geldik ve bu düzen bu şekilde devam ediyor.