Baykal, partisinin dün Meclis’teki grup toplantısında, ekonomik cinayet işlendiğini belirterek, tarımın her alanında cinayet gibi büyük olumsuzluklar yaşandığını söyledi. Narenciye konusundaki sorunun ölüm kalım noktasına geldiğini ifade eden Baykal, ciddi önlem alınmasını, narenciyeye prim desteğinin yeterli düzeyde verilmesini isterken, krizin ekonomik ve sosyal boyutu olduğunu belirtti. Baykal, Çukurova’da limonun kilosunun 150 bin liraya, portakalın 100 bin liraya düştüğünü, alan satan bulunmadığını mutlaka ihracat kapısının açılması gerektiğini kaydetti. Baykal, “Narenciyenin kışlada, okulda tüketilmesini sağlayacak her türlü tedbiri de almalıyız. Yoksa bu tablo daha da zafiyete uğrayacak. Çiftçi karamsarlığa terkedilmiştir” dedi.  
Adana ve Malatya’daki Tekel fabrikalarının kar etmesine karşı kapatılmasına karar verilmesini de eleştiren Baykal, bu fabrikalarının suçunun Türk tütünü kullanmaları olduğunu söyledi. Baykal, “Malbro’nun ÖTV’si ile Samsun’un ÖTV’sini aynı yaptılar. Birisi 1.900, diğeri 4.000 bin ama ÖTV’leri aynı. Kar eden fabrikayı kapatalım diyorsunuz. Cinayet işte budur. Kotayı kaldıracağız diye geldiler, tütün üretimini kaldırdılar. Fabrikaları kapatıp satıyorlar. Çünkü fabrikalar sadece arsası için  satılır konumuna düşürüldü” diye konuştu.  
“SAĞLIK SİSTEMİ KEŞMEKEŞE DÖNDÜ”

Ak Parti’nin hastane birleştirme projesinin sağlık sistemini daha da kötüye götürdüğünü vurgulayan Baykal, yeni hastane açılmadığını, sağlık personelinin sayısının arttırılmadığını, keşmekeşin daha da arttığını söyledi. Baykal, “Hükümet devlet hastanelerinin 3.5 katrilyon liralık alacağını siliverdi. Bütçe sıfırladı. Kağıt üzerinde öyle yapınca, hastanelerin borçları ödenemez hale geldi. Sağlık malzemeleri alınmış, hekimlerin alacağı var, eczanelerin alacağı var. Birbiri ardından başhekimler şikayetlerini ortaya koymaya başladılar. Yalova Hastanesi Başhekimi istifa etti” dedi. Yeşil kartlıların hizmet almasının çok zor hale geldiğini ifade eden Baykal, masa başında alınan hızlı tren, lojman gibi birçok kararda da aynı durumun yaşandığını dile getirdi. Baykal, üniversitelere giden kaynakların da azaltıldığını kaydetti.Başbakan’ın işadamları toplantısında bazı iddialar gündeme getirdiğini ifade eden Baykal, “Bizim CHP olarak ekonomik durumla ilgili değerlendirmelerin daha da ağırlaşarak devam ettiğini görüyoruz. Dış ticaret açığı 2005’te 43 milyar dolar seviyesine çıkmıştır. 2006 Ocak ayı ihracatı bir önceki yılın ilk ayına göre düşmüş görünüyor. Başbakan ‘paradan para kazanma dönemi bitti’ diyor. Acaba öyle mi? Gerçek bu mu? Üreten mi kazanıyor? Tarım üreticisi kazanıyor mu?” diye sordu.  
“TÜRKİYE’YE KAPKAÇCI SERMAYE GELİYOR”

Başbakan’ın nüfus arttığı halde işsizlik oranının düştüğüne ilişkin sözlerine de değinen Baykal, işsizlik rakamlarının hesaplanmasında oyun oynanarak bu sonuçlara ulaşıldığını ifade etti. Hundai’nin küresel sermaye olarak Türkiye’ye gelmek istediğini ama dönüp gittiğini, Türkiye’ye gelenlerin Oferler, kapkaçcı nitelikteki sermayeler olduğunu söyledi. Tüpraş’la ilgili yüzde 14.9’luk satış konusunun bulunduğunu da ifade eden Baykal, “Gizlice alınan kararla yapılan tek taraflı bir satıştır. O satış sonucunda Türkiye’nin kaybı 750 milyon dolar olmuştur. Davası yürüyor. Satışın hukiki temelinin olmadığı ortaya çıkarsa, satışı yapanlar altından kalkamayacakları  bir yükün altına girecekleri görülecek. Bunun hesabını sormak CHP’nin boynunun borcudur” diye konuştu. Baykal, 11 Eylül’den itibaren İslam dünyasının eleştirilmeye başlandığını belirterek, “Müslümanların kendi dinlerini, peygamberlerine yapılmış  saygısızlığın kökleşmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Dünyanın bu hassas ortamında 11 Eylül sonrası içine girilen yeni dünya koşulları içinde herkesin birbirine saygı göstermesi, birbirlerini temel hakları konusunda hiçbir kuşkuya yol açmadan sahiplenebilmesi birbirinden farklı inançların, dinlerin rencide edilmeyeceği bir uluslar arası ortamın varolduğu duygusunun kabul ettirilmesi gerekmektedir” dedi. Baykal, şunları söyledi:“İslami terör dediler. Terör dine maledilemez dedik. 1 milyar 200 milyon müslümanı damgalamanın ağır sonuçları olacağını söyledik. Bu tehlikeli ve patlayıcı bir ortam yarattı. Son olarak Danimarka’da ne amaç peşinde koştukları belli olmayan birileri gerginlik ve çatışma yarattılar. Bu tüm dünyayı sıkıntıya soktu. Bu gidişi bir an evvel durdurmak gereklidir. Haksız bir çıkış noktası, bir dinin peygamberine yapılan saldırıyı içimize sindirmek hiçbir anlayışla bağdaşmaz. Hiçbir bir kutsal kavram, milyonlarca insanın peygamberine karşı küçümsemeyi maruz göremez. Bütün Müslümanlardan özür dilenmesini ihtiyaç vardır. Görmezden gelmek mümkün değildir. Yanlış yapılmıştır. Yapılan yanlışın sorumluluğu üstlenilmelidir” 
“ULUSLAR ARASI KURULUŞLAR HAREKETE GEÇMELİ”Sosyalist Enternational temsilcisi George Papandreu ile telefonda görüştüğünü belirten Baykal, sosyalistlerin bu konuda bir girişimde bulunacaklarını, Birleşmiş Milletler’nin ve uluslarası kuruluşların harekete geçmesi gerektiğini, konunun Meclis’te görüşülmesi için de genel görüşme önergesi vereceklerini söyledi. Düşünce özgürlüğü ile dine saldırının birbirinden ayrılığının ortaya konması gerektiğini kaydeden Baykal, “Yahudilere karşı yapılanlar nasıl kabul edilemiyorsa, Müslümanlara karşı yapılan yanlış da kabul edilemez. TBMM bu konuda bir girişim yapmalıdır. Bunun için önerge veriyoruz” dedi.  
DİN ADAMININ ÖLDÜRÜLMESİ ÜZÜCÜ”

Olayların ardından Trabzon’da hiristiyan bir din adamının öldürülmesinin üzüntü verici olduğunu, cinayeti işleyenin bir Türk genci olmasının da bir o kadar üzücü olay olduğunu kaydeden Baykal, şöyle konuştu:

“Nerede yanlış yapıyoruz. Bunun arkasında ne var. Bizi hiç ilgilendirmeyen bireysel bir olay gibi göremeyiz. Kahramanlarımız kimler. Çocuklarımıza neyi öğretiyoruz. Hangi değerleri, hangi kültürü öğretiyoruz. Laiklik ilkesi dünyanın bu bunalımlarının sona erdirilmesinin de nesillerin sağlıklı yetiştirilmesinin de güvencesidir.  Ah yavrum senin bu cinayetin için Mevlana ne der, Yunus Emre ne der sordur mu? Haçlı seferleri yapılmış bu topraklara. Mevlana, Yunus Emre gülmüş geçmişler. 72 millet birdir demişler” 

“HELAL OLMAYAN KAZANÇ HARAM VE ZIKKIM OLSUN”“Türkiye’nin yolsuzlukların yaptırıma tabi tutulduğu bir ülke olarak insanlık aleminde yerini. Bir servet beyanının açıklanmasının haftalarca geciktirilmiş olması bunun göstergesidir. Servet beyanı bu yolsuzlukların ortaya çıkmasının biçimsel bir unsurudur. Ciddi işlemesi gereken bir unsurdur. İşlerlik kazanması için doğru olması gereklidir” diyen Baykal, bu konuda da şunları söyledi:

“ Gizli kasasının olmaması gerekir. Servet beyanı yapanın malvarlığının birilerinin üzerinde olmaması lazımdır. Servet beyanı yapanın yaşam tarzı ile beyanın birbirini desteklemesi gereklidir. Yaşam çerçevesinin buna uygun olması gerekir. Çocuklarımı falanca yapıyor, evimin kirasını birileri veriyor. Senin çerçeven nedir kardeşim, kimin parasını harcıyorsun? O zaman verdiğin beyannamenin anlamı kalır mı? Bu konunun netleşmesi lazım. Servet beyanı vermişsin, savcı dava açmış, doğru değil demiş, bilirkişi doğru değil demiş. İktidar değişmiş, bilirkişi değişmiş, ona göre karar çıkmış. Karar Yargıtay’a götürülmüş. Servet beyanını doğru yapmadığına ilişkin şaibe, kuşku, dava henüz noktalanmamış. Üç aşağı, beş yukarı diyorsun. Öyle şey yok. Bu konular Türkiye’nin temel konusudur. Siyaset adamı kazancını net şekilde anlatabilmelidir. Helal kazanç başımızla beraber. Helal olmayan kazan haram ve zıkkım olsun”