ORTA sıralarda Başkomutan Ahmet Necdet Sezer...İki yanında ise Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök ve 5 ay sonraki Genelkurmay Başkanı, Orgeneral Yaşar Büyükanıt var.Bir saat süren Şu Çılgın Türkler eseri, piyanoda çalınan ’Hey gidinin efesi’ parçası eşliğinde, "Zafer, zafer, zafer" nidalarıyla bitti. Salonu dolduran bin kişi ayakta. Tempo tutup söylüyor: "Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız."Salonu dolduran yüzlerce Harbiyeliyle komutanlarına bakıyorum..Herkes, bir Kurtuluş Savaşı destanı olan ’Şu Çılgın Türkler’ oyunundan öylesine duygulanmış ki, coşkuyla eşlik ediyorlar:"Kanla, irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti.."Atatürk’ün Kara Harp Okulu’na öğrenci olarak girişinin 107. yıldönümü töreni.. Büyükanıt ve birçok subayın ’terörle mücadelede çete kurmakla’ suçlayan Şemdinli iddianamesinin patlamasından tam 8 gün sonra..Hepimizin kafasında aynı sorular var. Gözümüz şimdiye kadar sessiz kalan Cumhurbaşkanı’yla ve Genelkurmay Başkanı’nda ..Acaba Özkök, Erdoğan’a ve Sezer’e ne dedi? Önce başkomutanın etrafını sardık, yanında Özkök var.
SEZER: OLAĞAN DEĞİL
İkisi de keyifli..
Hatta o kadar ki, Cumhurbaşkanı, beni görünce "Nasılsınız Nur Hanım" diye kalabalığı yararak elimi sıkıyor.Cumhurbaşkanı’na etrafını saran gazetecilerden ilk sorunun gelmesi gecikmiyor. Bir meslektaşım, Şemdinli iddianamesiyle birlikte patlak veren krizi kastedip, "Son gelişmeleri olağan görüyor musunuz?" diye sordu.Sezer gülerek, "Hayır olağan görmüyorum" dedi.Bir başkası "Olağan olmayan işlere alışalım mı efendim?" diye atıldı.Sezer, "Hayır alışmayalım" diye, yine gülerek karşılık verdi.Ya Cumhurbaşkanı, Van Savcısı Ferhat Sarıkaya’nın iddianamesini nasıl değerlendiriyor?Cumhurbaşkanı, yüzündeki gülümseme hiç eksik olmadan, "Mahkeme değerlendirecek" dedikten sonra "En iyisi ben oturayım" diye bizlere takılıp yanımızdan uzaklaştı.
YAZILI METİN VERMEDİM
Cumhurbaşkanı veda edip ayrıldıktan sonra Özkök’ün çevresini sardık.. Soru yağmuru başladı:- Başbakan’la görüşmenizde yazılı bir metin verdiniz mi?- Hayır vermedim. - Ne dediniz?
- Sıkıntılarımızı ve değerlendirmelerimizi aktardık. Basındaki bilgilere göre konuşmak bize yakışmaz. Evrakın gelmesini bekledik.
YERİNDE AÇIKLAMA
- İddianame geldi mi?
- Evet bu akşam saatlerinde geldi. İkinci başkanımız ve adli müşavirimiz değerlendirecek ve bana rapor verecek. Ben de soruşturma açılıacak mı, açılmayacak mı karar vereceğim.
- Büyükanıt’la ilgili mi?
- Sadece Büyükanıt yok başkaları da var.
- Cumhurbaşkanı’ndan bir talebiniz oldu mu?
- Hayır. Cumhurbaşkanı’ndan bir talepte bulunamam. Biz onun astıyız.- Başbakan’dan talebiniz oldu mu?- No Comment (Yorum yok).- Başbakan, "Atamalarda TSK’daki teamüllere uyacağız" dedi. Ne diyorsunuz?- Bize göre yerinde bir açıklama. Zaten bugüne kadar bir, iki istisna hariç bütün hükümetler teamüllere uydu. Çok iyi işleyen bir sistemimiz var.BEYNİMİZİ KOYARIZ
- Sizden sert muhtıra bekleniyordu. Ama hiç açıklama yapmadınız.- (Elini sallayarak) İlla pat küt yapmak mı lazım. Türkiye birinci sınıf bir devlettir. Bütün kurumlar birinci sınıf gibi oynamalıdır. Biz de oynuyoruz. Masaya beynimizi, aklımızı, ışığımızı koyarız. Yumruk değil, beynimizi koyarız.Soru yağmuru devam ediyordu ki, Büyükanıt Paşa Özkök’ü kurtarmak istercesine şaka yaparak cepheyi yarıp sohbete katıldı. Büyükanıt’ı gören bir meslektaşım, "Aranızda sorun var deniyor?" diye sordu.Özkök gülerek, "Ben Beşiktaşlıyım. O Fenerbahçeli" diye takılınca kahkahalar patlatıldı.Tam ayrılıyorlardı ki en hayati soruyu sordum:"Büyükanıt Paşa’nın Genelkurmay Başkanlığı’nı engelleyen bir şey var mı?"Genelkurmay Başkanı’nın yanıtı çok açık ve netti:"Adı üstünde Büyükanıt’tı.. Şimdi daha büyük anıt oldu."İşte devletin zirvesindeki kararlı hava... Muhtıra yok. Hukuk işleyecek. Özkök’ün gülümseyerek söylediği sözcük krize damgasını vurdu:
"İtidal yine itidal."