- AKP hükümetleriyle geçen yıllar milletimizin verdiği büyük siyasal desteğin karşısında, hak ettiklerini bir türlü alamadıkları, ümit ettikleri kalkınmaya ulaşamadıkları derin hayal kırıklıklarıyla geçmiştir. Bugüne kadar yaşadıklarımızın tecrübesi önümüzdeki dönemde de AKP’nin yapacaklarını değilse bile yapamayacaklarının ne olacağı ortaya konmuştur.
- Bu hükümetle gelecekte daha onurlu ilişkiler, daha fazla kardeşlik, daha fazla kucaklaşma olmayacaktır. Toplum bu gerçeği görmeye başlamış, sahte kahramanlıkların, senaryoların geleceğe kurduğu tuzakların farkına varmış, kadroları sorgulamaya başlamıştır. Geleneksel Türk siyasetinin şablonları, iktidara talip olanın gelecek zamanı, iktidarda olanın gelenin geçmişini konuşulmaktadır.
- Başbakan ve ekibinin son aylarda, sürekli olarak geçmişin konuşulduğu, başarısızlıklara mazeret bulunması, sıkışıldığı yerde ise hakarete başvurduğu ucuz demokrasi çarkıdır.
- Bize göre anayasalara iktidarların sıkıştığı yerde, çözümlerin tıkandığı anda, demokrasiyi kurtarma misyonu yüklemek abartılıdır. Bu konuda 2002 yılında bir şey söylemiştim.
- Öyle bir bakış açısı, özellikle iki bakımdan yanlıştır. İlk olarak herhangi bir kuralla manzumesini, herhangi bir ülkenin tek başına kurtarıcısı olması mümkün değildir.
- Anayasalara seçim yada siyasi partiler kanununa böyle bir rol yüklemenin en büyük zararı demokrasinin kendisi görmektedir.
- Anayasalar kutsal metinler değildir. yaşayan ve gelişen dinamik süreçlere, çağın ve insanlığın değişimine göre, anayasaların da değişmesi doğaldır. Anayasalar değişebilirler. Özellikle anayasa tartışmaları, doğduğu ilk günden bu yana yapılmaktadır. Geçen 5 çeyrek asırlık dönemde, 5 anayasa yapılmış ve bir çok kez anayasa değişiklikleri gerçekleşmiştir.
- Ben burada Türk anayasa tarihine girecek değilim. Partimizin anayasa değişiklikleriyle ilgili görüşleri bellidir. Anayasa tartışmalarının yaşandığı dönemde 2 Ekim 2007 tarihli grup konuşmasında ayrıntılarla vardır. Bizi bir arada tutan temel değerler, tarihten bu yana şekillenmiştir.
- MHP, etkin devlet, hukuk devleti, demokratik devlet, sosyal devlet ve laik devlet temel anlayışı içerisinde şeffaf katılımcı, hesap verme zorunluluğunu esas alan, düzenleyici denetleyici yol gösterici, gerektiğinde koruyucu ve kollayıcı, değişimi sürekli kılan bir idari yapı ön görmektedir.
- Bu kapsamda anayasa değişiklerini demokrasinin gelişmesi çerçevesinde ele almaktadır. Ancak bunlara karşılık, yasal zeminini zenginleştirmenin yanında ona hayat verecek seviyeli siyaset kültürünü geliştirmek için çaba sarf etmektedir.
- Türkiye’de demokratikleşmeye sürekli vurgu yapanların, yaşama kültürünü hiç önemsememeleri tam bir paradokstur. Siyaset eğer ince rekabetten uzaklaşır ve bölünme üzerine kurgulanırsa bu toplumda kaos yaratır. Bugün karşımızdaki tehlikenin adı budur ve AKP’de bu açmaza sürüklenmiştir.
- AKP’nin geride kalan yıllardan bugüne gelen uzlaşmaz tavırlarına, başına buyruk siyaset anlayışına, tehditkar üslubuna, özürlü demokrasi algısına, bölücü terörle girdiği sıcak ilişkilere, yıkıcı projelerine, uluslar arası dayatmalara karşı teslimiyetine, baktığımız zaman hükümetin hazırlığını yaptığı anayasa değişikliğine güven duymamız mümkün değildir. Yapılması gereken maddeler kamuoyuna açıklandığı zaman partimiz de inceleyip görüşünü açıklayacaktır.