Günün Haberleri   |   Giriş sayfam yap   |   Favorilere ekle   |   Künye   |   İletişim   |   Sitene haber ekle


 
DOLAR
32,5209
EURO
34,9690
IMKB
9.916,000
ALTIN
2.436,410
 
Hava Durumu ANKARA
14 / 23 C°
Değiştir
 
     
 
Medya Spot Google
 
 
 Ana Sayfa  Gündem   Ekonomi   Dünya   Yaşam   Medya   Spor   Magazin   Polis Adliye 
 
"KIZIM İSTERSE BAŞINI AÇABİLİR"!
 KIZIM İSTERSE BAŞINI AÇABİLİR !
 
Küçük oğlunun intihar girişiminde bulunduğu iddialarıyla konuşulan Sağlık Bakanı Recep Akdağ, eşine olan aşkından çocuklarıyla ilişkilerine her şeyi anlattı.
 
30.4.2006 - 11:35
Geçtiğimiz hafta küçük oğlunun intihar girişiminde bulunduğu haberleriyle üzülen Sağlık Bakanı Recep Akdağ, "Oğlumun intihar ettiği söylentilerine hastanede zehir tetkiki yapılması yol açtı" diyor. Ailesine düşkünlüğüyle bilinen Bakan Akdağ eşine bağlılığı konusunda ise şunları söylüyor: "Benim eşime olan aşkım çok iyi bilinir. Bizimki vuslata erince bitmediği gibi, her geçen gün arttı. Eşime hala çok aşığım".

Sağlık Bakanı Recep Akdağ'la ilgili ilk söylenebilecek "çocuklarına, ailesine çok düşkün biri" olabilir. Onlar için içi gidiyor. Öyle ki oğlu düşüp hastaneye kaldırıldığında çıkan "intihar etti" haberleri bile umurunda olmamış. Aynı sevgi selini karısına yönelik de yaşıyor. Karısından söz ederken "aşk" sözcüğünden hiç vazgeçmiyor. Tutku ve aşk kavramlarının kendisine hiç de uzak olmadığını söylüyor. Ama ne yazık ki bu aralar ardı ardına talihsizlikler yaşıyorlar. Geçtiğimiz hafta oğlu Ramazan dengesini kaybedip düşünce hastaneye kaldırıldı. Bakanı yurtdışı seyahatinden acil olarak döndüren kaza için "intihar" dendi. Ondan kısa süre önce de büyük oğlu Muhammed bir trafik kazası geçirmiş, kazayı kırıklarla atlatmıştı. O yüzden röportaj boyunca Bakan Akdağ, sık sık çocuklarına ve eşine duyduğu sevgiyi dile getirdi. Biz de onun çok farklı bir yönüne tanıklık ettik. Diyebilirim ki bu söyleşide karşımızda Sağlık Bakanı Recep Akdağ'dan çok, bir baba olan Recep Bey vardı.

- Moraliniz nasıl?
- Her anne baba gibi biz de çocuklarımızın başına en ufak bir şey gelse üzülüyoruz. Büyük oğlum bir trafik kazası geçirdi, küçük oğlum geçen hafta hastaneye kaldırıldı biliyorsunuz. Bir taraftan da şükrediyoruz, sonuçta çocuklarımız sıhhatli olarak bizimle birlikte diye. Arka arkaya geldi bunlar.

- Bunları bir tür sınanma olarak mı görüyorsunuz? Biz takdire inanırız. İnsanlar tedbirlerini alırlar, hayatı yaşarken önceden hazırlanmak gerekir. Tedbiri alıp takdire de katlanacağız. Bu tür sıkıntılara karşı bizi en güçlü kılan husus da budur.

- Şu günlerde baba Recep mi, Bakan Recep Akdağ mı, hangisi daha ağır basıyor?

- Baba Recep ön planda olsun isterim. Ama o çok mümkün görünmüyor. Bakanlık oldukça önemli bir sorumluluk gerektiriyor. Çocuklarımıza, ailemize biraz daha fazla zaman ayırmak gerektiğini bir kere daha görmüş olduk. En azından çocuklarıma ayırdığım zamanın daha kaliteli olması için gayret edeceğim.

- Oğlunuzun intihar girişiminde bulunduğu haberleri çıktığında ne hissettiniz?

- Böyle bir şey tabii ki yok. Evde ani bir tansiyon düşüklüğü oluyor. Çocuk da kısa süreli şuur kaybı yaşıyor ve kafasını yere çarpıyor. Bu nedenle hastanede yatması gerekti. Ama kendini toparladı hamdolsun.

- Ateş olmayan yerden duman neden çıkıyor peki?

- Oğlumun intihar ettiği söylentilerine hastanede zehir tetkiki yapılması neden oldu. Bir hekim olarak da söylüyorum: Bir hasta şuur bulanıklığıyla getirildiği zaman, teşhis koymadan önce ön tanılar koyarsınız. Tetkikler yaparsınız ve sonra onlardan biri teşhisiniz olur. O on teşhisden biri de ilaç zehirlenmesi şeklinde oldu ve bu tetkikler yapılmaya başlandığı için de intihar söylentileri çıktı. Bu tabii bir şeydir.

- Kızdınız mı ihtihar haberlerine?
- O haleti ruhiye içinde o haberlere kızacak, birilerine öfkelenecek halim yoktu. Kendi çocuğumla meşguldüm. İlgilenmedim bile.

- Tahriklere kapılmıyor, çabuk öfkelenmiyorsunuz?
- Ben arkadaşlara her zaman şunu söylüyorum: Bir siyasetçi için ne söylediği önemlidir, ama ne söylemediği daha önemlidir!

BİZİM EVDE DEMOKRASİ VAR

- Ne demek o?
- Bir dost sohbetinde bir ekstrem fikrinizi bile kolayca söylersiniz. Böyle olması da iyidir. Bu, düşünceyi de zenginleştirir. Ama siyasetçi olarak iyi niyetli bile olsa başka tarafa çekilecek bir cümle kurarsanız, kullanılabilir. O yüzden siyasetçinin sinirlerinin alınmış olması lazım.

- Evde de sinirleriniz alınmış mıdır? Sizin evdeki yönetim şekli nedir? Bizim evde demokrasi var.

- Abdüllatif Şenir'in oğlu küpe takıyor. Siz de müsaade eder misiniz çocuklarınızın bu türden kararlarına?
- Tabii olarak çocuklarımızla davranış biçimleri hususunda konuştuğumuz olmuştur. Ama her zaman onların tercihlerine de saygı gösterdim. Bu, yaşam biçimi olarak da böyledir. Bir örnek vereyim siz: Ben çocukken, hatta erken gençlik çağında Fenerbahçeliydim. Daha sonra Galatasaray'ın çok başarılı olduğu yıllarda etrafımdaki gençlerden de etkilenerek, ben de onlarla birlikte Galatasaraylı oldum.

- Ne yaptınız siz!
- Olmaz mı?

- Dinini değiştir, takımını değiştirme demişler! Duymadınız mı hiç?
- Ben fanatizme karşıyım. Öyle oldu ne yapalım! Benim büyük oğlum Beşiktaş'ı tutuyor mesela. Onu Galatasaraylı yapmaya çalışmam. Ben şunu söylüyorum. Herkes istediği takımı tutar. Bir de tabii ben fanatik biçimde taraftar olmayı kabul edemiyorum. Sadece futbolda değil, her alanda fanatizme karşıyım. Dinde fanatizme de karşıyım. Her alanda fanatizmin düşünceyi dumura uğrattığına inanırım.

'EŞCİNSELLERİ HOŞGÖRMEM'

- Sizin görüşlerinize göre, farklılıklar zenginlik mi, yoksa birliği bozan ayrık otları mı?
- Farklılıklar kesinlikle bir zenginliktir.

- Bu fikriniz ne bileyim mesela eşcinseller için de geçerli mi? Eşcinsellerin de topluma zenginlik, farklı bir bakış açısı kattığına inanıyor musunuz?

- Ben şahsen rahatsız olurum. Benim kendi şahsi kültürüm bundan rahatsız olmamı gerektiriyor. Kendi inançlarım.... Ama bu şekilde yaşayan birinin de yine bu toplumun içerisinde horlanmasına, itilmesine, cezalandırılmasına da tabii ki razı olmam. Ama benim hoşgörmeyeceğim bir şeydir.

- Arkadaşlık etmez misiniz?
- Etmem değil de kolay kolay belki arkadaş olamam. Arkadaşlık zorlamayla olmaz. Ama şunu da söyleyeyim İngiltere'de moleküler biyoloji labaratuvarında çalıştım. Bizim çalıştığımız katta bir de homoseksüel arkadaş vardı sizin söylediğiniz gibi. Kendisiyle konuşuyordum tabii, niye konuşmayacağım.

- Yoksulluk içinde mi büyüdünüz, varlık içinde mi?
- Rahmetli babam Erzurum'da esnaftı. Sonra süt ürünleri imalatına da başladı. Çok zengin değildik. Orta halli bir esnaf ailesinin çocuğuydum ben. 12 yaşına kadar iki amcamın ailelerinin de bulunduğu eski bir ahşap evde yaşadık. O evde babam, ben ve iki kardeşime düşen bölüm sobalı bir oda, odanın yanında bahçeye geçilen bir hol ve küçük bir banyoydu. Bahçeye doğru küçük bir oda yapmıştı babacığım, o yapılınca ben evimiz bir saray oldu gibi hissetmiştim. Yani ben ilkokulu kardeşlerim ve ailemle tek göz odada okudum. Anne, baba ve kardeşler aynı odada yatıyorduk. Sonra yine sobalı ama 100 metrekarelik bir daireye geçtik. O zaman da o ev bana tam bir saray gibi gelmişti. Fakat bu süreç içerisinde bir para sıkıntısı hissetmedik. Azla yetinmeyi biliyorduk o zamanlar.

- Muhafazakar bir aile miydi sizinki?
- Dini değerlerin yaşanması açısından zengin bir ortamın içinde büyüdüm. Muhafazakarlıktan neyi kastettiğinize bağlı biraz da sorunun yanıtı.

- İçinde bulunduğunuz, dindar olmayan insanlara parmak sallanarak "cehenneme gideceksiniz" denen bir ortam mıydı, yoksa herkese hoşgörüyle yaklaşılan bir muhafazakarlık mıydı bu?
- Hayatta böyle bir şeyi hiç yaşamadım. Böyle bir şeyin nasıl olabileceğini de hiç anlayamamışımdır. Aslında bizim toplulumumuzda genelde böyle bir problem de yoktur. Gerek dindarlar tarafından.. Aslında dindar lafından da çok hoşlanmıyorum. Dinin şekli esaslarını daha yoğun yaşayan diye düzelteyim. Böyle aileler böyle yaşamayanlara tepki göstermemiştir. Tam tersi de olmamıştır. İnsanlar nasıl yaşarlarsa yaşasınlar birbirleriyle iyi ilişkiler içindedirler. Anadolu'da bu böyle olmuştur. Küçük gruplar arasındaki suni birtakım tartışmalar Anadolu'da hiç yaşanmadı. Birilerine bakacaksınız da başka bir hayat yaşıyor diye onu hor göreceksiniz. Ben bunun nasıl bir duygu olduğunu pek bilmem. Başkalarının bize böyle baktığı olmuş mudur? Doğrusu onunla da pek karşılaşmadım. Erzurum için söylüyorum bunu.

'DİN VİCDANİ BİR İŞTİR'

- Erzurum dışında? Ankara'da?
- Ankara'da olduğumuz dönemlerde zaman zaman rastladığımız olmuştur. Ama söylediğim gibi bunu yalnızca toplumun küçük bir kesiminin yaptığına inanıyorum ben. Dini kim ne şekilde anlıyor ve yorumluyorsa, ne şekilde de yaşamak istiyorsa yaşamalıdır. Kendi coğrafyamız içindeki ülkeler arasında bunun en rahat algılandığı ülke Türkiye'dir. Bunu da geliştirmek zorundayız. İnsanlar kendi kişisel yaşamlarında hür olmalıdır. Birisi şöyle giyinmek ve yaşamak ister, öbürü böyle ister. Din hakikaten bir vicdani iştir. Kişinin kendi gönlünde yeşerir. Kişi kendi gönlünde ne yeşermişse onunla hayatına devam eder ve her şey de şekil değildir. Niyet çok önemlidir mesela. Buradan şu anlam çıkmamalı: O zaman dinin birtakım şekli özelliklerini yaşamaya çalışanlar beyhude uğraşıyor. Hayır öyle değil. Onun anlayışı ne noktadaysa ona da saygı duymak gerekir. Bu saygı tek tarafa da olmamalı, karşılıklı olmalıdır.

'Ayaklarımın yerden kesilmesinden korkarım'

-Siyasette kazanmasaydınız, bakan olmasaydınız kahrolur muydunuz?
- Yoo, bakan olmasam hiç kahrolmazdım. Yaptığım işi hep iyi yapmaya gayret ettim. Öğrenciyken iyi öğrenci, futbol oynarken iyi futbolcu olmaya uğraştım. Hekimken öyle... Şimdi de öyle.

- İşkolik misiniz, tembel mi?
- İşkolik olduğum yönünde eleştiriler alıyorum.

- Para hırsı mı sizi işkolik yapan?
- Kesinlikle değil. İdealist olmam diyebiliriz. Para hırsı içinde olsaydım başka işler yapardım.

- Tahmin ediyorum ki etrafınız, bakan olduğunuzdan bu yana her yaptığınızı takdir eden, ne kadar başarılı olduğunuzu söyleyen, sizi alkışlayan insanlarla doludur. Kendinizi fazla kaptırmaktan korkmuyor musunuz?
- Korkarım tabii. Dur demek lazım. Allah korusun insanın ayakları yerden kesildi mi o çok kötü bir şeydir. Ayaklarımın yerden kesilmesinden korkarım.

'Kızım başını açabilir'

"Sıkıcı bir adam olmaktan endişe ederim. Özellikle uzun konuştuğum zamanlarda. Çünkü ben uzun konuşmaları dinlerken çok sıkılırım".

-Kendinizi hangi sıfatlarla tanımlarsınız?
- İnsanın kendini tanımlaması çok zor. Ama çok esprili biri olduğumu söyleyemeyeceğim ne yazık ki. O da bir başka kabiliyettir.

- Sıkıcı bir adam olmaktan korkar mısınız?
- Sıkıcı olmaktan korkarım tabii.

- Mesela bu röportajda ilginç şeyler söylemem gerek, insanlar söylediklerimle ilgilenmeli gibi şeyler düşünüyor musunuz?
- Yok şimdi öyle olmadı ama uzun konuştuğum zaman düşünürüm. Çünkü ben uzun konuşmalarda çok sıkılırım. Ama sevecen biri olduğumu söyleyebilirim. Biraz da onun için çocuk hekimi oldum. Bazen hayat insanı bir yerlere sürükler, ama benimki öyle olmadı. Çocuk doktoru olmayı yürekten istedim. Siyasete girişim de çok isteyerek olmuştur. Rahmetli babacığım 1973- 1978'de Milli Selamet Partisi'nden Erzurum Milletvekili oldu. Sonra aktif siyasetten çekildi. Ben de fikri anlamda hep ilgiliydim. Aktif olarak siyaset yapabileceğime AK Parti ekip olarak bir araya geldiğinde karar verdim.

- Üçüncü kuşak siyasetçi çıkar mı sizden?
- Ben çocukların siyasete girmelerini isterim tabii.

- Kızınızın başbakan olduğunu hayal eder misiniz?
- Benim anlayışıma uygun bir yolla oralara gelmişse isterim tabii.

- Ne demek o?
- Siyaseti ne şekilde yapmak gerekirin felsefesiyle alakaladır. Belli ilkeleriniz olacak, hizmet edeceksiniz. Başka şekillerde yükselmesi benim hoşuma gitmez. Gücünü tamamen milletten almalı, birtakım çevrelerden almamalı.

- Kızlarınızdan biri siyaset için başını açsa tepkiniz ne olur?
- Kızım isterse başını açabilir. Bunun siyasetle alakası yok. Hiçbir şey yokken de başını açmaya karar verebilir. O benim kızımdır, ben onu her zaman severim ve saygı duyarım. Ben bu konuların hala konuşuluyor olmasını, işte Başbakan'ın eşinin, bakanların eşlerinin kapalı diye bunları konuşmayı çağdışılık olarak görüyorum. Hangi asırda yaşıyoruz? Falanca mahkeme şu kararı almış, şöyle olmuş. Kusura bakmayın ama bunların da çağın gerisinde kaldığına inanıyorum. Başörtüsüne tepki gösterenler de bira içen gençlere tepki gösterenler için de geçerli bu. Birileri siyasi maksatla yapmasaymış, simge haline getirmeseymiş bunlar olmayacakmış. Bu da minareyi çalmanın kılıfını hazırlama üslubu bence

'Aşk ve tutku bana uzak kavramlar değil karıma olan kuvvetli aşkımı herkes bilir'

-Türbanlı bir hanımı sevmeniz tesadüf mü, bir arayışın sonucu mu?
- (Gülüyor) Gönül ferman dinler mi?

- Dinlemez!
- Benim eşim ben onu gördüğümde başı kapalı bir ilahiyat fakültesi öğrencisiydi ve başörtülü olarak okuyamadı. Sonra ben mecburi hizmetle Karabük'e gittim. Beraber gittik.

- Hala aşık mısınız?
- Evet. Benim eşime olan aşkım çok iyi bilinir zaten.

- Aşk, tutku gibi kavramlara mesafeli bakanlardan değilsiniz?
- Ben hiç mesafeli değilim. "Her ne varsa alemde aşk imiş, gerisi yalan imiş." Öyledir. Sevmek çok güzel bir şeydir. Vuslat aşkı öldürür derler. Ben buna hiç inanmadım. Bana böyle bir tesiri olmadı. Hatta bizim sevgimiz her geçen gün arttı. Ben zaten şuna da hayret ediyorum. Sevdik, altı ay sonra aşkımız bitti. Bu nasıl bir şey anlamıyorum. Allah kimsenin başına vermesin.

- Siz aile planlaması yapmadınız mı? Ya da sizin planda kaç çocuk var?
- Aile planlaması yaptık tabii. Hanımla evliliğimizin ilk yıllarında yedi çocuktan bahsediyorduk. Altı tane oldu. Ben 46 yaşındayım, eşim de 41. Bundan sonra zor. Zaten en küçük kızımız Remziye altı aylık biliyorsunuz. Şunu hep söylüyorum: Aile planlaması bir ailenin arzuladığı sayıda, iyi şetiştirebileceği sayıda çocuk sahibi olmasıyla ilgilidir. Biz o açıdan bir sıkıntı çekmedik. Çok çocuklu bir aile olmaktan da memnunuz. Biz kendi adımıza doğru olanı yaptığımıza inanıyoruz.

- Eşiniz kara çarşaf giyiyor mu?
- Ne çarşafı! Biz toplumun içindeyiz her zaman. Eşim türban takıyor. Bunlar yakıştırmalar. Bunlara alıştık biz. Şu anki yaşam tarzımızda böyle bir şey yok. Bir kişi bana göre istiyorsa çarşaf giyinebilir. Bu abartılacak bir şey değildir. Giysi meselesine müdahale edilmesini hiç anlayamamışımdır.

- Siz bir erkek olarak estetik açıdan nasıl buluyorsunuz çarşafı?
- Estetik olarak... Çarşafı giyen hanım evine gittiği zaman öyle oturmuyordur herhalde. Benim karşımda estetik açıdan güzel giyinmiş bir hanım var, bir de dediğiniz gibi çarşaf giyinmiş bir bayan, ben o insanları giysilerine göre değerlendirmem. Ben bunu hor görmeyi garip buluyorum.

- Nasıl vakit geçirirsiniz?
- Mümkün olduğunca kafamı boşaltarak. Satranç oynayıp müzik dinleyerek, kitap okuyarak, bazen TV seyrederek. Pazar günleri pijamalarla evde oturmak! Bana göre en büyük eğlence bu.

- Pijamalarınız çizgili mi?
- Yoo değil. Ben şeyi tercih ediyorum. Pazarlarda böyle pantolona benzeyen kotumsu şeyler var ya. (Adını hatırlayamıyor). Bol giyinmeyi seviyorum.

- Pazardan giyinir misiniz? Marka takıntınız yok mudur?
- Tabii giyinirim pazardan. Niye giyinmeyiyim? Marka takıntım yok.

- Lüksten hoşlanmaz mısınız?
- Yok ailemden kimsenin öyle bir alışkanlığı olmadı. Çocuklar da kendi ekonomimizin içinde kalmaya dikkat ederler sağolsunlar.


Arkadaşına Gönder   Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
  Toplam yorum 0   Onay bekleyen 0  


Yorumunuz editörlerimiz tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

  Bu kategorideki diğer haberler


TÜRKİYE, BEBEK ÖLÜMLERİDE IRAK İLE YARIŞIYOR

SAĞLIK'TA SEVK DÖNEMİ

BAHARLA BİRLİKTE POLENLER DE GELDİ!
»  ŞEKER HASTALIĞI AVRUPA'YI TEHDİT EDİYOR
»  SAĞLIK'TA 'ALİ DİBO' İDDİASI
»  BAKAN AKDAĞ, SAĞLIK ÇALIŞANLARINA UMUT VERMEDİ
»  BİR HASTANEDE 237 SEKRETER OLUR MU?
»  KADINLARIN KALBİ ERKEKLERDEN DAHA SAĞLAM
»  TÜP BEBEK TUZAĞINA DİKKAT
»  ATEŞLİ ÇOCUĞA SOĞUK DUŞ ALDIRMAYIN
»  DİŞÇİLİK, TAŞ DEVRİNDEN KALMA
»  "NTBC'DEN KATKI PAYI ALINMASIN"
»  KALP KRİZİNE KARŞI ERKEN UYARI
»  İLK YAPAY MESANE ÜRETİLDİ
»  DEHŞET VEREN GİZLİ KUŞ GRİBİ RAPORU
»  MEYVE SUYUNDA KANSER ALARMI
»  HER YIL 150 BİN KİŞİ KANSER OLUYOR
»  MİDYE, HEPATİT A NEDENİ!
»  ZORUNLU HİZMET BAŞVURUSU BAŞLIYOR
»  "SAĞLIK BAKANINA GÖRE ZANLIYI KORUMAK MUBAH!"
»  DOKTORLARIN MECLİS EYLEMİ
»  HEMŞİRELER, HASTALARDAN 'ÖFFF' DEDİ
»  DOKTOR ADAYLARI GÖNÜLLÜ HİZMET İSTİYOR
»  PROSTAT KANSERİNE KARŞI KIRMIZI BİBER
 
  ÇOK OKUNANLAR
  YAZARLAR

 
EMİN VAROL
 
GAZETEC? ACI S?YLER !

 
Ercan Deva
 
Hatalar Zinciri ve Ortak Akıl

 
MURAT ŞAHİN
 
Matematik Ucuzlugu

 
Cahit Saraçoğlu
 
100 Milyar Liralık Destek Alacaklar
  ÇOK YORUMLANANLAR
  ANKET
Ekrem İmamoğlu CHP Genel Başkanı Olmalı mı?
Evet
Hayır
İlgilenmiyorum
 Sonuçları göster   
 
 
RSS

Add to Google
Medya Spot'ta yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.  Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Medya Spot sorumlu tutulamaz.