Bir dönem Devlet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı müsteşarlığı ve valilik yaptı. 3 Kasım 2002 seçimlerinden önce DYP'den istifa ederek MHP'ye geçti. Yaklaşık 5 yıldır MHP'de siyaset yapan Aksoy, bu seçimde partisinin tek başına iktidara geleceğine inanıyor. Aksoy'a göre, MHP iktidarının yapacağı işlerin başında terörle etkin mücadele geliyor. Bunun için önce, polis ve jandarmanın yetkileri genişletilecek. Bu birimlere, ABD ve AB ülkelerinde olduğu kadar yetki verilecek. Aksoy, "Daha fazlasını istemiyoruz, o bize yeter." diyor. Bu kapsamda, 28 Şubat sürecinden sonra Türkiye'nin çeşitli yerlerindeki karakollara çekilen yaklaşık 8 bin özel harekatçı polisin yeniden kırsala çıkarılacağını söylüyor. "Bu polisler terörle mücadele için yetiştirildi. Hepsinden yararlanacağız." ifadesini kullanıyor. Terörün üstesinden gelmek için kararlı bir diplomasi yürüteceklerini de vurgulayan Bekir Aksoy, şunları kaydediyor: "O zaman ABD, Türkiye'nin ne denli kararlı olduğunu anlayacak. Türkiye'nin menfaatleri söz konusu olduğunda, iktidarımızda Kuzey Irak'a operasyon yapmaktan çekinmeyiz."
Aksoy, Doğu ve Güneydoğu'da yaşanan terörün çözümüyle ilgili problemlere de dikkat çekiyor. Aksoy'a göre, bir numaralı problem, bölge halkının kendini güvende hissetmemesi. MHP iktidarında, bu güven sorunu aşılacak. Devlet bölge halkına şefkat ve adaletiyle yaklaşacak. Milletvekilleri, bakanlar, bürokratlar siyasetçilerle bölgeye çıkarma yapacak. Kürtlere 'biz biriz, beraberiz, biziz' mesajı verilecek. Hükümetin dağdaki eşkıyayı askere havale ettiğini iddia eden Aksoy, siyaseten ve diplomatik olarak yapılması gerekenlerin hiçbirinin yapılmadığını ileri sürüyor.
Bekir Aksoy, 'MHP-CHP koalisyonu' iddialarına itibar etmiyor: "Bizim hedefimiz tek başına iktidardır. Sandıktan da öyle çıkacak. Birinci parti değil, tek başına iktidar." Eski bakan, hükümet olduklarında ikinci işlerinin dokunulmazlıkların kaldırılması olacağını belirtiyor. Arkasından da AK Parti hükümeti döneminde yapılan usulsüzlüklerin belgelerle ortaya konulacağını belirtiyor.
Bekir Aksoy, 'cumhurbaşkanını kimin seçeceği' tartışmasında da tavrını Meclis'ten yana koyuyor. Bunun 'halka güvensizlik' ifadesi olarak algılanmaması gerektiğini belirtiyor. Anayasa'da tek maddelik bir değişiklik yapılarak cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin Türkiye'ye zarar vereceğini savunurken, "O maddeye bağlı 35-40 civarındaki maddenin de değiştirilmesi gerekir." diyor. Aksi halde, sistemde büyük sıkıntıların baş göstereceğini iddia ediyor: "Cumhurbaşkanlığı ile hükümet arasında idari, hukuki, anayasal çatışma çıkar." |