İŞTE KİLER’İN TARİHİ YANILGIYI BAKANLIĞIN YÜZÜNE ÇARPAN MEKTUBU:
Kültür ve Turizm Bakanlığı, 03.11.2008 tarihinde Bitlis Valiliği’ne hitaben yazdığı resmi yazıda, yazar William Saroyan’ın Bitlis’teki evinin onarılarak bir kütüphane haline getirilmesini önermiş ve Bitlis Valiliği’nden bu yönde bir çalışma istemiştir. Eğitim ve okumanın değerini bilen insanlar olarak memleketim, toprağım Bitlis’e ve vatanıma yapılacak bu meyandaki her türlü girişimin destekçisi olacağımız muhakkaktır. Ancak insana yatırım olan bu ve benzeri kültürel faaliyetleri hayata geçirirken, ülkemiz kültürünün temel endeksini ve hassasiyetleri göz ardı etmememiz de elzem ihtiyacımızdır.
Birinci Dünya Savaşı sırasında topraklarımızda yaşanan milli mücadele esnasında Rus birlikleri Bitlis’e girmiş ve bölgedeki Ermenileri ayaklandırarak büyük bir insanlık katliamının müsebbibi olmuşlardır. Şehirden kaçarak canlarını zor kurtaran, kaçmayıp can veren Bitlisliler ise, uğradıkları zulmün aksine, sanki bir katliam yapmışlar gibi lanse edilmiştir. Dünya kamuoyunda Türkiye Cumhuriyeti’ni yalnızlaştırma ve güçsüzleştirme amacıyla, amiyane tabiriyle “tezgahlanan” bu olayların iç yüzü, yalanlarla dolu Mavi Kitap’ta gözler önüne serilmiştir malumunuz. Tüm bu olaylar gerçekleşme tarihi, 1915 yılıyla 1916 yılı arasıdır.
Yazar William Saroyan, 1908 yılında ABD’nin California eyaletinin Fresno kasabasında dünyaya gelmiştir.Ailesi, Saroyan doğmadan üç sene önce 1905 yılında Bitlis’ten ABD’ye göç etmiştir.Ailesinin göç ettiği yıllarda topraklarımızda ve dolayısıyla Bitlis’te bahse konu gruplar arasında hiçbir sorun olmadığı gibi, ticaret, dostluk, komşuluk ilişkileri en üst seviyededir.Yani, Saroyan’ın babası herhangi bir baskı ya da sorundan veyahutta tehcirden dolayı değil, ailevi sebeplerden dolayı ABD’ye göç etmiştir. Ailenin, ABD’ye gidiş nedeni “tehcir” değil, “tercih”tir.
Bitlis’te değil Amerika’da doğan yazar William Saroyan’ın asıl adı Aram Karaoğlanyan’dır. Karaoğlanyan ailesi, Bitlis’teki Ermeni çeteleri arasında öncü rol üstlenmiş bir ailedir. Masum insanların katledilmesine önderlik etmişlerdir. Kasım 1914 tarihinde Fresno’dan yazılmış bir mektup, başbakanlık arşivlerinde görülebilir. Hivart isimli kişi tarafından “Karaoğlanyan biraderlere” hitaben yazılan mektup, “Biraderlerim, ....... Milletimizin yeni hayatını bir hafta evvel gazetelerden okudum. Ruslar Bayezid (Doğu Beyazıt) ve Eleşkirt'e dâhil olmuşlar. Zaten Türk'ü bitirecekler. Benim de o zaman vatanıma dönmem muhakkaktır.” şeklinde kaleme alınmış ve amaçlarını, emellerini açıkça ortaya sermiştir. Yukarıda da dile getirdiğim gibi, olayların başlama tarihi 1915’tir.
Türkler, hayat anlayışının temeline hoşgörüyü ve eşitliği koymuş bir millettir. Öyle ki, ülkemizdeki tüm kesimler öğretmen, doktor, savcı, hakim, milletvekili, bakan hatta başbakan, cumhurbaşkanı olabilmektedir. Ermeni kökenli vatandaşlarımız da aynı anayasal haklardan hep yararlanmıştır. Seçme ve seçilme haklarını yerine getirebilen insanlar olan Ermeni kökenli vatandaşlarımız, ülkemizin bütünlüğüne ve ay yıldızlı bayrağımıza sahip çıkmasını bilen insanlardır. Biz Ermeni kökenli vatandaşlarımızı bu sevgiyle görüyor ve kucaklıyoruz. Burada sorun, ülkemiz vatandaşı olan Ermeniler değil, diasporanın stratejisidir. Ermeni diasporası sözde katliamı belgeleyemediği için, hala sorun yaratacak yolların arayışı içine girmiştir. Diaspora, William Saroyan’ın Bitlis’te “olmayan” evinin onarılarak kütüphane haline getirilmesi amacıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin Kültür Bakanlığı’nı bile yanlış yönlendirebilmiştir. Bir edebiyatçı olarak Saroyan değerli olabilir. Ama Bitlis’te doğmamış biri için Bitlis’te, “olmayan” bir ev onarmak ve orayı kütüphane haline getirmek doğru bir davranış olmaz. Olmaz, çünkü, Saroyan’la aynı soyismi taşıyan akrabaları Bitlis’te 68.000’den fazla masum insanın katledilmesine sebep olmuşlardır. Durum bu iken, hiçbir şey olmamış gibi, Bitlis’te doğmayan birinin anısını Bitlis’te yaşatmak, Bitlis halkını derinden yaralar; şehitlerimizin kemiklerini sızlatır. Bu konuda yapılan çalışmalar, farkında olunmadan ülkemize zarar verecektir. Bir kültür, medeniyet beşiği olan Bitlis’te doğan, büyüyen nice alimler, yazarlar, düşünürler varken; birlik ve beraberliğimize halel getirmesi için tasarlandığı apaçık belli olan bu oyuna hiçbirimiz gelmeyelim. Bitlis’in kendi evladı olan Şems-i Bitlisi, İdris-i Bitlisi,Müştak Baba gibi isimlerin ışığı varken, neden başka türlü bir arayış? Birlik ve bütünlüğümüzü, sözde “hümanist” açılımlarla bozmaya gayretli kişilere en güzel cevabı, bir Bitlisli hümanist Divan Şairi olan Müştak Baba’nın kaleminden vermek gerekir: Kande (nerede) birlik olursa sultanım, Anda (orada) dirlik olur, benim canım.” Saygılarımla.