23 Nisan törenleri sırasında yaptığı konuşmayla Anayasa’da laiklik tanımının yeniden yapılmasını isteyen TBMM Başkanı Bülent Arınç’a en ilginç tepki uzun süredir hem AK Parti’nin hem de hükümetin aykırısı gibi duran Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’den geldi. Şener, tartışmayı kısa tuttu ve “Açık konuşacağım. Ben bir tek laiklik tanımı bilirim. O da Anayasa’nın 24’üncü maddesinde bütün açıklığıyla yazılıdır. Başka bir şey aramaya gerek yok." Arınç’ın “laiklik yeniden tanımlanmalıdır” talebi ile laiklik ilkesinin Anayasa’nın değiştirilmez hükmündeki maddelerden olduğunun hatırlatılması üzerine de Şener, "Elbette öyledir. Bu yüzden de böyle bir arayışa gerek yok. Ben laikliğin Anayasa’daki tanımından başka bir tanıma ihtiyaç duyulmamalı diyorum." dedi.
Abdüllatif Şener 1995 yılında “irticai eylemlerin odağı olduğu” gerekçesiyle kapatılan RP’nin (Refah Partisi) Grup Başkanvekiliydi. RP’nin parlamentodaki sandalye sayısı ise sadece 38’di. O zamanlar TBMM İç Tüzüğü değiştirilmemişti ve muhalefete geniş bir alan tanıyordu. RP topu topu 21 madde ile sınırlı olan Anayasa değişikliklerini verdikleri önergelerle, durmadan talep ettikleri karar ve toplantı yeter sayıları ile adeta kilitlemişlerdi. RP’nin itirazı ve muhalefeti, mevcut Anayasa Değişiklik paketi içinde Şener’in bugün laiklik tanımı için yeterli bulduğu Anayasa’nın 24’üncü maddesinin olmamasınaydı. RP’lilerin kaldırılmasını istedikleri 24’üncü maddenin son fıkrasıydı:
“Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.”
Anayasa Komisyonu’nda RP’nin talebi üzerine 24’üncü madde de ele alındı ancak çok tartışma yaşanması üzerine madde önce sona bırakıldı ardından da paket içinden çıkarıldı. İşte bu noktada o ana kadar değişiklik paketine destek veren RP çalışmalardan çekildi ve muhalefete başladı. TBMM Genel Kurulu’nda da kürsüye gelen RP’nin bütün temsilcileri Anayasa’nın 24’üncü maddesinin üzerinden muhalefet yaptılar. Ve onlardan birisi de Şener’di. Şener ağır bir dille hem maddeyi, hem de maddenin son fıkrasının değiştirilmesine karşı çıkanları eleştiriyordu: “Aslına bakarsanız, bu Anayasanın 24 üncü maddesinin son fıkrası, daha önce Türk Ceza Kanununda yer alan 163 üncü maddeyle aynıdır; cümle cümle, kelime kelime aynısıdır; ama, şimdi görüyorum ki, 24 üncü maddenin son fıkrası kaldırılsın denildiği zaman, bazı gruplar ve bazı sayın milletvekilleri itiraz ediyorlar; ama, bu gruplar ve sayın milletvekillerinin tamamı, 163 üncü madde kaldırılsın görüşündeydi, düşüncesindeydi. 163 üncü maddenin kaldırılması görüşünde, düşüncesinde olan, bunu defalarca ifade etmiş olan, ilan etmiş olan partilerin sözcülerinin, şimdi, zaman zaman bu kürsüye gelip de ‘24'ün son fıkrası değiştirilemez, kaldırılamaz, Anayasadan çıkarılamaz’ demesini yadırgadığımı ifade etmek istiyorum. Bu arkadaşlarımız, aynen darbeciler gibi düşünüyorlar.”
Şener’in bu ikinci bakanlık görevi, Refahyol Hükümetinin de Maliye Bakanı’ydı. Ancak o dönemde şimdiki kadar sert çıkışlar yapmıyordu. Parti içindeki yenilikçiler hareketindeki lider kadrosunda yer aldı. Son dönemde AK Parti’nin üst yönetimi ile ayrı bir görüntü vermeye çalışan Şener’in asıl amacı ne? Şimdi siyasetin aradığı yanıt bu. Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Cumhurbaşkanı bir AK Partili olacaksa kendisini bir seçenek olarak ortaya koymak mı, yoksa Erdoğan sonrasında yaşanacak bir liderlik mücadelesinde “ben de varım” demek mi? Aslında Erdoğan ile Şener’in arasının hiç de iyi olmadığı bir sır değil. Özelleştirmeyi Şener’den alıp Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’a bağlaması Erdoğan’ın Şener’e ilk tepkisiydi ve bunun arkası da geldi.
Şener’in mafya lideri Alaatin Çakıcı ile ilişkisi bilinen ve Bursalı tefeci Nesim Malki cinayeti nedeniyle hüküm giyen Erol Evcil ile görüşmesi de Erdoğan tarafından not edilen olaylar arasında.
Şener bu tablo üzerinde siyaset yapmaya talip ama açmazı da çok. Ara sıra yaptığı sert çıkışlarla Arınç’ın Milli Görüş tabanını kontrolüne alması, Milli Görüş geçmişi olup da artık kendisi pek de öyle hissetmeyenlerin Abdullah Gül’ün çevresinde yığılması Şener’e siyaset yaptığı yapı üzerinde taban bırakmadı. Şener’in çıkışları biraz da bu tabanı başka yerlerde arama olabilir mi?