Toplantıda önümüzdeki dönemde dış ticarette ve ödemeler dengesi kalemlerinde beklenen gelişmeler ile ekonomide yaşanan gelişmelerin değerlendirildiğini belirten Şener, Kurul'un AB sürecinde Türk ekonomisinin AB'ye uyumu konusunda değerlendirmeler yaptığını bildirdi. Şener, bu değerlendirmeler sonucunda özellikle dış ticaret ve ödemeler dengesi rakamlarının gözden geçirilerek ödemeler dengesinde önemli olanın sağlıklı bir finansman olduğu noktasında görüş birliğine varıldığını anlattı. Her kalemin nasıl bir gelişme seyri izlediğinin tahlil edildiğini belirten Şener, toplantıda 17 Aralık sonrası Türkiye'ye doğrudan yabancı sermaye girişinin artacağı konusunda tespitte bulunulduğunu bildirdi.
Ekonominin genel durumu ile ilgili değerlendirmeler çerçevesinde reel sektörden bankacılık sektörüne kadar değişik boyuttaki konuların ele alındığını ifade eden Şener, 2001 yılında yüzde 34 olan mevduatın krediye dönüşme oranının 2004 yılının ilk 9 ayında yüzde 53'e yükseldiğini söyledi. Türk ekonomisinin en önemli sorunlarından birisinin mevduatın krediye dönüşmemesi olduğunu hatırlatan Şener, ilk 9 aya ait sonuçların umut verici olduğunu vurguladı. TL mevduat oranının toplam mevduata oranının ilk 9 ayda yüzde 53 olarak gerçekleştiğini anlatan Şener, bu oranın 2002 yılında yüzde 42 olduğuna işaret etti. Kredilerin takibe dönüşüm oranının 2002 yılında yüzde 15, 2003 yılında ise yüzde 20 olarak gerçekleştiğine dikkat çeken Şener, bu oranın yılın ilk 9 ayında yüzde 5.9'a gerilediğini açıkladı. Şener, Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nda istikrar ortamının varolduğunun, güven ortamının devam ettiğinin, gerek finans sektöründe gerekse reel sektörde ekonomik göstergelerin olumlu bir şekilde sürdüğünün tespit edildiğini, ekonominin daha iyiye gitmesi için dünya ekonomisindeki gelişmelerin sürekli gözden geçirilmesi ve Kurul'un düzenli olarak çalışmalarını sürdürmesinin karara bağlandığını bildirdi.
Aralık ayı sonrası AB ile müzakere sürecinin başlaması halinde Türk ekonomisinin AB ekonomisine uyum gösterecek niteliklere kavuşması gereğinin temel noktalardan birisi olduğuna işaret eden Şener, Türk ekonomisindeki göstergelerin, uluslararası göstergelerle paralellik göstermesi gerektiğini vurguladı. Yüksek enflasyonun ne AB'de ne de dünyanın başka ülkelerinde mevcut olmadığına dikkat çeken Şener, Türkiye'de de enflasyon oranlarının AB düzeyine inmesi gerektiğini dile getirdi. AB ülkelerinde ortalama enflasyon oranının yüzde 2 olduğunu kaydeden Şener, Türkiye'nin enflasyon hedefini bu noktalara çekememesinin, bu yapı içine girmesinde zorluklar yaşamasına neden olabileceğini belirtti. Şener, 2-3 yıl içinde Türkiye'deki enflasyon oranını Maastricht kriterlerine uygun bir orana getirmeye çaba göstereceklerini ifade etti.
Bir ekonominin cazibesinin büyüklüğü ile bağlantılı olduğunu söyleyen Şener, satın alma gücüyle değerlendirildiğinde Türk ekonomisinin, dünyanın en büyük 20 ekonomisinden birisi olduğuna işaret etti. AB ülkelerinin dünya ekonomisinde geldikleri konum dikkate alındığında Türk ekonomisinin performansını iyileştirmek zorunda olduğunun ortaya çıktığını kaydeden Şener, ekonominin sürdürülebilir olarak büyümeye devam etmesi gerektiğini vurguladı. Büyümenin sürmemesi halinde AB ülkeleri ile Türkiye arasındaki gelir farkının artacağı uyarısında bulunan Şener, 15 AB ülkesinde ortalama 0.8, 2004 yılında üye olan 10 ülkede ise yüzde 3.6 oranında büyüme yaşandığını bildirdi. Şener, AB genelinde 2004 yılı sonunda yüzde 2.1 oranında bir büyüme yaşanacağının tahmin edildiğini söyledi. Maastricht kriterlerine göre brüt borç stokunun milli gelire oranının yüzde 60'ı geçmemesi gerektiğine dikkat çeken Şener, bu oranı AB ülkelerinin de yakalayamadığını, Türkiye'de ise bu oranın yüzde 90 olduğunu ve sürekli bir düşüş içinde olduğunu anlattı. Şener, Türkiye'nin, AB'nin 2010 yılında dünyanın en fazla rekabet gücüne sahip ülkeler olma stratejisine uygun ekonomi politikaları izleyeceğini söyledi.
2005 yılı bütçesinin, 2003 ve 2004 yıllarında olduğu gibi bir istikrar ve güven bütçesi olarak Meclis'e sevkedildiğini kaydeden Şener, ilk kez bir bütçe ilan edildiğinde piyasaların bu bütçeye güven duyduklarını ve inandıklarını belirtti. 2005 bütçesi için güveni ve istikrarı herşeyin üzerinde tuttuklarını dile getiren Şener, bütçede faiz ödemelerinin azaldığını, yatırımların belirgin bir şekilde artırıldığını, Araştırma Geliştirme (AR-GE) projeleri için ek ödenek ayrıldığını kaydetti. 2005 yılında ekonominin performansını ve rekabet gücünü artıran temel dinamikleri de gözönüne alarak AB'ye intibakın sağlanmasına yönelik bir ekonomi politikası uygulanacağını anlatan Şener, iyiyi yakaladıktan sonra da daha iyisini yakalama çabası içinde olacaklarını vurguladı.
Şener, açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını cevapladı. 17 Aralık'tan sonra ne kadar yabancı sermaye girişi bekledikleri yönündeki soru üzerine Şener, bununla ilgili bir rakam vermenin doğru olmadığını, önlerinde AB'ye yeni üye olan ülkelerin deneyimlerinin bulunduğunu ifade etti. AB sclışmalarını sürdürmürecinde yabancı sermaye girişinde artış ortaya çıktığının bir çok delili bulunduğunu belirten Şener, AB Komisyonu'nun Türkiye ile ilgili İlerleme Raporu'nu yayınladığı hafta yabancı yatırımların Türk portföyündeki artışının yüzde 6.8 olduğunu vurguladı.
'2005 yılı bütçesinde büyük oranda vergi geliri artışı bekleniyor, yüksek oranlı vergi artışları mı yaşanacak?' sorusu üzerine Şener, vergi gelirlerinin hesaplanmasına ilişkin bilgi verdi. Gelirler Genel Müdürlüğü'nün bünyesinde bulunan Bilgi İşlem Merkezi'nde vergi gelirlerinin hangi koşulda ne kadar artacağı ile ilgili olarak çok yönlü çalışmalar yapıldığını anlatan Şener, bu hesapların sağlıklı olarak yapıldığını bildirdi. Bütçe hedeflerine ulaşılamadığı geçmiş yıllarda en fazla gerçekleşmenin vergi rakamlarında yaşandığına dikkat çeken Şener, 2005 yılı bütçesinde vergi gelirlerinde yüzde 16 oranında artış hedeflendiğini kaydederek, ''Bazen vergi indirimi yapmak toplam hasılatı artırabilir. Bu değişiklikler sırasında mekanizmaların iyi kontrol edilmesi ve kayıt dışı noktaların vergi sistemi içine çekilmesi gerekir'' diye konuştu. Vergi gelirlerinin sadece ilgili cari yıl büyüme ve enflasyon oranları gözönünde bulundurularak yapılamayacağına dikkat çeken Şener, vergi gelirlerini daha çok bir önceki yılın büyüme ve enflasyon oranlarının etkilediğini vurgladı. Şener ayrıca canlanmanın yaşandığı, üretimin ve alışverişin arttığı piyasalarda dolaylı vergi gelirlerinin arttığını gözlendiğini hatırlattı.
Şener, petrol fiyatlarında büyük artışlar yaşandığının ve enflasyondaki düşüşün, vatandaşın cebine yansımadığı yönündeki şikayetlerin hatırlatılması üzerine petrol fiyatlarının tek başına enflasyon rakamlarını etkileyecek düzeyde olmadığını kaydetti. Şener, yılın ilk 9 ayında TÜFE'nin yüzde 4.9 olarak gerçekleştiğini belirterek, ''Önümüzde 3 ay var. 9 ayda gerçekleşenin yarısı üç ayda gerçekleşse bile enflasyon yüzde 10'un altında gerçekleşecektir'' değerlendirmesinde bulundu. Şener şunları söyledi: ''Bazı kalemlerde fiyat artışı var ama enflasyonun hesaplandığı tüketim sepeti içindeki malların tamamını düşündüğümüzde enflasyon oranındaki artışın düşük olduğunu görüyoruz. Siz bu mallardan bir bölümüne bütçenizden daha fazla pay ayırıyor olabilirsiniz. Bu durumda enflasyondaki düşüşü farkedemezsiniz''.
Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya'nın siyasetçilere ilişkin eleştirileri ve milletvekili dokunulmazlığının zırh olarak kullanıldığı yönündeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine Şener şöyle konuştu:
''Türkiye'deki her türlü sorunun ve konunun çok yönlü ve çok boyutlu olarak tartışılması ve bu ortak paylaşımla doğrulara ulaşılması gerekiyor. İnsanlar belli konularda farklı düşüncelerini ifade ettiğinde 'bu da söylenir mi' denmesini anlayamıyorum. Ne kadar farklı yaklaşım tarzı ortak bir platformda karşı karşıya gelirse doğrulara o kadar hızlı ulaşılabilir. Yargı mensupları bir değerlendirme yapar, politikacılar bir değerlendirme yapar, bilim adamları bir değerlendirme yapar. Önemli olan diyalog ve demokratik tartışma ortamıdır. Bu sağlıklı oluştuğu takdirde sonunda sağlıklı sonuçlar ortaya çıkar''.