Baykal, Başbakan Erdoğan’dan CHP’nin siyasi kültürüne laf ederek, kendilerini kızdırıp tahrik etmemesini istedi.
“SEYDİŞEHİR TESİSİ BAŞBAKAN’IN HEMŞEHRİSİNE SATILDI”
Baykal, Meclis’te dün yapılan parti grup toplantısındaki konuşmada, Seydişehir Alüminyum Tesisleri’nin satılmasını eleştirdi. Türkiye’nin bu konuda yılda 300 bin ithalat yapmak zorunda kaldığını kaydeden Baykal, fabrikanın yıllardan bu yana satılacak diye çürümeye terk edildiğini, ancak buna rağmen 60 bin tonluk üretim gerçekleştirip kar ettiğini söyledi. Baykal, şunları söyledi:
“Devlet, satın alana sana madeni de, Oymapınar Barajı da, Antalya Limanı’nı da veriyorum diyor. Türkiye’nin boksit varlığının işletilmesi konusunda hayal kırıklığı ortaya çıkıyor. 36.7 milyon tonluk boksit maden rezervi var. 1.4 milyar dolarlık değeri var. Tonu 40 dolar. İşletmenin kasasında 18 trilyon var. 7 trilyon liralık alacağı var. 45 trilyon liralık maden çıkarılmış durumda. 305 milyon dolara satılan tesisin 250 milyon dolara satıldığı ortaya çıkıyor. Bunu alanlar, Karadeniz Otoyolu ihalelerinden herkesin tanıdığı, Sayın Başbakan’ın hemşehrisi, Samsun’daki şeker fabrikasını alan, Yüce Divan’da görülmekte olan yolsuzluklarda adı sıkça geçen birisi. Buna tesisi sattık. Hükümetin, onay vermesi gerekiyor”
BAŞBAKAN’A KOMÜNİST YANITI
Bazı bakanların bir dönem Seydişehir tesislerinde çalıştığını, daha önce satışa karşı çıktıklarını kaydeden Baykal, Başbakan Erdoğan’ın,”Özelleştirmeyi komünist ülkeler gerçekleştirdi. Biz gerçekleştiremedik” sözlerine karşılık da, “Komünist ülkelerde fabrikalar, piyasada ekonomisi içinde kurulmadı. Merkezi planlama ekonomisinin şartları içinde kuruldu. Serbest piyasaya geçince, o tesisleri ayakta tutmak mümkün olmadı. Bizim tesislerimiz öyle değil. Görenlerin ağzının suyu akıyor. Serbest piyasaya zaten uygun. Hangi akıl ve bilgiyle Doğu Bloku’nun tesisleriyle mükayese ediyorsun. Başbakan bunun farkında değil. Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur” dedi.
DOKUNULMAZLIKLARI KALDIRIN KAMPANYASI
Baykal, CHP’nin başlattığı dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin kampanyaya da değinerek, ihaleye fesat karıştırma, hayali ihracat, naylon fatura, dolandırıcılık, zimmet, nitelikli zimmet, evrakta sahtecilik, kayıp trilyon, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık suçlarından dosyası olan milletvekillerinin bulunduğunu söyledi. “Dosyası olan milletin karşısına çıkıp dokunulmazlığı kaldıracağız demişlerdi. 3 yıl oldu” diyen Baykal, AK Parti’nin samimi ve dürüst olmadığını vurguladı.
BELEDİYELER YASASINA ELEŞTİRİ
Belediyeler Yasası’ndaki düzenlemeye göre eski belediye başkanlarının Emekli Sandığı’ndan emekli olmaları halinde makam tazminatı olmaya devam edeceklerini, Bağ-Kur ve SSK emeklisi olanlara makam tazminatı verilmemesini de eleştirdi. Baykal, “Sen işçi parçasısın diye tazminat verilmeyecek. Bunun devlete vereceği zarar ne? Bu ayrımcılığın hiçbir gerekçesi yoktur. Bu ne biçim zihniyet” diye konuştu. Yasanın belediye şirketlerinin denetlenmesine ilişkin yetkinin de kaldırıldığını kaydeden Baykal, kamu kaynağını kullanan şirketlere kaynak aktarımının serbest hale geldiğini ifade etti. Baykal, “Bu durum yolsuzlukların damarına girdik ifadesinin açık bir şeklidir” dedi.
Kamu kesiminde ücret dengesizliğin giderek çarpık hale geldiğine dikkat çeken Baykal, Tarım Bakanlığı çalışanlarının ek ödeme hakkından mahrum edildiğini söyledi. “Kırpa kırpa kamu kesiminde adalet sağlanamaz” diyen Baykal, bakanların da teslim olduğunu, seslerini çıkarmadıklarını, Başbakan’ın IMF ne derse onu yaptığını belirtti.
“KIBRIS’LA İLGİLİ EK PROTOKOL MECLİS’TE GÖRÜŞÜLSÜN”
Baykal, Kıbrıs’la ilgili ek protokol konusunu da değinerek, şöyle konuştu:
“ Bu konuyu parlemento ele almasın, müzakere yapılmasın diyerek 3 Ekim’de müzakerelerin kabul edilmesi için şart olarak kabul ettikleri Kıbrıs’la ilgili protokolü sessizce imzalayıp, bu konuyu geçiştirmek istiyor. Kıbrıs’la ilgili protokol imzalanmadan konunun Meclis’e getirilmesini, Meclis’in bilgilendirilmesini istiyoruz. İmza atıldıktan sonra konuşmanın anlamı yok. Danışma Kurulu’nda önergemiz kabul edilmezse, Meclis’e önergeyi yansıtacağız. 17 Aralık’ta Başbakan ‘uçağımı hazırlayın’ geri döneceğim dedi. Beşir Atalay’a imza attırdı. Üyelik müzakerelerine başlaman için, Rum Kesimini tanıma anlamına gelecek protokolü imzalaman gerekiyor dediler. Protokol imzalanırsa, altına imza atarak meşrulaştırdığımız bir Kıbrıs devleti olur. Başbakan yelkenleri suya indirmiş. 17 Aralık’ta o imzayı atmak zorunda değildik. Başka hangi ülkeye ön şart koşuldu?Kopenhag Kriterleri’nde Kıbrıs’ı tanımak diye bir madde var mı?”
“MİLLETİ DE SATARSIN”
Baykal, hükümetin AB konusundaki politikasını eleştirirken, “Senin bir doğrun yok mu, senin bir sahiplenmen yok mu, bir bayrak gibi bu doğruyu savunman yok mu, bu yoksa her şeyi satarsın, Seydişehir’i satarsın, Erdemir’i satarsın, milleti de satarsın, bu noktaya gelirsin işte” diye seslendi.
Türkiye’nin AB’den önce de pek çok önemli adımı attığını kaydeden Baykal, Türkiye, çağdaşlık yolunda gereken adımı atacağını belirterek, “Yeter ki siz gölge etmeyin. Yeter ki Türkiye’nin önüne siz başka hedefler koymayın” dedi.
“BENİ KIZDIRIP TAHRİK ETME”
Baykal, Başbakan’ın memurları “koyun gütmemiş adamlar” diye eleştirmesine da karşı çıkarak, şöyle konuştu:
“Koyun gütmüş adam bu milletin sırtına 100 milyar dolar borç yükledin. Türkiye’de 20 milyon yoksulu sen yarattın. Türkiye’de işsizlik rekorunu sen kırdın. Yoluzlukla mücadele deyip, dokunulmazlıkları kaldırmadın. AB ilişkimizi yüzüne gözüne bulaştırdın. Kıbrıs’ta ödün verdin. Irak’ta Türkiye’nin ulusal yararları her gün çiğneniyor. Bir başbakanın kendi konumunu herkesten önce bilmesine ihtiyaç var. Türkiye’de bugün gelinen nokta ortada. 1 milyon 700 bin öğrenci sınava girdi. Bu çocukları yurtdışında okutacak amcaları yok. Başbakan bunları unutup CHP’nin siyasi kültürüne sataşıyor. Buna şaşıyorum. Bizi tahrik etme. Bizi kızdırma. Sen işine bak. Senin her tarafından olumsuzluk akıyor”
IMF’YE GİZLİ MEKTUP
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın IMF’ye yazı yazarak, kamudan 29 bin işçinin işine son verileceğini bildirdiğini söyledi.