Deniz Baykal, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, uygulanan ekonomi politikalarının yanlışlığına dikkat çekerken, "Bu istikamette kalkınma yok, gün geçirme var, birilerini zengin etme var" dedi.

Ekonomi böyle gittikçe başbakanın herkesi azarladığını kaydeden Baykal, "Çiftçi geliyor azarlıyor, büyükelçiyi azarlıyor. Önemli olan başbakanımızı tedavi etmek" diye konuştu.

TABANDA ALİ DİBO, TAVANDA DUBAİ KULELERİ

AKP Hatay Milletvekili Fuat Geçen’in, "AKP’yi tuz zannediyordum meğer tuz kokmuş" şeklindeki açıklamasını anımsatan Baykal, "Bu içeriden gördüğü bir teşhis, bunu görmezden gelmek olur mu? Bakıyorsunuz AKP’ye tabanında Ali dibo, tavanında da Dubai kuleleri" diye konuştu.

"TMY’Yİ ÇIKARMAYA CESARET EDEMİYORLAR"

Son dönemde artan terör olaylarına dikkat çeken Baykal, uzun süreden beri üzerinde konuşulan terörle mücadele yasasının akıbetini sordu. Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İhtiyaç mı kalktı? Peki ne bu mayınlar, çatışmalar, ölen askerler, subaylar. Bu manzara sürerken nerede TMY, neden çıkarmıyorsun? Hani güzeldi, doğruydu, bizim söylediklerimiz boştu. Niye çıkarmıyorlar? Çünkü aynen çıkarmaya cesaret edemiyorlar, çünkü CHP’nin söyledikleri doğrudur. Onun sorumluluğunu alamazlar, ezilir kalırlar altında. Değiştir o zaman, değiştirmeyi de kendilerine yediremiyorlar. Sonuç, unutturalım..."

"SORUMLU HÜKÜMETTİR, BAŞBAKANDIR"

Baykal, Danıştay’a yönelik saldırının sıradan bir saldırı olmanın ötesinde bir olay olduğunu vurgularken, "Bir yargıca kurşun sıkmak çocuğunu emziren bir anneyi bu kutsal görevini yaparken öldürmek kadar canicedir" dedi.

Danıştay’ın verdiği türban kararının ardından bir boy hedefi olduğunu hatta Başbakan Erdoğan’ın, "Siz kim oluyorsunuz efendiler bu Diyanet’in işidir" diye ağır suçlamalarda bulunduğunu anımsatan Baykal, sözlerini özetle şöyle sürdürdü:

"Danıştay’a yönelik saldırının hemen ardından başbakan ve bazı bakanlar saldırının hükümete karşı bir komplo olduğunu, bir ihanet çetesinin gerçekleştirdiğini söylemişler ve utanmadan ’Deniz Baykal da bu ihanet çetesinin içindedir’ demişlerdir.

“SORUMLU ARIYORLAR”

Emekli subaylar bu çetenin lideri olarak bu iktidar tarafından ilan edilmişlerdir. Hedef iktidar denilmiştir... Bu ve benzer açıklamaları bizzat başbakan ve yardımcıları yapmıştır.

Şimdi ise ’iyi niyetli başbakanı kim yanılttı, İstanbul emniyeti mi, Ankara emniyeti mi’ diye sorumlu arıyorlar. Daha ortada hazırlık soruşturması sürerken çıkıp kamuoyuna böyle açıklama yapması olabilecek bir iş mi, mümkün mü, doğru mu? Sorumluluğu ’emniyet müdürü mü, istihbarat şefi mi’ diye aramayın sorumlu doğrudan doğruya hükümettir, başbakandır, bakanlardır, onlar bunu yapmışlardır.

Yanılma değil, bilerek çarpıtmışlardır. Başbakan ’olay aydınlanınca mahkum olacaklar’ diyordu, şimdi soruyorum ’mahkum oldunuz mu bu gelişme karşısında’. Bu telaşın arkasında ne var kilit soru bu. Bir din fanatiği çıkıp ortaya Danıştay’ın aldığı kararın hesabını soramaz mı zannediyorsunuz, bizim de böyle düşünmemizi mi bekliyorsunuz? Çünkü insanları tahrik ettiniz, suçluluk duygunuz var..."

"BU TEHDİTLERİ YOK SAYMAK AYMAZLIKTIR”
 
Deniz Baykal, Türkiye’ye yönelik iki ciddi tehlike bulunduğunu belirtirken, "Birincisi laik demokratik Cumhuriyetimize yönelik potansiyel tehlike. İkincisi ulusal birliğe, bütünlüğe yönelik bir tehlike, tehdittir. Bu iki tehlikeyi, bu iki tehdidi yok saymak tam bir aymazlıktır" dedi.

Bu tehditlere karşı Türkiye’de ilk kez laikliğin devletin resmen sahiplenme anlayışında olmadığı ancak toplumun sahiplenmesiyle ayakta tutulabilecek bir noktaya geldiğini ifade eden Baykal, şunları söyledi:
   
"Bu zamana kadar hep resmi, hukuki, siyasi çizgimiz bunu sahiplenme anlayışı içindedir. Şimdi maalesef iktidara rağmen Türkiye laikliği savunmak ve korumak zorundadır. Laikliğe yönelik tehdit ile ülke bütünlüğüne yönelik tehdit bir birine destek olmaktadır. Herkesin kendi önceliği vardır ama bu öncelikler onların birbirlerine dostluk ve dayanışma sergilemelerine engel değildir. Bunu da Türkiye’nin ciddiyetle değerlendirmesi gerekir."

ORAYA GELİRSEN İŞİMİZ VAR

Baykal, Türkiye’de Cumhuriyeti toplumun sahiplenmesi konusunda bir açılım yapılmasına ihtiyaç bulunduğunu belirtirken, Genelkurmay Başkanı’nın cenazeden sonra laikliği toplumun sahiplenmesi gerektiğini söylediğini anımsattı. Baykal sözlerini şöyle sürdürdü:

"Laik Cumhuriyeti artık o kurum, bu kurum koruyacak diye bir rehavet içine girmeyelim, toplum olarak koruyalım, hep birlikte sahip çıkalım. Cumhuriyeti korumak silahlı kuvvetlerin işi peki TOBB’un, TÜSİAD’ın, TESK’in işi değil mi? Kadınların, gençlerin işi değil mi? Bu önümüzdeki seçimleri olağanüstü önemli hale getiriyor.

Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçim fevkalade önemlidir. Seçim 2006’da olsun, Cumhurbaşkanlığı seçimi bir krizi büyütmesin diye düşündüm ve 4 yılın sonunda seçim olsun önerisinde bulundum. Ama iktidar ’hayır seçimi ben yapacağım’ dedi. Kim olacak, benden birisi. Türkiye’nin 80 yıllık rotasını allak bullak edecek bir yetki kullanımına gideceksin. Bu yanlış, senin gibi olmayanlar bu ülkenin bir parçası bunu kabul et. Sen yüzde 34’sün, senin karşında yüzde 66 var. Bu düşüncelerle gelirsen sen oraya işimiz var."

MERKEZ SAĞ İÇİN MEVLANA FORMÜLÜ

Baykal, daha önce de başta merkez sağ olmak üzere toplumun tüm kesimlerine yaptığı çağrıyı yineleyerek şöyle dedi:

"İçinde Türkiye’nin anayasal düzenine karşı saygı yatan, laik demokratik Atatürk Cumhuriyetine karşı sorumluluk duyan bütün vatandaşlarımızı bu gelişme karşısında sorumluluk üstlenmeye el ele dayanışma vermeye çağırıyoruz. Biz CHP’yiz bizim kimliğimiz, siyasetimiz doğrultumuz bellidir. Biz Atatürk ilkelerine dayanan bir demokratik, sol, sosyal demokrat bir partiyiz. Bütün Türkiye de böyle olduğumuzu biliyor. Bizim böyle olmamız Türkiye için bir sigorta. İyi ki Türkiye’nin böyle bir partisi var. Biz sadece bize oy verenlerin partisi değiliz, biz Türkiye’nin partisiyiz, 70 milyonun partisiyiz ve bizim ilkelerimiz, Türkiye için ilkeler.

Biz bütün vatandaşlarımıza ’gel vatandaş gel, kim olursan ol gel’ diyoruz. Laik Cumhuriyeti savunma işini kurumlara bırakmadan, sandıkta demokrasi içinde halkın, milletin oyuyla bu işi halledeceğiz. Türkiye’de cumhuriyeti demokraside sahiplenmenin yanlışı ne? İddialı sözler söylüyorum. Biz bu vatanı Çanakkale’de, Sakarya’da kurtardık, şimdi biz bu vatanı sandıkta kurtaracağız."