Mehmet Barlas'ın köşe yazısından bir kesit
Kitaplarda demokrasinin uzlaşmaların rejimi olduğu yazılıdır. Ama yaşınız ilerlediyse ve belleğiniz de güçlüyse, Türk siyasetindeki güncel gelişmeleri izlerken ve en tepedekilerin bile uzlaşmak yerine birbirleri ile adeta kan davalıymış gibi davrandıklarını görürken, Mehmet Akif'in aşağıdaki dizelerini sürekli tekrarlarsınız: "Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi" 2007'nin Haziran ayında İstanbul'da toplanan Karadeniz Ekonomik İşbirliği Zirvesi'ni izlerken, yine Mehmet Akif'i hatırlamıştım. Devlet başkanları ve başbakanların katıldığı bu zirve dolayısıyla konuklar onuruna birer yemek daveti veren Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Başbakan Tayyip Erdoğan birbirlerinin davetlerine katılmamışlardı. Erdoğan'ın Çırağan Sarayı Enderun Salonu'nda verdiği yemek sırasında Sezer, otelden ayrılarak, Cumhurbaşkanlığı'na ait Tarabya'daki Huber Köşkü'ne gitmişti. Aynı akşam Erdoğan da, Sezer'in Dolmabahçe Sarayı'nda verdiği akşam yemeğine bir başka programı olduğu gerekçesiyle gitmemişti. Yine de hafif geçen bir soğukluktu bu... 24 Haziran 1992'ye döndüğümüzde bir başka tablo ile karşılaşırız. O gün Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Başbakan da Süleyman Demirel'dir. Ve o gün, Büyükelçi Şükrü Elekdağ'ın fikir babası olduğu ve Özal'ın benimseyip gerçekleştirdiği "Karadeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesi"nin ilk zirvesi, İstanbul'da yine Çırağan'da toplanmaktadır. Cumhurbaşkanı Özal, zirveye katılmak üzere Marmaris'ten İstanbul'a gelir. 23 Haziran'da MGK toplantısına başkanlık eder.
ÇILDIRTMA PROJESİ
Ertesi gün, yani 24 Haziran'da ise Özal, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesi Anlaşması'na kimin imza koyacağı konusunda öğleye kadar kendisine bilgi verilmemesi nedeniyle bütün angajmanlarını Başbakan'a devrettiğini belirterek, zirveye katılmak üzere geldiği Çırağan'ın kapısından öfkeyle ayrılır ve Marmaris'e geri döner. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Elçibey, Rusya Devlet Başkanı Yeltsin, Ermenistan Devlet Başkanı Ter Petrosyan, Gürcistan Devlet Başkanı Şevardnadze, Yunanistan Başbakanı Mitsotakis, Bulgaristan Cumhurbaşkanı Jelev, Romanya Cumhurbaşkanı Iliescu, Moldova Cumhurbaşkanı Snegur, Ukrayna Cumhurbaşkanı Kravçuk ve Arnavutluk Cumhurbaşkanı Berişa'nın katıldıkları zirvede, KEİB'in mimarı Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Özal bulunmaz. Özal'ın projesi onun elinden alınmıştır. Zaten sonra da KEİB uzun yıllar sahipsizliğe terk edilir... Yıllar sonra bu olayın içyüzünü öğrenmiş ve yazmıştım: O sabah Devlet Bakanı Cavit Çağlar, Başbakan Demirel'e gider ve "Özal'ı çıldırtalım mı?" diye sorar. Demirel "Nasıl yapacaksın?" diye zımni onay verince, Cavit Çağlar zirveye katılmak üzere olan Cumhurbaşkanı Özal'ın yanına gider, -Sayın Cumhurbaşkanı. Bu zirveye şeklen katılıyorsunuz. Sizin imza yetkiniz yok, der. Özal da gerçekten çıldırır ve zirveye katılmaz, Marmaris'e geri döner. Hani bazıları şimdi Gül ve Erdoğan'ı hatırlatarak "Hem cumhurbaşkanı hem başbakan aynı partiden olursa olmaz" diyor ya. İşte bunlar farklı partilerden olunca da böyle oluyor. Özal'la Demirel gibi, Sezer ile Erdoğan da farklı partilerden değiller miydi?
1994-95'TEKİ GELİŞMELER...
Daha önceki bir tarihe dönelim... 1994 yerel seçimlerini ve 24 Aralık 1995'teki genel seçimleri hatırlayalım.
Köşe yazısının tamamını okumak için bu linki kullanabilirsiniz