TÜM bu kavgalar, bu telaş, bu çaba, bu eziyet, bu didişme, bu hengame, bu çırpınış senin için.
Senin için kıyametler kopuyor.
Artık mahalleden geçen hatlara attığın kaçak elektrik kablosunu oradan almalısın.
Rüşvet vererek iş yaptırmak, rüşvet alarak iş yapmak alışkanlığını bırak.
Ağzını her açışta namustan-dürüstlükten söz etmek, sonra vergi hırsızlığı ile çocukların-gençlerin geleceğini çalmak sana yakışmıyor.
Bırak sahtekárlığı...
Akşamları divana çömelip delikten bakma programlarını kıkır kıkır izleyip sabahları bir karış sakalla kahvehanelerde domino oynayıp kimi dolandıracağının, kimin kuyusunu kazacağının hesabını yapmak yerine, bir tek kitap olsun okumalısın.
Bir gazete, bir dergi, bir belgesel...
*
Bak seni çağdaş dünyaya taşımak için kıyametler kopuyor.
Türbelere gidip kuponları türbe taşlarına sürerek loto oynamak... Şıhların-şeyhlerin peşine takılıp öbür insanları ‘káfir’ görmek...
Dinimizi ticarete-siyasete alet etmek...
Ya da tam tersine; ilerici-aydın-demokrat gözüküp sıra ses vermeye gelince tepkisiz-pısırık-umursamaz olmak...
Utanmalısın.
Ormanı açıp kooperatif evi yapmaktan, korulukları yakıp tarla açmaktan vazgeç.
Tuvalet borusunu plajına bağlamış bir başka ulus yok. Kızılırmak, Ergene, Menderes, Sakarya, birer kanalizasyon... Gölleri kurutup tarla yapan bir ahmaklık yok yeryüzünde.
Artık çalma İstanbul’u...
Bırak yakasını koyların, kıyıların, sulakların...
Yalıları-konakları-tarihi yakıp yerine beton apartmanlar dikmek...
Vazgeç bu cingözlükten...
*
Bak senin için kıyametler kopuyor.
Seni çağdaş dünyaya taşımak için dünya ayakta. Gençlerin kulağı seste. Düzgün vatandaşlarımızın burnunun direği sızlıyor.
Çocuklara umut gerek.
Kıpırdamalısın...
Elin var.
Vicdanın da varsa, elini vicdanının üzerine koymalısın.
Bak bu telaş senin için... |