Günün Haberleri   |   Giriş sayfam yap   |   Favorilere ekle   |   Künye   |   İletişim   |   Sitene haber ekle


 
DOLAR
32,5825
EURO
34,7889
IMKB
9.693,000
ALTIN
2.509,460
 
Hava Durumu ANKARA
10 / 21 C°
Değiştir
 
     
 
Medya Spot Google
 
 
 Ana Sayfa  Gündem   Ekonomi   Dünya   Yaşam   Medya   Spor   Magazin   Polis Adliye 
 
Baykal'dan 6 Yıl Sonra Zehir Gİbi Sözler
Baykal dan 6 Yıl Sonra Zehir Gİbi Sözler
 
Deniz Baykal, Kılıçdaroğlu'ndan talep ederek 6 yıl sonra ilk kez Meclis kürsüsüne çıktı. Yüksek yargıyla ilgili düzenlemeyi sert dille eleştiren Baykal, iktidara yüklendi.
 
28.6.2016 - 10:06

 TBMM Genel Kurulu'nda, Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının görüşmelerine başlandı. CHP Grubu adına sürpriz bir isim, eski genel başkan ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, çıktı. Baykal, konuşmasında şunları söyledi:

TÜRKİYE BÜYÜK ACILAR İÇİNDE
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; milletçe acı bir dönem yaşıyoruz. Bir yandan, her gün gelen şehit haberleri, öte yandan, çöken turizmin ağır maliyeti, derken şimdi de bir yangın çıktı, Türkiye'miz ve Antalya'mız yaşadığı büyük acılar içinde. Buradan milletimize, hemşehrilerime geçmiş olsun dileklerimi ifade etmek istiyorum. Umarım, ramazan ayında bu dileklerimiz gerçekleşir ve milletimiz bir an önce mutlu günlere kavuşur.
 
SANIKTAN DELİLE GİTME DÖNEMİ
Bu dönemde Türkiye'de en büyük tahribatı yaşayan alan adalet ve yargı alanı olmuştur. 2010 referandumundan sonra yargı iktidar tarafından hedef olarak seçilmiştir. Kısaca hatırlayalım: Bu dönemde tabii hâkim ilkesi tahrip edilmiştir. Sulh ceza hâkimlikleri kurulmuş, DGM, özel yetkili mahkemeler, son olarak sulh ceza hâkimlikleri ihdas edilmiştir. Masumiyet karinesi ihlal edilmiştir. Tutukluluk tedbir olmaktan çıkmış, cezaya dönüşmüştür. Delilden sanığa değil, sanıktan delile gitme yöntemine geçilmiştir. Gizli tanık üretilmiştir. Hükümlülerle pazarlık yapılmıştır. CD'ler ve ıslak imzalar imal edilmiştir. İddianameler Emniyette hazırlanmış, Emniyet savcılıkta ve hatta mahkemelerde davaları yönlendirmiştir. Sonucunda Genelkurmay Başkanı terör örgütü yöneticisi olarak suçlanmış ve müebbet hapse mahkûm olmuştur. Yargı, TSK, Deniz Kuvvetleri ve aydınlarla hesaplaşmanın aleti hâline getirilmiştir.
 
HSYK SİYASİ PARSELLENMEYE TABİ TUTULMUŞ
HSYK 3 kez siyasi operasyona maruz kalmıştır. 2010 referandumuyla yapısı değiştirilmiş, sonuç alınamamıştır; üye sayısı artırılmış, sonuç alınamamıştır; üye sayısı azaltılmış, sonuç alınamamıştır; sonuncusunda listeli seçimlerle HSYK siyasi parsellenmeye tabi tutulmuş, siyasi, ideolojik kimlikleriyle hâkimler seçilmiştir ve Adalet Bakanlığının finanse ettiği seçim kampanyasıyla bu sonuç ortaya çıkmıştır. Bugün bu yapılan iş bölümü ve oluşturulan daireler ve yapılan atamalar sonucunda HSYK siyasi talimatla işleyen bir kurum hâline gelmiştir. O nedenle, Gezi davasında Beşiktaş Futbol Kulübü taraftarlarına dava açılmakta, bir gazetecilik faaliyeti casusluk suçlamasına sokulmakta, akademisyenler düşünce açıkladıkları için, gazeteciler bir yayın organına destek verdikleri için tutuklanabilmektedir. HSYK eliyle ilk derece mahkemeleri siyasi yönlendirmeyle denetim altına alınmıştır, şimdi sıra yüksek yargıya gelmiştir.
 
2,5 YILDA 3 KEZ SİYASİ OPERASYON
Son iki buçuk yılda 3 kez yüksek yargıya siyasi operasyon yapılmıştır. Önce, yüksek yargıdaki üye sayısını artırarak yüksek yargıyı ele geçirme denemesi yapılmıştır, daha sonra bunun tam tersi denenmiş ve üye sayısı azaltılarak aynı amaca ulaşılmak istenmiştir, şimdi de Yargıtay ve Danıştay üyelerinin tümünü azledip sıfırlayarak HSYK ve Cumhurbaşkanı atamalarıyla yüksek yargıyı siyasi kontrol altına alma amacına ulaşmayı öngören bir tasarı hazırlanmıştır. Bu, yargıya yönelik müdahalelerin en kabasıdır. Anayasa'ya göre bir yargı mensubunun bile azledilmesi mümkün değilken Yargıtay ve Danıştay'ın tümünü azledip sıfırlamayı düşünmek Anayasa'nın 138 ve 139'uncu maddeleri karşısında nasıl bir zihniyeti ortaya koymaktadır, takdirinize bırakıyorum.
 
YARGITAY'IN AZLİ
Artık ne hâkimlik teminatı ne de yargı bağımsızlığı kalmıştır. Yargıtay'ın azli diye bir olay 27 Mayıs, 12 Eylül askerî darbeleri de dâhil tarihimizin içinde hiçbir zaman yaşanmamıştır. Hiçbir demokratik ülkede böyle bir uygulamanın örneği yoktur. Ulusal hukuka da bir parçası olduğumuz uluslararası hukuka da tamamen aykırıdır. İdareyi denetleyecek olan Danıştay'ın yüzde 25'inin de Cumhurbaşkanı tarafından atanacak olmasını takdirinize sunuyorum.
 
Yargı güvencesinin bir parçası olan kesintisiz yüksek yargıçlık anlayışı da ortadan kaldırılmıştır. Yeni yüksek yargıçların görev süresi on iki yılla sınırlandırılmıştır, on iki yıl sonra siyasi iktidarın tasarrufuna maruz kalma tehdidiyle baş başa bırakılacaklardır. Yargıçlık mesleğine giriş de keyfî takdire açık sözlü sınavlara bağımlı hâle getirilmiştir. Yargıtay Başkanının ifadesiyle, yüzde 30'lara düşmüş olan yargıya güven, bu müdahalelerin sonrasında her hâlde onu bile aratacak hâle gelecektir.
 
DÜZENLEME ANAYASA'YA AYKIRIDIR
Bu düzenleme elbette hukukun temel ilkelerine de Anayasa'ya da aykırıdır ama öyle anlaşılıyor ki Anayasa Mahkemesi bu kanunla ilgili bir karar alıncaya kadar sıfırlanan üyeliklere yeni atamalar yapılacaktır ve Anayasa Mahkemesi kararı geriye dönük işlemeyeceği için Anayasa fiilî durum karşısında işlemez hâle gelecektir. Daha önce HSYK'nın idari personeliyle ilgili yapılan düzenlemeyi Anayasa Mahkemesi iptal etmişti fakat Anayasa Mahkemesi karar geriye yürümediği için Anayasa'ya aykırı fiilî durum bugün hâlâ devam etmektedir. Bu kurnazlıkların bir yönetim tarzı olarak itibar gördüğü, hukuk ve Anayasa duyarlılıklarının önüne geçtiği bir dönemi yaşamaktayız. Anayasa'ya ve hukuka karşı fiilî durum yaratma zihniyetinin elinden çıkacak bir anayasaya önem atfetmek sadece saflıktan ibarettir. Bu hukuk dışı durum, hukuka ölçüsüz, sınırsız bir saldırıdır. Ne yazık ki Anayasa'nın kural ve ilkeleri değil, fiilî durum işletilecektir, Anayasa'ya aykırı olduğu Anayasa Mahkemesi tarafından tespit edildiği hâlde. Düşünebiliyor musunuz, Anayasa Mahkemesinin muhtemel bir aykırılık kararına rağmen fiilî durum yaratılarak Anayasa'ya aykırı bir biçimde atanacak Yargıtay ve Danıştay üyeleri on iki yıl boyunca görev yapmaya devam edecekler. Böyle bir zilleti hukukumuza yaşatmaya kimin, ne hakkı var?
 
HUKUK OYUNCAK DEĞİLDİR
"Hukuk bir ihtiyaç varsa askıya alınabilir. Ancak bir ihtiyaç yoksa uygulanabilir" diye bir ilke olamaz. Hukuk, tüm sorunların çözümünde temel almak zorunda olduğumuz bir çerçevedir. Hukuk, işinize geldiği zaman uygulayacağınız, işinize gelmediği zaman "defakto" deyip uygulamaktan vazgeçebileceğiniz bir oyuncak değildir. Milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması sorununu, Anayasa'daki dokunulmazlık maddesini geçici bir süre askıya alarak çözme garabeti ve hukuksuzluğu, şimdi yüksek yargı organlarındaki cemaat sorununu çözme bahanesi için de aynı şekilde kullanılmak isteniyor. Böylece yüksek yargı organlarındaki hâkimler azlolunacak ve yeni atamalar yapılabilecektir. Danıştay'ın yüzde 25'i Cumhurbaşkanı tarafından atanacak, geri kalan atamalar da iktidarın kontrolü altındaki HSYK tarafından yapılacaktır. Yüz kırk yıllık bir büyük tarihsel sürecin içinden gelen Yargıtay ve Danıştay böylece siyasi iktidarın siyasi denetimi altına girecektir. Bu, sadece hukuk sistemimizin değil demokrasimizin de büyük bir darbe yemesi demektir.
 
148 YIL SONRA
Düşünün ki 1868 yılında Padişah Abdülaziz'in iradesiyle "Divan-ı Ahkâm-ı Adliye" adıyla kurulan bugünkü Yargıtay'ın kuruluş amacı iradede şöyle açıklanmıştır, "Kişilerin hakları ve güvenlikleri açısından -Bugünkü Türkçeyle söylüyorum- çok önemli olan hukuk işlerinin mülki işlerden ve yürütmeyle görevli Hükümetten ayrı bir düzene kavuşturulması, adalete değer veren Padişahın büyük arzusu" olarak belirtilmiştir. Yüz kırk sekiz yıl sonra bugün biz bu kurumları "iktidarın Yargıtayı", "iktidarın Danıştayı" hâline dönüştürüyoruz. "İktidarın Yargıtayı" ve "iktidarın Danıştayı" diyorsam, biliniz ki nezakettendir. Belki birilerinin çıkıp "sarayın Yargıtayı", "sarayın Danıştayı" demesi daha da gerçekçi olacaktır.
 
HUKUK İÇİNDE ÇÖZMENİN YOLLARI
Cemaat sorununu hukuk içinde çözmenin geçerli yolları vardır. Anayasa'nın 139'uncu maddesindeki "meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler" ibaresi bireysel inceleme, soruşturma ve disiplin uygulamalarıyla bu sorunun çözülebileceğini gösteriyor.  İktidarın cemaatle bağlantılı yargı mensupları konusunda bilgi sahibi olduğu beş gün içinde atama öngören hükümden anlaşılmaktadır. Danıştay ve Yargıtay üyelerinin tümünü azletmektense bağlantısı olanların soruşturulması hukukun gereğidir. Fakat anlaşılıyor ki iktidar, bu bahaneyle, Yargıtay'ın ve Danıştay'ın tümünü bizzat belirlemenin peşindedir. Eğer bireysel inceleme, soruşturma, disiplin yöntemini kullanma ihtiyacı içine Hükûmet girerse, inanıyorum Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, bu konuda ihtiyaç ortaya çıkacak olur ise yasal düzenlemelerde gerekli katkıyı yapmaya hazırdır.
 
MEŞRU DEĞİLDİR
Yargıya yönelik bu düzenleme Anayasa'ya uygun değildir; legal değildir, meşru değildir. Daha önce HSYK konusunda da bir Anayasa ihlalini "AYM kararları geçmişe uygulanamaz." diyerek ihlal ettiniz. Anayasa Mahkemesi kararında "Kamu görevlilerinin görevlerine kanuni düzenlemelerle son verilmesi hukuki güvenlik ilkesinin ihlalidir, Anayasa'ya aykırıdır." demiştir. Bu defa kamu görevlileri de değil, anayasal teminatı olan yüksek hâkimlerin görevine yasama tasarrufuyla son veriyorsunuz. Ne Osmanlı ne de cumhuriyet tarihinde ne de herhangi bir demokratik ülkede yüksek yargı mensupları topyekûn azledilmiş değildir. Bu, Anayasa'ya aykırı ama siz, öyle anlaşılıyor ki, bunu gene de yapacaksınız. Bu durum sizin pek çok önemli başka diğer konularda da olduğu gibi hukuki, anayasal bir yönetim tarzı dışına çıkma alışkanlığı içinde olduğunuzu ortaya koymaktadır.
 
ANAYASA'YA AYKIRI YARGI SİSTEMİ
Anayasa'ya aykırı bir Cumhurbaşkanlığı sistemi oluşturdunuz. Şimdi Anayasa'ya aykırı bir yargı sistemi oluşturma çabasındasınız. Siz de bunun bir fiilî durum olduğunu kabul ediyorsunuz. Fiil durum olduğunu kabul etmek durumun hukuki ve meşru olmadığını kabul etmek demektir. Fiilî durum işliyorsa hukuki durum işleyemiyor demektir. Bunun hiçbir sonucu olmayacağını düşünemezsiniz. Yüksek yargıda da fiilî durum yaratacaksınız. Dokunulmazlıkların kaldırılmasında da fiilî durum yarattınız. PKK'yla gün oldu kol kola girdiniz, Habur'da seyyar mahkemeler kurup aklamaya çalıştınız, alan hâkimiyeti kurmasına göz yumdunuz. Tüm bunlar hukuka karşı birer fiilî durumdur.
 
‘ALDATILDIK' DEYİP SIYRILMAYA ÇALIŞIYORSUNUZ
Yine, aynı şekilde, bir cemaatle içli dışlı ilişki kurdunuz, ne istedilerse verdiniz. O cemaatle büyük, yaygın, kapsamlı iş birliği yaptınız; yargı ve emniyet güçlerini birlikte dizayn ettiniz, ordu güçlerini de birlikte tahrip ettiniz. Şimdi de "Aldatıldık." deyip tüm bu hukuksuzluklardan sıyrılmaya çalışıyorsunuz. Bu, ancak yargı mercilerinin huzurunda yapabileceğiniz bir savunmadan ibaret olabilir. 17–25 Aralık döneminin üzerine de bir fiilî durum perdesi çektiniz.
 
BÜYÜK BİR KORKU VARDIR
Bu kadar hukuk dışı, bu kadar suç ve sorumluluk doğuran iş birlikleri iktidarı tehlikeli bir sarmalın içine sokmuştur. Bu sarmaldan Yargıtay'ı azlederek çıkmak mümkün değildir. Bu kadar büyük hukuk dışılıkları göze almayı gerektiren herhâlde büyük bir korku vardır. Bu kadar hukuk ihlali ancak bir büyük korkunun eseri olabilir. Yargıtay ve Danıştay'ı azlederek, hukuku susturarak korkudan kurtulamazsınız. Bu kadar fiilî durum, bu kadar hukuk ihlali, ister istemez, sistematik bir sivil darbe durumuyla karşı karşıya kaldığımızı bize göstermektedir. Elbette ortada tank, top yoktur ama görünüyor ki demokrasi mekanizmaları devre dışıdır. Ne hesap sorma ne hesap vermenin, ne hukukun ne demokrasinin gerekleri yerine getirilememektedir; bu da ancak bir defakto durumda mümkün olabilir.
 
ANAYASA'YI İHLAL HAKKI VERMEZ YÜZDE 50 OY
Bizim siyasi kültürümüzde aldatma, yalan dolan, kandırma yoktur; ahlak üzere, dürüstlük üzere siyaset yapmak vardır. Machiavelli bizim kültürümüzde yoktur; Fatih'in hocası Akşemseddin, Nizamülmülk, İbni Haldun vardır. Uzlaşma ihtiyacı var. Bu işin sonu iyi değildir.  Yüzde 50 oyla ne yapılabilir, ne yapılamaz? Anayasa'yı ihlal hakkını vermez yüzde 50 oy; Türkiye'nin temel millî siyasi kimliğini, temel dış politika ilkelerini çiğneyip ülkeyi savaşa sokma imkânı vermez; milleti ayrıştırma hakkı vermez, yargıç teminatını ortadan kaldırma hakkını vermez. "Defakto" demek "illegal" demektir; "Fiilî durum" dediğiniz, işte o defaktodur. Bir şey yapılamıyor olması buradan kaynaklanıyor. Demokrasi denge mekanizmaları devre dışıdır. Bu, ancak bir sivil darbeyle izah edilebilir. Eğer bu denli büyük hukuksuzluğu göze alıyorsanız korkunuz büyük demektir; bunu yapmayın, bunun sonu iyi değildir. Uzlaşın, korkunun çaresi otoriterleşerek değil, milletle uzlaşarak açılır. İsrail'e sergilediğiniz iş birliği anlayışını Türkiye'den, kendi vatandaşlarımızdan esirgeyemezsiniz.
 
MİLLETİ ÇOK YORDUNUZ
Millet size inanıp peşinizde yürümekten perişan oldu, milleti çok yordunuz. Bu gelgitler, tutarsızlıklar sizin de ötenizde, ülkenin güven kaybına yol açıyor. Size "Kimseyle barışmayın." ya da "Kimseyle çatışmayın." demiyorum. Barışacaksanız da, çatışacaksanız da kendi özel siyasi hesaplarınız için değil, bunu milletin menfaati için yapmalısınız. Kendi ülkenizdeki vatandaşlarınızla barışmanın değerini hiçbir yabancı ülkeye vereceğiniz tavizlerle elde edilecek barışla mukayese edemezsiniz.
 
ÇÖZÜM DEMOKRASİYİ İŞLETMEKTİR
 
Bir süre önce AB'ye girişinizi gündüz vakti havai fişeklerle kutluyordunuz, şimdi çatışıyorsunuz. Otoriterleşerek, hâkimleri azledip Danıştay'ı, Yargıtay'ı sindirerek bu çatışmayı kazanamazsınız. Tam tersine, Avrupa'nın çifte standartlarına, İslamofobisine meydan okumanın yolu, Türkiye'nin içinde hukukun üstünlüğünü, yargının bağımsızlığını, insan hak ve özgürlüklerini güvence altına almaktan geçer. Çözüm, otoriterleşme ve çatışma değil, uzlaşma ve hukuku, demokrasiyi işletmektir.



Arkadaşına Gönder   Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
  Toplam yorum 0   Onay bekleyen 0  


Yorumunuz editörlerimiz tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

  Bu kategorideki diğer haberler


İsrail İle Analşmanın Perde Arkası!

Binali Yıldırım: Geçmiş Geçmiştir!

Erdoğan'dan İsrail ve Rusya Açıklaması
»  'Erdoğan Putin ile Görüşecek'
»  Erdoğan O mektupta Neler Yazdı!
»  Rus Basınında Mektup Bombası
»  Erdoğan'dan Putin'e Yeni Mektup
»  İşte İsrail İle Anlaşmanın Detayları!
»  MHP'de 10 Temmuz Bombası
»  Sian Ogan Adaylıktan Çekilecek mi?
»  Protestolar Kılıçdaroğlu'nu Güçlendirdi
»  Gezici'den Erdoğan'ı Kızdıracak Anket
»  Türkiye-İsrail Anlaşmasında 8 Ana Nokta
»  Bitlis'te Bombalı Saldırı,1 Şehit
»  Midyat ve Erciş il Oluyor İddiası!
»  Dağlıca'da Askeri Üsse Saldırı; 1 Şehit
»  İsrail İle yeniden El Ele Kol Kola!
»  Antalya'da YangıOlimpos Tahliye Ediliyor
»  Arınç:Her An Seçim Olabilir!
»  MHP'de7 Farklı Senaryo
»  Oktay Vural Akşener'i Destekleyecek mi?
»  Binali Yıldırım: Vesayetle mücadele etti
»  'Bu Sapıklardan Çocuklarınızı UzaktTtun'
»  F.Bahçe'de Operasyon Başlıyor!
 
  ÇOK OKUNANLAR
  YAZARLAR

 
EMİN VAROL
 
GAZETEC? ACI S?YLER !

 
Ercan Deva
 
Hatalar Zinciri ve Ortak Akıl

 
MURAT ŞAHİN
 
Matematik Ucuzlugu

 
Cahit Saraçoğlu
 
100 Milyar Liralık Destek Alacaklar
  ÇOK YORUMLANANLAR
  ANKET
Ekrem İmamoğlu CHP Genel Başkanı Olmalı mı?
Evet
Hayır
İlgilenmiyorum
 Sonuçları göster   
 
 
RSS

Add to Google
Medya Spot'ta yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.  Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Medya Spot sorumlu tutulamaz.