Türkiye gazetesinin haberine göre, Sağlık Bakanlığı bu konuda, geleneksel bitkisel tıbbi ürün sınıfında yer alan tıbbi bitki çaylarının ruhsatlandırılması ve bu ürünlerin eczanelerde satılması amacıyla harekete geçti.
"Sinir sistemi ile damar hastalıklarına zemin hazırlıyor"
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) Başkanı Prof. Dr. Ahmet Ayar şu şekilde konuşu:
“Bu ürünlerin denetimsiz şekilde piyasaya sunulması halk sağlığı açısından ciddi riskler doğuruyor. Çayların içinde iki bin civarında aktif kimyasal madde var. Çok önemli kısmı sinir sistemi ile damar hastalıklarına zemin hazırlıyor. Gen zararı da yapıyor. Sadece onaylı çaylar içilmeli."
TİTCK tarafından kantarondan kişnişe, zerdeçaldan safrana, karanfilden rezeneye 190 adet tıbbi bitki monografı (bir bilim dalında özel bir konu üzerine yazılan inceleme yazısı) hazırlandığını kaydeden Ayar “Amacımız, geleneksel bitkisel tıbbi ürün kapsamında ruhsatlandırılan tıbbi çayların üretim kalitesinin artırılması, standardizasyon sağlanması, AR-GE faaliyetleri ve üreticinin desteklenmesi adına somut öneriler geliştirmek" şeklinde konuştu.
Başkent Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Başaran da bitkilerin bilimsel isimlendirilmesinin mutlaka yapılması gerektiğini belirterek, içerdiği etken maddeleri çok farklı olan bitkilerin bilinçsizce kullanılmasının ölümlere varan zararlara yol açtığını söyledi. Başaran şu ifadeleri kullandı:
"Zayıflama çayı olarak kullanılan Stephania tetrandra (otsu çok yıllık asma) bitki çayının yerine yöresel isim benzerliği sebebiyle Aristolochia fangchi (çiçekli bir bitki türü) bitkisinin çay olarak tüketilmesi sonucu nefropatiye (böbrek hastalığı) bağlı olarak Belçika’da 104 vaka görülmüş, 43 hastada böbrek yetmezliği gelişmiş, 30’u ölümle sonuçlanmış. Ülkemizde de halk arasında papatya, kekik, kantaron, melisa, hatmi gibi bilinen birçok bitkinin uzun süre ve yüksek dozda alınması sonucu ciddi karaciğer ve böbrek harabiyeti tespit edildi."