Murat Yalçıntaş, üyesi olduğu Müstakil Sanayici ve İşadamları
Derneği'nin (MÜSİAD) Perşembe Toplantısı'na konuk oldu.
1882'de kurulan, dünyanın 2. büyük ticaret odası olan İTO'nun,
köklerini ahiliğe dayandıran bir mesleki örgütlenme olduğuna işaret
eden Yalçıntaş, ticaretin özünde her zaman ahlak olması gerektiğini
vurguladı.
Faaliyetleri hakkında bilgi verirken, Hannover Sanayi Fuarı'na
2007 yılında Türkiye'nin partner ülke olması için ön anlaşma
imzaladıklarını, expo için yapılan binayı Türkiye'nin ihracatında
merkez üssü olmak üzere işletmek istediklerini anlatan Yalçıntaş,
ortak arayan ya da işletmesini devretmek isteyen Alman aile
işletmelerine yönelik olarak da Berlin Ticaret ve Sanayi Odası ile bir
mekanizma kurmak istediklerini söyledi.
-RUSYA TÜRKİYE'NİN ''EL DORADO''SU-
Almanya gibi Rusya'da da Türkiye için önemli fırsat olduğunu
vurgulayan Yalçıntaş, Moskova ziyareti sırasında görüştüğü
büyükelçimizin ''Rusya Türkiye için El Dorado'dur'' dediğini aktardı.
Yalçıntaş, İspanyollar Amerika kıtasına gittiği zaman altından
şehirler olduğu efsanesi bulunduğunu, buna da ''el dorado'' dendiğini
belirterek, Rusya'nın Türkiye için çok büyük potansiyel taşıyan ülke
olduğunu söyledi.
Bavul ticareti nedeniyle tekstil ve sinek nedeniyle yaş sebze
meyve ihracatında yaşanan sıkıntılara işaret eden Yalçıntaş, hem
Türkiye'de hem Rusya'da terminaller kurulacağını, Rusların mal ihraç
edilmeden kontrol ederek sağlık belgesi vereceğini aktardı.
Murat Yalçıntaş, Rusya'nın Baltık ülkeleri ile gerçekleştirdiği ve
malların durmadan ülkeye girişini sağlayan ''Yeşil koridor''
uygulamasının bu terminaller aracılığıyla Türkiye ile de yapılması
için görüşüldüğünü söyledi.
Yalçıntaş, Formula 1 projesinden bahsederken de, ''Elhamdülillah
Formula 1 bitti'' ifadesini kullandı. İnşaat olarak bir şey
kalmadığını, en son yapılması gereken boya, temizlik gibi işlerin
yapıldığını anlatan Yalçıntaş, yurtdışından 60 bine yakın misafir
beklediklerini, pistte Formula yarışlarının dışında 7 yıl boyunca
başka yarışlar da yapılacağını söyledi.
-''EKONOMİK İSTİKRARIN BEDELİ VAR''-
Daha sonra soruları yanıtlayan Yalçıntaş, ihracat artış hızındaki
yavaşlamaya ilişkin görüşlerini açıklarken, Türkiye'nin siyasi
istikrarla birlikte son 3 yılda çok büyük bir ekonomik ivme
yakaladığını vurguladı.
Büyümede dünya rekoru kırılırken, enflasyonun tek haneli rakamlara
gerilediğini, reel faizlerin düştüğünü hatırlatan Yalçıntaş, şöyle
devam etti:
''Ama tabii bunların hepsinin bir bedeli oluyor. Yani ekonomi bir
tahterevalliye benziyor. Bir tarafını yükselttiğimiz zaman bir taraf
mutlaka düşüyor. Burada asıl başarı iki tarafı dengede götürmek. Bizim
yakaladığımız ekonomik istikrarın, büyümenin, düşük enflasyonun, düşük
faizlerin bir bedeli var. Bu bedel de TL'nin gereğinden fazla
değerlenmesi ve piyasada olan ekonomik hareketlenmenin düşmesi, yani
piyasadaki para miktarının azalması. Bunun Türkiye'ye getirdiği
sıkıntılar var. Bu sıkıntıların başında, cari açığın artması geliyor.
Şu anda olan tahminlere göre senelik cari açık aşağı yukarı 18-20
milyar dolar arasında olacak. Çok ciddi bir cari açık. Şu anda
çevrilemez mi, şu anda döndürülemez mi? Şu anda çevrilir, şu anda
döndürülür. Ama bu demek değildir ki ilanihaye çevrilebilir,
döndürülebilir. Dolayısıyla şu andan itibaren bununla alakalı
tedbirlerin alınması lazım. Aynı şekilde alınan tedbirlerin doğal bir
yansıması da TL'nin normal değerine inmesi olacak. Çünkü bunlar
birbirine bağlı olan şeyler.''
-ÜRETİCİYİ RAHATLATACAK TEDBİRLER ALINMALI-
İlk 2.5 ay evvel söylediğinde bazı ekonomistlerden ve bazı
bürokratlardan çok ciddi tepkiler aldığını, ''Başkan popülist
konuşuyor, başkan bizim uyguladığımız ekonomik istikrar programının
delinmesini istiyor'' dendiğini belirten Yalçıntaş, şunları söyledi:
''Hayır, ben öyle bir şey söylemedim. Türkiye şu anda çok ciddi
bir ekonomik istikrar yakalamıştır. Bu yakaladığı ekonomik istikrar şu
anda uyguladığı ekonomik programın sonucudur. Hükümet başarılı olarak bu programı uygulamaktadır ve hükümet bu ekonomik programı uygulamaya devam etmelidir. Ama bu programı uygulamaya devam ederken de özellikle Türk üreticisini, Türk tüccarını rahatlatacak tedbirleri de almayı unutmamalıdır. Ben bunu söylüyorum. Bu tedbirlerin illa ekonomiden taviz verelim, uyguladığımız politikayı değiştirelim şeklinde olması da gerekmiyor.''
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler'in göreve geldiğinden
bu yana enerji fiyatlarında ciddi artış olmamasını ve Devlet Bakanı
Kürşad Tüzmen'in elinde çanta dünyayı köşebucak gezmesini hükümetin
işadamlarına verdiği ciddi destek olarak niteleyen Yalçıntaş,
''Hükümet bu tip destekleri artırarak devam ettirmelidir. Uyguladığı
politikalarda, çok fazla istikrarı bozmayacak şekilde birazcık nefes
alacak delikler açması lazımdır ki bu sayede Türkiye'nin motor gücü
olan üretim, motor gücü olan sanayi birazcık nefes alsın, biraz daha
ihracatını artırmaya devam etsin'' diye konuştu.
-''TESİSE KİLİT VURAN YABANCI SERMAYE İSTEMİYORUZ''-
Yalçıntaş, özelleştirme ve Erdemir'le ilgili sorular üzerine de,
Türkiye'nin stratejisini, vizyonunu ortaya koyacak çerçevenin
oluşturulması, sonra da özelleştirilecek kuruluşun bu şablona uyup
uymadığının değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Şablonun 3 ayağından birini, yabancı sermayeye ihtiyaç olduğunun
kabul edilmesi olarak niteleyen Yalçıntaş, ikinci nokta olan ''gelecek
yabancı sermaye nasıl olmalıdır?'' konusunda da, ''Biz hiçbir zaman
Türkiye'ye gelip üretim tesisini satın alıp, ondan sonra o üretim
tesisinin kapısına kilit vuran yabancı sermayeyi istemiyoruz. Gelecek
olan sermaye, gerek teknoloji, gerek istihdam gerek pazar payı ile
ileriye götürecek yabancı sermaye olmalıdır'' görüşünü dile getirdi.
Üçüncü nokta olarak özelleştirme konusunda da toplumsal konsensus
gerektiğini ifade eden Yalçıntaş, şöyle konuştu:
''Elbette Türkiye'nin stratejik kurumları vardır. Türkiye'nin
elinde kalması gereken, hatta devletin söz sahibi olması gereken
stratejik kurumlar vardır. Bu kurumların tanımını, çerçevesini
uzmanlar saptamalıdır. Türk kamuoyu bunda anlaşmalıdır ve biz
bilmeliyiz bu kurumlar stratejik kurumlarımızdır, şu kurumlarda devlet
ağırlığı, şu kurumlarda yerli sermaye ağırlığı devam ettirmelidir.
Onun haricinde yabancı sermaye Türkiye'ye gelmeli yatırım yapmalı, iş
aş üretmelidir.''
Yalçıntaş, ''kar ediyor, satılmamalı'' görüşünü de eleştirerek,
bir mal satılacaksa değerini bulması için kar ettiğinde satılması
gerektiğini kaydetti.
Murat Yalçıntaş, Formula 1 konusundaki sorular üzerine de,
inşaatın tamamlandığını, yarışın yapılmaması için hiçbir fiziki engel
bulunmadığını, ödemelerde de bir sıkıntı olmadığını bildirdi.
Ana sponsor olarak teklif edilenlerin, düşündükleri rakamlar
olmadığını, 1. yarış yapıldıktan sonra ilginin daha da artacağını
belirten Yalçıntaş, ana sponsorun da Türkiye'nin amiral kurumlarından
biri olması gerektiğini kaydetti.
Yalçıntaş, ''Grand stand'' ve ''VIP'' denilen yerlerde aşağı
yukarı tüm biletlerin satıldığını, portatif yerlerin ve doğal tribün
denilen çimlerin üzerindeki bilet satışlarının da iyi gittiğini
bildirdi.