Günün Haberleri   |   Giriş sayfam yap   |   Favorilere ekle   |   Künye   |   İletişim   |   Sitene haber ekle


 
DOLAR
32,5209
EURO
34,9690
IMKB
9.916,000
ALTIN
2.436,410
 
Hava Durumu ANKARA
14 / 23 C°
Değiştir
 
     
 
Medya Spot Google
 
 
 Ana Sayfa  Gündem   Ekonomi   Dünya   Yaşam   Medya   Spor   Magazin   Polis Adliye 
 
CHP'TE CLİNTON TAKTİĞİ ÖNERİSİ!
CHP TE CLİNTON TAKTİĞİ ÖNERİSİ!
 
Prof. Dr. Ali Çarkoğlu’na göre CHP, ekonomiyi söylemin merkezine alan Clinton modeliyle çıkışı yakalayabilir
 
18.8.2014 - 09:41

Cumhurbaşkanlığı seçimi de bitti. Herkes kendine göre seçim analizini yapıp, bundan sonra ilerleyeceği yolu çizmeye çalışıyor. Türkiye’de seçmenlerin oy davranışı üzerine önemli çalışmaları olan Prof. Dr. Ali Çarkoğlu’na, seçmenlerin genel olarak hangi saiklerle oy kullandığını sorduk, bundan yola çıkarak son seçim sonuçlarını değerlendirmesini istedik. Çarkoğlu, muhalefetin seçimlerde başarılı olması için ekonominin kilit rolünü anlattı.

Sizce muhalefetin seçim stratejisinde yanlış olan neydi, doğrusunu nasıl yapmalıydı?
Memleketteki en önemli oy verme kriteri, ideolojik muhafazakarlık ve ekonomi. İnsanları, bugünden yarına daha az muhafazakâr yapamazsınız, ideolojilerini değiştiremezsiniz. Dolayısıyla muhalefet için çok basit bir kural var. Kısa dönemde değiştirilebilecek algılar üzerine oynaması lazım. Bu algıların en önemlisi de ekonomiye dair olandır. O nedenle sizin sürekli ekonomi konuşmanız lazım. CHP “Mitinge gidiyoruz. Kimse bize ekonomi sormuyor. Niye ekonomi konuşalım” diyor. Ama sokaktaki insanın sizi ittirdiği yerden çıkamıyorsanız zaten stratejiniz gündem tarafından kilitlenmiş demektir. Oysa partinin kendisi strateji üretmeli. Örneğin Demirtaş’ın argümantasyonuna baktığınız zaman “ezilenlerin partisi” diyor. Bu ne demek...

Bir kere “Bu ülkede ezilen birileri var” demek...
 
  
İkincisi de, memleketteki ekonomik durum iyi değil demek. Niye çatı aday böyle bir argümantasyon yapmasın. Ama ekonominin kendisine oy kazandıracağı yönünde bir kanaat, benim anladığım kadarıyla onu destekleyen partilerde yok.

Siyasetçiler, insanların ekonomiyle ilgili algılamalarını değiştirebilirler mi?
Bu bir beceri meselesi. Clinton ilk seçildiğinde, yaklaşık iki sene ekonomi konuştu, başka hiçbir şey konuşmadı.

O dönemde ekonomi nasıldı?
İyiye gidiyordu. Hatta Baba Bush, “Ekonomi iyiye gidiyor, ben ekonomi yüzünden kaybedemem” eğilimine girmişti. Hata yaptığını sonradan anladı. “Ekonomi kötü” intibaını yaratan Bill Clinton’dı. O kadar ekonomi üzerine yoğunlaşmıştı ki, sokaktaki insan, ekonominin kötü olduğunu düşünüyordu. Zor bir şey ama olmayan bir şeyi dahi kampanya sürecinde insanların kafasında yaratabilirsiniz.

Ama evinde plazma televizyonu olup olmadığını, işi olup olmadığını o insan kendi hayatında somut olarak bilmiyor mu?
Ama bunu şöyle işleyebilirsiniz: “Plazma televizyonun olabilir, gelirin artmış olabilir ama borcun var. Bu borçları nasıl ödüyorsun, bu kadar da faiz ödüyorsun.” Faiz meselesi bile CHP’de İslam’la bağı çerçevesinde algılanıyor. Ama, insanlar faiz ödeme zorluğuna düşüyorlar. Siz sosyalist bir perspektifle de “faiz yüksek” argümanı yapabilirsiniz. Ama siz yapmıyorsunuz, Erdoğan yapıyor. Biz “Merkez Bankası’nın işine karışıyor” diyoruz. Sokaktaki insan ise, “Benim hakkımı koruyor” diye bakıyor.

Türkiye’de büyüme, işçilerin iş “kaza”larında Avrupa’ya göre çok daha yüksek oranda ölmesi pahasına gerçekleşiyor. Bir inşaat işçisi oyunu verirken, çalışırken yaşamının bu kadar pamuk ipliğine bağlı olmasını değil de, evine alabildiği plazma televizyonu mu önemsiyor?
Belki daha da kötüsü, “Kredi kartına yüklediğim plazma televizyon borcunu nasıl öderim” diye düşünüyor. “Kötü şartlar altında çalışmayı reddedersem, bana kim yardım eder” diye düşünüyor. Bu ne zaman nasıl kırılabilir? Şu kanaata varırsa: “Hem kötü şartlarda çalışıyorum, hem de televizyonun borcunu ödeyemeyeceğim, haciz gelecek!” Muhalefetin işte bu yüzden her dakika ekonomi konuşması lazım. Ekonomiyle ilgili seçmeni ikna ediyor olması lazım.

Bazıları, ekonomik kriz olmadan AKP gitmeyecek diye bakıyor... Siz ise “Kriz olmasa da muhalefet ekonomideki olumsuzlukları işleyebilir ‘daha iyi bir ekonomi mümkün’e ikna ederek oy toplayabilir” diyorsunuz, öyle mi?
Tabii ki. Hatta yarın diyelim krize girdik, “Bu, hükümetin işi değildi. Türkiye’yi batırmak için kriz yarattılar. Global kriz de vardı. Bizi buradan çıkartacak, muhalefet değil AKP’dir. Çünkü onlar ekonomiyi konuşuyorlar” diyebilirler. Muhalefetin ekonomik krizden kazançlı çıkabilmesi için bir kredibilite yaratması lazım. “Senin sorunlarını önemsiyorum” demesi lazım. Clinton “I care about your problems” derdi, “Senin yanındayım, senin gibiyim, bu sorunları çözmek için de hazırım.” Ama böyle bir argüman iki haftalık bir kampanyayla yapılamaz. Bunun sizin partinizin ayrılmaz bir parçası olması lazım.

“Şu şartlarda kriz bile kurtaramaz CHP’yi” diyorsunuz öyle mi?
Sadece CHP’yi değil, hiçbirini kurtaramaz. İnsanlar kriz olduğunda “Nasıl bir kaptan istiyoruz, bu fırtınalı denizlerde” diye bakacaklar, büyük ihtimalle “Muhalefet  bizi ekonomik krizden de kurtaramaz” kanaatine varacaklar. İki partinin gündemdeki tartışmaya fikrî nasıl bir katkısı oluyor. Olmuyor. Onların anladığı rapor hazırlamak. CHP içinde her sorunun bir raporu var, kreş, sosyal güvenlik... Kardeşim halk raporunuzla ilgili değil ki... Önemli olan, tartışmanın içinde misiniz? Değiller. Ayrıca “Parti olarak neyi önemli buluyorsunuz tartışmak için?” sorusunun cevabının, doğrudan halkın önemsediği iktisadi konular olması lazım. Benim
gördüğüm bu, iki parti için de böyle değil.

İdeoloji seçimden seçime değişmez

Türkiye’de insanlar neye göre oy veriyor?
Kısa dönemli etmenler var. Bunların başında iktisadi durum değerlendirmesi ve dış politika gibi her türlü konuda performans değerlendirmesi geliyor. Bir de, en az onlar kadar önemli, uzun dönemli ideolojilerin belirlediği tercihler var. Bu daha çok sosyalleşmenin getirdiği düşünce dünyasının şekillenmesi anlamında bir ideoloji. Sol-sağla özetliyoruz, ama illa öyle olması gerekmiyor. Dünyaya bakış şekli olarak özetleyebiliriz. Uzun dönemde şekilleniyor ve öyle kolay kolay, bir seçimden öbürüne değişmiyor.

Bir solcuya karşı, en az iki sağcı var

Türkiye’de sağ ve sol seçmen kendisini nasıl tanımlıyor?
Bu literatürde yazmış kişiler, Türkiye’de sol sağ var mı, ne kadar anlamlı konusunda hemfikir değil. Ben anlamlı olduğunu düşü-nenlerdenim. Çünkü sol sağ deyince insanlar neden bahsettiğinizi biliyor ve kendilerini basit bir düzlem üzerinde hiç zorluk çekmeden yerleştirebiliyor. Solculuk illa iktisadi anlamda şekillenen bir solculuk değil. Sekülerlik, laiklik, fazla mütedeyyin olmamak, önemli bir kriter gibi görülüyor. Sağcılık da Batı literatüründe serbest piyasaya inanmakla eşdeğer ama burada sağ seçmen serbest piyasaya inananlar değil, onlar hâlâ “Devlet bana yardım etsin” diyor. Türkiye’de sol sağ daha çok kimlik konuları etrafında şekilleniyor.

Sol sağ dengesi zamanla nasıl değişti?
80 öncesi yarı yarıyaydı. Elimizdeki veri 1977 seçimi, yüzde 42’ye 42. Bazı meslektaşlar “77 çok özel seçimdi” diyor. Ama “Solcular gerçekte yüzde 20, seçimde yüzde 42 oldu” denilebilir mi? Kendini sağda ve solda görenler hemen hemen eşitti. Şimdi ise her bir solcuya karşı en az iki sağcı var.
Bu nasıl oldu?
80 darbesinin hemen arkasından sağcılık solculuk kötü bir şey olarak algılanıyordu. Bu nedenle ortada çok insan var gibi gözüküyordu. Siyaset normalleştikçe insanlar ortadan sağa kaydılar. Bunun önemli sebebi, askeri rejim din temelli argümantasyon yaptı. Evren Paşa elde Kuran’la dolaştı. Hacca giden başbakanımız oldu. Böyle şeyler 70’lerde gözlenmiyordu. Siyasette dinin görünürlüğü ve kabul edilirliği arttı. Bu da Türk seçmenin ortada veya solda değil, sağda toplanması sonucunu doğurdu. Ayrıca sol ve solun kurumları, sendikalar, dernekler, 80 rejimi tarafından kapatıldı, kontrol altına alındı. 70’lerde 2.5-3 milyon sendikalı işçi vardı. Şimdi bu sayı 800 bin. Sendikalı işçinin olmadığı yerde sol akımın olmasını beklemek safdilli bir beklenti olur.

Böyle bir ortam sol partiler için ne anlama geliyor?
Dükkanı yanlış yere açmış oluyorlar. İnsanlar kendilerini solcu olarak görmüyor, solun kültürel temeline yakın hissetmiyorlar kendilerini. Ekmelettin Bey’in aday gösterilmesinin ardında da tam bu teşhis yatıyordu. Sağı anlayıp ondan oy cezbetme çabası vardı. Ama bu, tek başına safdilli bir teşhis. Sağdan oy cezbetmeniz için sadece muhafazakâr olmanız yeterli değil.

Tam olarak neyi yanlış yaptı çatı partileri?
Beş senedir bu cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılacağı biliniyor. Şöyle uzun bir aday listeniz var, herkes hazırlanmış, parti bu insanları seçmeniyle tanıştırmış, cumhurbaşkanlığının önemi, Türkiye siyasetindeki yeri konusunda partilerin pozisyonu belirlenmiş... Hiç böyle bir şey yoktu. Cumhurbaşkanlığı konusunda iki muhalefet partisi de hiçbir fikrî hazırlık yapmamıştı. “AKP’den oy alacak bir aday bulalım” diye yola çıktılar, AKP’yi en karikatür şekilde okuyup “AKP muhafazakâr bir parti, muhafazakâr aday bulalım” dediler. Bu hakikaten Türk siyaseti için o kadar safdilli bir analiz ki. AKP’nin muhafazakâr bir tarafı olduğu aşikar. Ama içinde pek çok farklı fikri tabanın olduğu da bir gerçek. Sanki 2007’de, türban, irtica tartışmalarının olduğu bir Türkiye’de seçime giriyormuşuz gibi... Oysa sokaktaki insanın gündeminde bunlar yoktu.


Muhafazakâr kesim artık sadece muhafazakâr adayla ikna edilemeyecek bir seçmen mi?
 
 
 
Hiçbir zaman öyle değildi. Muhafazakâr dediğiniz kesim sadece kendisi ya da eşi başörtülü diye bir adaya oy veriyor diye düşünüyorsanız, AKP’yi çok basite indirgemiş olursunuz. AKP muhafazakârlığı dönüştürmüş, onu farklı siyasalarla karıştırmış, yeni bir Türkiye imajı yaratmış, bu imajı sahiplenmiş bir parti. Ve bunun içinde de Erdoğan’ın çok önemli bir yeri var. Halkın kafasında yeni Türkiye imajı Erdoğan’la eşanlama sahip. Bunları yok sayarak, Erdoğan kadar ya da ondan daha “bilinçli” muhafazakâr aday argümanı yapmak hiç olacak şey değil. Türkiye’yi tanıdığını iddia eden bir parti böyle bir süreç yaşamamalıydı.
Peki sol seçmen İhsanoğlu’nu muhafazakâr olduğu için mi benimsemedi, başka nedenlerle mi?
Bu sorgulamanın kişi düzeyinde anket çalışmasıyla yapılması lazım. Ben spekülasyon yapabilirim. Solcuların pek çoğu için bu aday biraz fazla taktik bir seçimdi. Hem sizin ideolojinizle bağdaşık olmayan, sizin geçmişinizde hiç olmamış bir aday. Hem sizinle hiç tartışılmadan size empoze edilen bir aday. Erdoğan kendi adaylığını konuşuyordu ama neredeyse bir buçuk senedir partinin ve ülkenin değişik kurumlarıyla bu konuyu defalarca görüştü. Bir ikna süreciydi bu. Çatı adaysa birden çıktı. Üstelik Seçmene “Tıpış tıpış oy kullanacaksınız” dendi. Seçmen bundan rahatsızlık duymuştur. Ben sadece dindar, muhafazakâr bir aday olduğu için Ekmelettin Bey’den uzaklaşılmadığı kanaatindeyim.

Gençler Özal’ı bilmiyor vesayeti biliyor

Gençlerin oy eğilimleri bize yeni kuşağın siyasal ideolojisine dair ne söylüyor? Yeni nesil eskiye göre daha mı muhafazakâr?
Türkiye yaşlanıyor ama seçmenin yarıdan fazlası 30 yaş ve altında. Bu, iktidara gelen parti her zaman daha fazla genç oyu almış demektir, yani genç kesim ağırlıklı olarak AKP’ye oy veriyor. HDP-BDP’ye de oy veriyor. MHP’ye oy veren de önemli bir grup var ama CHP burada öne çıkan parti değil.

Sola yakın gençler daha çok HDP’ye mi kayıyor?
Biraz öyle. Gezi, CHP’nin rüzgarının dolduran bir rüzgar olmadı hiçbir zaman. Zaten bir Demirtaş’ın seçim sonrası resminde, etrafındaki insanlara bakın, bir de Ekmelettin Bey’in etrafındakilere. Arada bir 15 yaş falan vardır. Yerel seçimler özelinde örneğin ağırlıklı tercihin CHP’ye yöneldiğini gözlemedik. CHP, eğer iktidara ortak olacaksa, genç oyu alabilmesi lazım ama bunun için bir çaba olduğunu zannetmiyorum.

Gençlerden oy alamayan CHP, yaşlı seçmenden nasıl alıyor?
Türkiye’de yaşlı, ilk oyunu 70’lerde kullanmış insandır. CHP eğilimindedir çünkü solun görece yükseldiği dönemde sosyalleşmiştir. Ondan sonra değişmiyor insanların o tercihi. Bugün 18 yaşında olan insanlarsa 1996 doğumlu. AKP’den başka bir şey bilmiyorlar. Özal diyorsunuz, “Resmini görsem tanırım” diyor. aslında anlaması çok zor olan bir nesle Erdoğan, vesayeti büyük bir çabayla anlattı. Bu gençler askeri rejimde hiçbir zaman yaşamamışlar. 1996’da doğanların anne babaları dahi 1975 doğumlu, askeri rejimi çok hissetmiş insanlar değil. Erdoğan’ın en büyük başarısı bu tür zor argümanları kendi istediği şekilde halkın anlamasını sağlaması. Bunu bugüne kadar, solda başaran kimse olmadı.

Bu anlamda, tarihi yeniden kurgulayıp sundu Erdoğan, değil mi?
Öyle oldu. Menderes’le hiç alakası olmayan bir partiyi, Menderes’in ve DP geleneğinin devamı olarak paketlemiş durumda.

Peki, kadınlar ve erkekler oy tercihlerinde nasıl farklılaşıyor?
Kadınlar daha ağırlıklı olarak AKP’ye oy veriyor. AKP’de de kadın oyu daha fazla. MHP’deyse daha fazla erkek oyu var. CHP’de çok anlamlı bir fark yok.

KİMDİR?

Koç Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Ali Çarkoğlu aynı zamanda İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dekanı. Çalışmalarını, davranışsal siyaset bilimi alanında yoğunlaştıran Çarkoğlu oy verme davranışı, kamuoyu ve parti politikalarını inceliyor. Yolsuzluk; dindarlık, siyasal İslam ve siyasi davranış ilişkisi gibi konularda saha araştırmaları yapan Çarkoğlu’nun çok sayıda yayını var. Çarkoğlu İngilizce yayımlananThe Rising Tide of Conservatism in Turkey (Türkiye’de Muhafazakârlığın Yükselen Dalgası), Politics of Modern Turkey (Modern Türkiye’nin Siyaseti) kitaplarının da yazarlarından.

TUĞBA TEKEREK
TARAF



Arkadaşına Gönder   Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
  Toplam yorum 0   Onay bekleyen 0  


Yorumunuz editörlerimiz tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

  Bu kategorideki diğer haberler


FEYZİOĞLU'NDAN ADAYLIK AÇIKLAMASI!

CHP'DE MUHALİFLER İTTİFAK PEŞİNDE!

BAYKAL YENİDEN ADAY OLACAK MI?
»  CHP'DE ESKİ TÜFEKLER ORTAYA ÇIKTI
»  AK PARTİ'DE BÜYÜK OPERASYON BAŞLIYOR!
»  CHP FOKUR FOKUR KAYNIYOR!
»  KILIÇDAROĞLU'NUN SAĞ AÇILIMI TUTMADI!
»  ''AK PARTİ PARÇALANACAK''
»  CHP'DE SULAR BİR KEZ DAHA ISINDI!
»  KILIÇDAROĞLU KURULTAYA HAZIR!
»  MUHARREM İNCE'DEN SERT SÖZLER!
»  TOPU TATİLCİLER VE BOYKOTÇULARA ATTI!
»  ''YÜZDE 50'NİN ÜSTÜNÜ İSTİYORUM''
»  İŞÇİ PARTİSİ KİME OY VERECEK?
»  ERDOĞAN'A, 'SEN ALEVİSİN' YANITI!
»  ''HAVA CİVA BAŞBAKAN YARDIMCISI''
»  BAHÇELİ'YE BİLAL AĞA SANSÜRÜ!
»  'İSRAİL, ERDOĞAN'IN SİYASİ GIDASIDIR''
»  AK PARTİ'DE FLAŞ İSTİFA!
»  TKP RESMEN BİTTİ!
»  ' ERDOĞAN’DAN ALLAH RAZI OLSUN'!
»  BAHÇELİ'DEN FETULLAH GÜLEN'E ÇAĞRI!
»  SAADET PARTİSİ KARARINI AÇIKLADI!
»  "İSTERSEN GÖKÇEK'İ DE AL ÇIK KARŞIMA"
 
  ÇOK OKUNANLAR
  YAZARLAR

 
EMİN VAROL
 
GAZETEC? ACI S?YLER !

 
Ercan Deva
 
Hatalar Zinciri ve Ortak Akıl

 
MURAT ŞAHİN
 
Matematik Ucuzlugu

 
Cahit Saraçoğlu
 
100 Milyar Liralık Destek Alacaklar
  ÇOK YORUMLANANLAR
  ANKET
Cumhurbaşkanlığı Seçimerinde Kim Kazanır?
Recep Tayyip Erdoğan
Kemal Kılıçdaroğlu
Muharrem İnce
Diğer
 Sonuçları göster   
 
 
RSS

Add to Google
Medya Spot'ta yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.  Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Medya Spot sorumlu tutulamaz.