Hocayı anlamak için, tanımak lazım, sözlerini iyi tartmak lazım. Çeşme akşamında röportaja giriş cümlemiz, üç kulübü şampiyon yaparak, tarihe geçişiydi. Hiç üzerinde durmadı, “Türk futbolunda tarihe geçen çok isim var” dedi. şampiyonlukduygusunu tanımlayarak başladı söze:
“O duyguların yaşandığı gün, senin üzerindeki formanın rengi çok önemli değil. Önemli olan başarıp, başarmadığınızdır. Yani, o camiaların beklentisine yanıt verip, veremediğinizdir. Yani size verilen görevleri, yüklenen misyonu, beklentileri yerini getirdiniz mi, getirmediniz mi, bu önemli”.
Mustafa hoca beşiktaş ” deyince duruyor ve farkını ortaya koyuyor:
“Söz konusu Beşiktaş olunca, olay farklı yerlere gidiyor. Benim penceremden, Beşiktaş çok farklı bir yerde. Çocukluk aşkım, gençlik aşkım, olgunluktaki en büyük beklentimdir Beşiktaş. Şu anda burada çocukluk arkadaşlarımla oturuyorum. Çocukluk dönemimde, Beşiktaş ile ilgili duygularımı yaşayan en canlı tanıklardır. Futbolculuk yıllarında defalarca gitmişsiniz, olmamış, kapıdan dönmüşünüz, alamamışlar. Yani bunun hasretiyle yanıp tutuşan bir gençlik yaşadım. Beşiktaş, geç gelen bir birliktelik oldu benim için”.
‘Özlem, stres , baskı var’
Ardından Beşiktaş’a gelişiyle birlikte düşündüklerine döndü:
“Uzun süren şampiyonluksuz nedeniyle anormal bir beklenti var. Bunun içinde hasret var, özlem var, stres var, baskı var. En önemlisi bir değişim var. Bu değişimin senden ne istediği de ortada. Bu başlı başına baskı unsuru. Bazı şeyleri değiştirmeye başlıyorsunuz, değiştirdiğiniz her şeyin pozitif yansımalar yapması da şart. Ama böyle bir kural da yok. Bazen olmuyor. Bir müddet sonra o değişimin sancılarını yaşıyorsunuz. Ligdeki takımları değerlendiriyorsunuz, kendi takımınızı değerlendiriyorsunuz. Bir bakıyorsunuz, karşınızda çileli bir yol var. Beklentiler bir tarafta, zorluklarla dolu yol bir tarafta, çocukluk özlemim bir tarafta. Bu unsurları üst üste koyduğunuz zaman, üzerinizdeki baskı ve sorumluluk bin kat artıyor. Dolayısıyla her şampiyonluk kutsaldır”.
‘Heyecan başka, yarış başka’
Denizli , üç takımda yaşadığı şampiyonlukların heyecanını da kantara koyuyor:
“Antrenörlüğümün ilk yılında ilk şampiyonluğumu yaşadım. Galatasaray’daki ilk şampiyonluğumuzu haftalar önceden ilan etmiştik. Burada öyle değil. Bu şampiyonluktan müthiş bir keyif aldım. Kimse bu şampiyonluğu ikram etmedi, biz aldık. Bir yarışın içindesiniz ve yarışa sondan başlıyorsunuz. Böylesi şampiyonluğun anlamı daha da büyük oluyor. Hele hele söz konusu Beşiktaş olunca, tadına ve keyfine doyum olmuyor. 40 yıldır futbolun içindeyim. 20 yıl top oynadım, 22 yıldır antrenörüm. Heyecan başka bir şey,yarışma başka bir şey”.
Hoca geçen sezonun fotoğrafını da çekiyor:
“Tabii ki, hiçbir hoca böylesine zorluklarla dolu yolda mücadele etmek istemez. Sezonun fotoğrafına bakın; ne olacağı belli olmayan, herkesin herkesi paramparça ettiği bir lig. Son haftaya girerken bile şampiyonun garanti olmadığı bir lig. Bu yükü, baskıyı kaldırmak kolay bir şey mi? Ama zoru seviyorum. Zor benim yaşam biçimim. Beşiktaşımı seviyorum. Yarışı seviyorum. Yarışmacılığı seviyorum. Beşiktaş’ta bırakın soluklanmayı, nefes alamadık. Her hafta ayrı bir stres, her hafta baskı yaşadık. Ümraniye’de hep bunları içimize attık, dışa vurmadık. Tam tersini hissettirdik camiamıza... Karamsarlığımız olmadı mı? Elbette oldu. Ama hep pozitif enerjimizi verdik dışarıya”.
‘Sıkıntıyı bize sorun’
Denizli, kontrol mekanizmasını devreye sokarken de başarılı olduklarını ekledi ve devam etti:
“Çok ince çizgideydik. Çok ince dengelerin üzerindeydik. Buna rağmen ayaklarımızı yere sağlam bastık. Ağzınızdan çıkacak yanlış bir kelime her şeyi bozabilirdi. Galiba işin keyfi de burada yatıyor. Çok uğraş veriyorsunuz, gecenizi gündüzünüze katıyorsunuz, sezon sonunda şampiyon oluyorsunuz. Bunun tadı başka oluyor. Sadece içimizde yaşamadık bu baskıyı... Başkanımızın, yönetimimizin, camiamızın tüm isteklerine cevap vermek, onları mutlu etmek kolay bir şey mi? Onları mutlu ettiğimiz için biz daha mutlu olduk. Keyif güzel. Ama sıkıntıyı gelin bize sorun.”Mustafa Denizli
, söyleşimizin ilk bölümünü flaş cümlelerle bitirdi:
“Beşiktaş’ın teklifi benim için fırsattı. Bu fırsattan iki taraf da şanslı çıktı. En fazla üç yıl daha çalışırım. Benim için son durak Beşiktaş’tır”.
4 aylık sabır
İşte size tek kare fotoğrafta Mustafa Denizli efsanesinin özeti: Bir adam üç forma.
Üçü de şampiyonluk forması ve renkleri Galatasaray-Fenerbahçe-Beşiktaş.
İstersen üstüne roman yaz. O kadar önemli.
Peki... Şampiyonluktan sonra medyadan kaçan, baba ocağında dinlenip, kariyerine yön çizecek kararlara kafa patlatan Mustafa Denizli, medyanın telefonlarına bile çıkmazken niye MİLLİYET’e bu röportajı verdi?
Milliyet’in yazarı olduğu için mi? Kırk yıllık dostluğumuzun hatırına mı?
Hayır...
Torpil kayırma, çifte standart yoktur Hoca’da... İşin sırrı “erken rezervasyonda”!..
Tam dört ay önce... Mustafa Hoca Beşiktaş’la kötü günler yaşarken Rauf Tamer ağabeyim “Beni, Mustafa’ya götür” dedi. Kimbilir, belki de Denizli’nin zor günlerinde dostluğunu ve desteğini göstermekti niyeti.
Gittik. Keyifliydi sohbet. Denizli’ye de iyi geldi. O günlerde her türlü iyi niyete ihtiyacı vardı.
Ben de, Beşiktaş’ı şampiyon yapacağına inancımı ortaya koymak için dedim ki:
“Hoca, Galatasaray ve Fenerbahçe’den sonra Beşiktaş’ı da şampiyon yapacaksın biliyorum. Hatta bu şampiyonluktan sonra üç takımın formasıyla fotoğraf istiyorum”.
Sırtındaki ağır yük, omuzlarındaki gerilim ile eski keyfi kalmamış Hoca’nın gözleri ışıldadı. Gülümsedi ve “Söz” dedi.
“Madem ki bu sezonun zirvesinde bizi gördün ve üzerine proje kurdun, ben de söz veriyorum o fotoğrafı”...
Gerisi malum.
Sayfalardaki “Hayalperest” Denizli yazıları “Müneccim” Denizli’ye döndükten kısa süre sonra üç büyük kulübü şampiyon yapmıştı Denizli.
Açtım telefonu sordum: “Hocam sözünü tutacak mısın”?
Cin gibi... Hemen hatırladı konuyu. Hatırladı, ama içi içini yiyordu bir yandan. Söz konusu yazarı olduğu MİLLİYET de olsa, ayrıcalık hoşuna gitmiyordu. Ama söz ağızdan çıkmıştı bir kere.
“Yaparım ama bir şartla” dedi.
“Nedir”?
Durumu medyadaki tüm arkadaşlara açıklayacaksın.
İşte yazdım.
Ben de Mustafa Denizli gibi sözünü tutan insanlara ayrı bir saygı duyarım ve sözümü tutarım.
Bir adam ve üç formadan oluşan bu fotoğraf için ömrünün en güzel yıllarını verdi Mustafa Denizli. Deklanşöre basmak bir saniye sürdü, ama arkasında benim meslek kariyerim de var tabi.
Bir de “erken rezervasyon ”.
Ve 4 aylık sabır.
Değerli fotoğraf hani.

‘Şans değil fırsat’
“Tarihi yaşamıyorum. Yani kendimi, o konumda hissetmiyorum. Bir yerde sizden söz ediliyorsa, ya bir fotoğraf, ya da bir görüntüde ismin geçiyorsa, bu bana yetip artıyordu. Türk futbolunda tarihe geçen çok isim var. Önemli olan kafamda yer alan; üç büyük kulüpte çalışmaktı. Şansa asla inanmam, insan yaşamında fırsatlar vardır. Asıl tarihi olan, üç büyük kulüpte çalışma fırsatını bulmaktır. Camia kabullenecek, size sevgi ve destek verecek. Bu kolay bir şey mi? Zaten kulüpler arasında ezeli rekabet var var. Hem hoca, hem de oyuncu olarak bu rekabeti yaşadım. Galatasaray’dan Fenerbahçe’ye, oradan Beşiktaş’a gelişte tedirginlik yaşarsınız. Zaman zaman bunu yaşadım. Düşünemediğiniz bir baskı altına giriyorsunuz. Bu geliş gidişlerde yüzde yüz destek göreceksiniz. Ama böyle bir beklenti içinde de olmadım. Çoğunluğun desteğini görmek önemli. Bu da bizim zevkimizi artıran en büyük faktör”.
MİLLİYET: BİLAL MEŞE