AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, partisinin grup toplantısında çözüm sürecine ilişkin değerlendirmeler de bulundu.

Çözüm sürecinin hedefe ulaşma yolunda çok kritik bir aşamaya geldiğini belirten Başbakan Davutoğlu, “Bu önemli bir açıklamadır. Bu noktaya kolay gelinmedi. 35 bin vatandaşımızı kaybettik. Terör sebebi ile 1 trilyon 200 milyon lira kaybettik” dedi.

Milli birlik ve beraberlik sürecinin devam ettiğini ifade eden Davutoğlu, “AK Parti iktidarının attığı ilk adım olağanüstü hali kaldırmak oldu. Daha sonra adım adım Türkiye’yi en geniş şekilde demokratikleştirecek süreçleri paketleri devreye soktuk. 2005’te Cumhurbaşkanımız Diyarbakır konuşması bir milattır. Devlet adına Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Diyarbakır’dan tüm Türkiye’ye verdiği mesajla eğer hata yapılmışsa bununda gereği yapılır mesajı bütün kalplere yeni bir dönemin başladığının işareti oldu diye konuştu.

Meclis’te muhalefetin karşı çıktığı iç güvenlik reformunun bir maddesinin isteyenin kendi adını veya çocuğunun adını bir dilekçe ile değiştirme imkânı verdiğini kaydeden Davutoğlu, “12 Eylül döneminde sorarlardı. Ben kendi kızım için de gittiğimde, kızımın adının Arapça olduğu gerekçesiyle ki Türkiye’de yaygın kullanılan bir ad, yazmak istememişlerdi. Bunu diyen memurun adına baktım ve söyledim; ‘sizin adınızda Mahmut, kökeni ne biliyor musunuz? Hamttan gelir ve Arapçadır. Böylesine zor dönemlerden geçti Türkiye. AK Parti iktidarları ile özgürlükle tanıştı. Orijinal adları değiştirilen yerlerin adlarının iade kararı alındı” dedi.

-“ARTIK BU TOPRAKLARIN DAĞLARI DA ŞEN OLACAK”-

 Adım adım her türlü yasakları kaldırdıklarını belirten Davutoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

“Artık bu toprakların dağları da şen olacak, meraları da şen olacak Türküleri de şen ve kardeş olacak. Terörle mücadele esnasında zarar görenlere 1 milyar 665 milyon TL'lik destek sağladık. Köye dönüşü teşvik ettik. Türkiye İnsan Hakları Kurumunu kurduk. Bütün bunları yaparken bir taraftan da kalıcı çözüm için Milli Birlik ve Kardeşlik Projesini devreye soktuk. 2 yıl önce yine güzel bir bahar ayında, yine güzel bir Mart ayında çözüm süreci karşılıklı açıklamalar ve taahhütlerle son derece önemli bir noktaya gelmişti. Beklentimiz, 2013 Martında yapılan açıklamalarla birkaç ay içinde silahlı bütün unsurların Türkiye’yi terk etmesiydi. Tam biz bu yola çıkmışken, çözüm süreci bir istikamet, bir rota kazanmışken Gezi provokasyonları ile Türkiye’nin sokaklarını birbirine kattılar. Bu süreç yavaşladı. Onlar için yavaşlamış olabilir ama biz çözüm sürecinin doğası neyi gerektiriyorsa yapmaya devam ettik.

-“İÇ GÜVENLİK REFORMU ASLINDA 7 EKİM'DE YARATILMAK İSTENEN ATMOSFERE KARŞI ALINAN BİR TEDBİRDİR”-

Bizim 12 yılda öğrendiğimiz şu; ne zaman çözüm süreci ile biz bu milletin fertleri arasında kardeşlik tohumunu bir fidan gibi büyütmeye başlamışsak, birileri hemen karşı operasyonlar, suikastlara ya da çözüm sürecini baltalama faaliyetlerine giriştiler. Onun için şimdi bugünlerde hepimiz çözüm sürecinin getirdiği bu yeni atmosferi sahiplenmek durumundayız. 17-25 Aralık ve arkasından bununla birlikte elen kumpaslara milletimiz 30 mart seçimleri ve 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde cevap verdi. Bugün Meclisimizin gündeminde olan Özgürlüklerin Korunması ve İç Güvenlik Reformu aslında 7 Ekim'de yaratılmak istenen atmosfere karşı alınan bir tedbirdir. Çözüm sürecinin önünü açacak bir tedbirdir. Kimsenin bir daha Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, ya da diğer şehirlerde; şehirleri, sokakları kaosa dönüştürerek çözüm süreci gibi bir barış projesini, kardeşlik projesini sabote etmesini engelleyecek bir yasa tasarısıdır.

-“YENİ BİR DÖNEM BAŞLIYOR”-

Bir taraftan Özgürlüklerin Korunması ve İç Güvenlik paketiyle kamu düzeni demeye devam edeceğiz diğer taraftan da Cumartesi günü yapılan açıklamanın özünde olan, silahsızlanmayı, silahları terk etmeyi ve demokratik siyaseti savunmaya devam edeceğiz. Bu gelişmelerden sonra son aylarda çözüm süreci konusunda ciddi bir ivmenin önünü açacak görüşmeler yapıldı. Cumartesi günü yapılan açıklama ile yeni bir aşamaya geldik.Yeni bir dönem başlıyor. Türkiye’de 77 milyon vatandaşımızın Türkiye’ye Türkiye Cumhuriyeti Devletine, demokrasimize, tam bir ortak aidiyet bilinci ile bağlanması en önemi teminatımızdır.

-“BİZ KİMSENİN ETNİK VE MEZHEBİ KÖKENİNE BAKMAYIZ”-

Vatandaşlık söz konusu olduğunda biz kimsenin etnik ve mezhebi kökenine bakmayız. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları modern ve çağdaş bir devletin vatandaşları olarak eşit haklara, eşit özgürlüklere sahiptir. Yeni Türkiye vatandaşların mutlak anlamda eşit olduğu, eşit haklara sahip olduğu, insanlık onurunun yükseldiği bir Türkiye’dir. Eğer bir ülkede demokrasi varsa bütün dertlerin şifası da var demektir. Çünkü demokrasi her konuda ve bütün insanlara özgürlük alanını açar ve her şeyin tartışma zeminin sağlar. Demokrasinin olduğu yerde şiddet kültürü gelişmez. Demokratik siyasetin olduğu yerde artık silahlara dayalı bir mücadele yürütmek isteyenlerin bu mücadelelilerini haklı kılacakları bir zemin olamaz. Hiçbir şekilde silahlı mücadele haklı değildir ama özellikle demokrasinin var olduğu bir zeminde her hangi bir kesimin tehdit dilini, silah dilini kullanması kesinlikle o demokrasiye yapılabilecek en büyük saldırıdır, insanlık onuruna vurulabilecek en büyük darbedir. Bu açıklama ile demokratik siyasete yapılan çağrı olumludur. Artık Türkiye’nin herhangi bir yerinde, her hangi bir şekilde silah ve terör dilinin, yönteminin uygulanmaması lazım.

-“KİMİN NE DERDİ VARSA BAŞVURACAĞI MAKAM MİLLETTİR”-

Özellikle HDP’ye seslenerek dile getiriyorum; kimin ne derdi varsa tartışacağı yer TBMM platformudur. Kimin ne derdi varsa kullanacağı yöntem özgürlükçü tartışma yöntemidir. Kimin ne derdi varsa başvuracağı makam millettir. Silah değil millettir, terör değil halktır, savaş değil barıştır. Biz önümüzdeki dönemde de her şeyi tartışmaya açığız. Demokratik yolla getirilebilecek her hususu tartışırız ama 2013’te olduğu gibi yine silahları bırak çağrısının arkasından oyalamalar başlar, silahlar başka şekilde gündeme getirilmeye kalkışılırsa, şimdiden buradan sesleniyorum; kamu düzeni söz konusu olduğunda hiçbir taviz vermeyeceğimizin de herkes tarafından bilinmesi lazım."

-“ÇÖZÜM SÜRECİYLE İLGİLİ TÜM TARAFLARA ÇAĞRIDA BULUNUYORUM”-

Çözüm süreciyle ilgili tüm taraflara çağrıda bulunan Davutoğlu,  “Daha önce olduğu gibi artık çözüm sürecinin önüne şu veya bu şekilde psikolojik gerekçelerle ya da oyalamalarla engel çıkarılmasın. Söz verildiği üzere silah, silahlı mücadele ve buna bağlı olarak ortaya çıkan şiddet kültürü tümüyle tasfiye edilsin. Hep beraber barış dili, kardeşlik dili konuşalım. Her şeyi yeniden inşa edelim. Kardeşliğimiz ihya edelim. Yeni Türkiye’yi inşa edelim. Ama düşmanlık ve fitne tohumu ekmek isteyenlere karşıda omuz omuza duralım. Buradan yine muhalefet partilerine seslenmek istiyorum. Bu yeni bir gündür ve bugünün hakkını herkes vermek durumundadır. Ak Parti başından itibaren ilkeli davrandı. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin birliğini, dirliğini, beraberliğini ve istikbalini hiç bir zaman tartışma konusu yapmadı. Diğer partiler içinde sınav günüdür” dedi.

-“ANA MUHALEFET PARTİSİ SORUMLULUĞU İÇİNDE BU SÜRECE DESTEK VERİNİZ”-

CHP lidere Kemal Kılıçdaroğlu’na ve CHP’li vekillere seslenen Davutoğlu, “CHP silahları bırakma çağrısı karşısında önce olumlu mesajlar verdiler ama halen kararlı bir duruşları yok. Kapsamlı bir muhasebe yapınız ve bu sürece sahip çıkınız. Ana muhalefet partisi olmak anayasal bir sorumluluktur. Ülkenin geleceği söz konusu olduğu zaman Ak Parti’nin başarısızlığı üzerine bir siyaset inşa etmeye kalkmayın. Bu sürece sahip çıkarsanız sizde Türkiye’nin her yerinde halkın önüne çıkacak yüz bulursunuz. Ama bu süreci baltalamaya kalkarsanız ne doğuda ne de batıda kimse CHP’ye ne oy verir, ne destek verir, ne de yüzünüze bakar. Burada önemli olan ana muhalefet partisi sorumluluğu içinde bu sürece destek vermenizdir” dedi.

-“İSTİSMAR DİLİ OLUŞTURURSANIZ KAYBEDEN SİZ OLURSUNUZ”-

MHP lideri Devlet Bahçeli ve MHP’li vekillere seslen Davutoğlu, “Son iki gün içinde bu açıklamam karşısında yine çok ağır ithamlarla ifadeler kullanmış. Sayın Bahçeli ülkenin milli beraberliği ve ancak ortak aidiyet bilinci ile oluşur. AK Parti iktidarının tek hedefi milletin bütün fertleri arasında ortak aidiyet bilincini yükseltmektir. Şehitlerimizin istismarı üzerinden yada hepimiz için kutsal olan kavramlar üzerinden eğer siyaset geliştirmeye kalkar istismar dili oluşturursanız kaybeden siz olursunuz. Gidemediğiniz yer haritada vatanınız gibi görünse de gönlünüzde ve zihninizde vatanınız değildir. Biz Ak Parti olarak Türkiye’nin her köşesine gittik. Sizi de gitmeye davet ediyoruz. Herkesi fark gözetmeden kucaklaşın. Ama çözüm süreci üzerinden bir siyaset istismarı yapmayın. Gelin hep beraber konuşalım” diye konuştu.

-“İKİRCİKLİ MESAJLAR VERMEYE DEVAM EDERLERSE ONLAR KAYBEDERLER”-

Dolmabahçe Sarayı'ndan yapılan açıklamayı anımsatarak HDP’ye de seslenen Davutoğlu, “Dolmabahçe’de bu açıklama yapılırken HDP’den başka sesler çıkmaya başladı. Faklı mesajlar vermeye dönük ikircikli mesajlar vermeye devam ederlerse onlar kaybederler. Bu geçtiğimiz Ekim ayında bir taraftan bizimle görüşürken diğer taraftan 6-7 Ekim Kobane olaylarında olduğu gibi şiddet dile kullanırlarsa onlar kaybederler. İkircikli dil kullanmasınlar. Samimi olsunlar, samimiyetle bu sürece sahip çıksınlar. Biz her ne suretle olursa olsun bu sürece sahip çıkmaya devam edeceğiz” dedi.

-“SELAMLAŞMA KAMPANYASI BAŞLATIYORUM”-

Davutoğlu, “Selamlaşma kampanyası başlatıyorum. Türkiye’de herkes birbiriyle selamlaşın ve seçime 7 Haziran sandığına giderken kim hangi partiye oy verirse versin herkes el ele barış içinde yürüdüğünü bilincinde olsun” diye konuştu.

-“CHP’NİN ÖLÇEĞİ ŞİŞLİ”-

Davutoğlu, “Biz İstanbul için böyle  mega projeler ile uğraşırken bırakan CHP’de yer altında tünelleri düşünmektense, yer üstünde Şişli Belediye ile uğraşsın. Ayıplamayın sakın, herkes ölçeğiyle düşünür, kapasitesiyle hesap sorar. CHP’nin ölçeği Şişli ve kendi aralarında mücadele ölçeği. Bizim ölçeğimiz ise İstanbul, Türkiye, bütün dünya. Biz dünya ölçeğinde düşünüyoruz, onlar ise küçük CHP için mücadelelere dayalı o ölçekte düşünüyorlar.  Hala mahkemeleri devam ediyor dimi? Pehlivan tefrikasına dönmüştü. Onlar onlarla uğraşsınlar. Biz Şah Fırat operasyonuyla, çözüm süreciyle, mega projelerle uğraşıyoruz” dedi. (ANKA/SON)