Başbakan Erdoğan, Başbakanlık Resmi Konut’ta AB ülkeleri büyükelçilerine verilen akşam yemeğinde yaptığı konuşmada, Cilvegözü Sınır Kapısı’nda meydana gelen patlamayla ilgili olarak, Hatay Milletvekili ve Adalet Bakanı Sadullah Ergün, İçişleri Bakanı Muammer Güler ile Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın bölgeye gittiğini söyledi.
“Olayın Türkiye tarafından Suriye tarafına geçerken olduğuna yönelik bazı spekülasyonlar kulağımıza ulaştı. Olay tüm kamera kayıtlarıyla tespit edilmiştir” diyen Erdoğan, “Olayın 22 dakika öncesinde ve 2 dakika öncesinde 2 aracın kameralarla tespiti ve bunun patlaması neticesinde bu olayın meydana gelmiş olması her yönüyle tespit edilmiş vaziyette” ifadelerini kullandı. Patlamada 3’ü Türk, 13 kişinin hayatını kaybettiğini dile getiren Başbakan Erdoğan, yaralıların çoğunun durumunun ağır olduğunu söyledi. Yaralılara acil şifa dileğinde bulunan Başbakan Erdoğan, “Bu olay hem terör hem de Suriye’deki olay konusunda hassasiyetimizin ne derece isabetli olduğunu, konu üzerindeki yapmış olduğumuz çalışmaların ne denli isabetli olduğunu göstermesi bakımından çok önemli. Her iki konudaki kararlılığımızdan küçük bir taviz vermeyeceğimizin özellikle bilinmesini istiyorum” diye konuştu.
-“TERÖR DEMOKRATİKLEŞME ADIMLARINI CİDDİ MANADA SEKTEYE UĞRATTI”-
Bu buluşmanın Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri açısında hayırlara vesile olmasını özellikle temenni ettiğini vurgulayan Erdoğan, “Bilindiği gibi Avrupa Ekonomik Topluluğu 1958 yılında kurulmuş, Türkiye olarak bizler hemen ertesi yıl 1959 yılında topluluğa üye olmak için başvuruda bulunmuştur. Aradan 54 yıl geçti. Bu yıllar içinde Türkiye sürekli olarak kriterleri karşılamadığı gerekçesiyle maalesef hep kapıda bekletilmiştir. Ekonomik olarak, siyasi olarak, demokratik olarak Türkiye’nin hazır olamadığı ifade edildi ve kriterlerini karşılayabilmesi için reformlarını yapması istendi. Bir kere şunu çok açık net ifade etmek istiyorum; evet Türkiye üyelik başvurusunu yaptıktan sadece 10 ay sonra bir askeri müdahaleye maruz kaldı. Ardından 1971, 1980 ve 1997 yıllarında da Türkiye demokrasi müdahalenin hedefi olmuştur. Bunun yanında 1950 yılından itibaren Türkiye çeşitli ekonomik krizler yaşamış, belli büyüme ve refah dönemlerinin ardından kazanımlarını ciddi şekilde kaybetmiştir. Son 30 yıldır devam eden bölücü terör de Türkiye’de demokratikleşme adımlarını ciddi manada sekteye uğratmıştır. Kabul edilmelidir ki; bütün sorunlarda iç dinamikler kadar, hatta onlardan ziyade dış dinamiklerin de etkisi vardır” diye konuştu.
-“TERÖRE MÜSEMMA GÖSTERİP, TÜRKİYE’Yİ ELEŞTİRMEK ÇİFTE STANDARTTIR”-
“Biz geçtiğimiz 10 yıl boyunca demokrasi ile güvenlik arasındaki hassas çizgiyi büyük bir dikkatle kurduk” diyen Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bir yandan terörle mücadele ederken, bir yandan demokratik reformları gerçekleştirirken AB tarafından da ne yazık ki sürekli eleştirildik. AB bizi reformlar ve uygulamalar konusunda eleştirirken, aynı zamanda terörle, terör örgütleriyle, teröristler arasına mesafe koymaması hakkaniyetle asla izah edilemez. Bir yandan Türkiye’ye bu ağır bedeli ödeten teröre müsemma gösterip öbür yandan Türkiye’yi eleştirmek kusura bakmayınız çifte standarttır. Elbette burada terörle samimi bir şekilde mücadele eden bizimle her anlamda dayanışma içinde olan ülke ve liderlere şükranlarımı ifade ediyorum ama teröre karşı işbirliği ve dayanışmayı tüm Avrupa’da görmek, somut neticelerini müşahede etmek istediğimizi bir kez daha tekrarlamakta fayda görüyorum.”
“SURİYE KONUSUNDA YAPICI ÇABAYI DESTEKLEMEYE DEVAM EDECEĞİZ”-
Suriye’deki durumun insanlık trajedisine döndüğünü söyleyen Erdoğan, “Olayla başladığından bu yana 60 binden fazla insan hayatını kaybetmiştir. 600 binden fazlası komşu ülkelere sığınmış ve 2 buçuk milyon Suriye vatandaşı Suriye sınırları içerisinde adeta göçebe haline gelmiştir” dedi. Türkiye’de bulunan Suriyeli vatandaşlara harcanan paranın 600 milyon doları aştığını söyleyen Erdoğan, “Uluslararası toplumdan giderek büyüyen bu insanlık trajedisi karşısında daha fazla sorumluluk almasını bekliyoruz. Gelinen noktada halkının gözünde meşrutiyetini tümüyle yitirmiş bulunan, bölge için açık bir tehdit haline gelen Esad yönetiminin hızla devreden çıkması ve barışçıl bir geçiş sürecinin önünün açılması gerekmektedir. Türkiye olarak bu yöndeki her türlü yapıcı çabayı desteklemeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
-İSRAİL’E “BU TARİHİ SÜRECİ DOĞRU TAHLİL ET” ÇAĞRISI-
Küresel vicdan ve adaleti en fazla ve en uzun süredir kanatan meselelerin başında Filistin meselesinin de geldiğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, Birleşmiş Milletler’de yapılan oylamada Filistin’in üye olmayan gözlemci devlet statüsünü kazanmasının önemli olduğuna dikkat çekti. İsrail’e “Bu tarihi süreci doğru tahlil etme ve Gazze’ye uyguladığı hukuk dışı abluka ile gayrimeşru yerleşim faaliyetlerine en kısa sürede son verme” çağrısında bulunan Erdoğan, AB’nin bu sorunun çözümüne ilişkin yaptığı katkıları bundan sonra da sürdüreceğine inandığını söyledi.
-“2013’ÜN AB İLİŞKİLERİMİZDE ATILIM YILI OLMASINI TEMENNİ EDİYORUM”-
Türkiye’nin AB dışındaki, ülke ve bölgelerdeki gösterdiği gelişmeleri AB ile ortaklığın alternatifi olarak değil, AB ile Türkiye arasındaki stratejik ilişkiyi güçlendirici unsurlar olarak gördüğünü vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
“2009-2010 yıllarındaki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliğimizin ardından 2015-2016 döneminde yeniden adaylığımızı koyarak küresel vizyonumuzu bölgemizde ve ötesinde bir kez daha hayata geçirmek istiyoruz. Küresel siyasette ön planda yer almaya yönelik çabalarımıza ilaveten Türk ekonomisinin itici gücü ve dinamizmi çerçevesinde çeşitli şehirlerimizi de dünya ile buluşturmayı özellikle hedefliyoruz. Küresel barış ve istikrara katkıda bulunmaya yönelik tüm adaylıklarımıza, siz değerli dostlarımızın desteğini bekliyoruz. 2013’ün Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir atılım yılı olmasını temenni ediyorum.” (ANKA