AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Kimsenin bu ülkede bir başkasını dışlamaya hakkı olamaz. Bu ülkenin hamurunda dışlamak yoktur. Bu ülkenin hamurunda ötekileştirmek yoktur.
Geçmişte yanlışlarımız varsa, bunları bir tarafa koyalım. Bir milat, yeniden yola koyulalım" dedi.
Erdoğan, partisinin, ASKİ Spor Salonu'ndaki 3. Olağan Büyük Kongresi'nde yaptığı konuşmada, Avrupa Birliği süreciyle ilgili değerlendirmelerde de bulundu.
Büyük Kongre'nin Türkiye için son derece anlamlı bir yıl dönümünde gerçekleştirildiğini belirten Erdoğan, 3 Ekim 2005'te Türkiye'nin Avrupa Birliği ile katılım müzakerelerine başladığını hatırlattı.
Bir yıl gibi kısa bir sürede 35 fasılda tarama sürecinin tamamlandığını kaydeden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"Türkiye'nin yarım asırlık Avrupa Birliği hayalinde en somut ve en çarpıcı gelişmeler bu dönemde, AKP döneminde yaşandı. Biz, Türkiye tarafı olarak, ülkemizin istikrar ve huzurunun kalıcı hale gelmesi, yaşam standartlarının, demokrasi standartlarının yükselmesi için, Avrupa Birliği Katılım Sürecine ilişkin yükümlülüklerimizi harfiyen yerine getiriyoruz.
Her dönem başkanlığında iki faslın açılması, Türkiye'nin önüne yeni şartların konulması, deyim yerindeyse, maç sırasında kuralların değiştirilmesi, Avrupa Birliğine karşı soru işaretlerinin de artmasına neden olmuştur. Ayrıca, Avrupa içindeki kimi ülke liderlerinin, tamamen popülist kaygılarla Türkiye'yi tartışma konusu yapmaları da ülkemize yönelik ciddi bir adaletsizlik olarak tezahür etmiştir.
Büyük Kongremiz vesilesiyle şu hususu bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyorum: Hükümet olarak, Avrupa Birliğine katılım sürecini kararlılıkla sürdüreceğiz. Nitekim, bakan düzeyinde bir Başmüzakereci atamış olmam da bu niyetimizin somut göstergesidir.
Biz, bize düşeni fazlasıyla yaptık, yapmaya da devam edeceğiz. Eğer Avrupa bizim bu gayretimizi, bu iştiyakımızı görmemekte direnirse, önümüze yeni kurallar, yeni engeller çıkarmaya devam ederse, bu kendi bilecekleri iştir. Ancak biz, kendimiz için, ülkemiz için, milletimiz için reformlarımızı yapmaya devam
edecek, standartlarımızı yükselteceğiz."
-"TÜRKİYE'NİN LİDERLİĞİ"-
Türkiye'yi büyütmeye, yüceltmeye, itibarını yükseltmeye var güçleriyle devam edeceklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde üye olarak barışa hizmet ettiğini dile getirdi.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Türkiye, G-20 gibi oluşumlarda küresel ekonomiye yön vermeye katkıda bulunuyor. Türkiye, Medeniyetler İttifakı gibi yüzyılın en önemli projelerinden birine eş başkanlık yapıyor. Bugün Pekin'den New York'a kadar her yerde Türkiye konuşuluyor.
Bugün, Kabil'den Madrid'e, Sana'dan Kahire'ye, Beyrut'tan Melbourne'e kadar her coğrafyada Türkiye'nin onurlu duruşu konuşuluyor. Bugün, dünya mazlumları arasında Türkiye'nin liderliği, Türkiye'nin ağırlığı konuşuluyor.
Aynı şekilde, benim yurt dışındaki vatandaşlarım, güçlü bir Türkiye'nin, lider bir Türkiye'nin, haksızlık karşısında dimdik duran bir Türkiye'nin vatandaşı olmanın onurunu yaşıyorlar. Artık her bir vatandaşım, Türkiye Cumhuriyeti pasaportunu, Türk lirasını taşımaktan, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir vatandaşı olmaktan gurur duyuyor. Bunu AK Parti başardı, bunu işte bu kadro, işte bu teşkilat başardı. Bunu sizin heyecanınız, sizin coşkunuz, sizin samimiyetiniz başardı. Bunu, milletimin hayır duaları başardı. Çok daha fazlasını hep birlikte yapacağız. Türkiye'yi çok daha güçlü, çok daha saygın bir ülke haline birlikte getireceğiz. Yeter ki umudumuzu yitirmeyelim, yeter ki öz güvenimizi kaybetmeyelim."
-"BİZ, BİRLİKTE TÜRKİYE'YİZ"-
AKP'nin, 3. Büyük Kongre için çok anlamlı bir slogan belirlediğini
belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Partimizi kurduğumuz andan itibaren gür bir sesle ifade ettiğimiz gibi, bugün de bütün yüreğimizle tüm Türkiye'ye, tüm dünyaya sesleniyoruz ve diyoruz ki: Biz, birlikte Türkiye'yiz.
Bu toprakları hep birlikte vatan kıldık. Bu topraklarda hep birlikte tek bir millet olduk. Çanakkale'de, Sakarya'da, Dumlupınar'da omuz omuza bu toprakları savunduk, yan yana şehit düştük. Biz şehitlerimizle Türkiye'yiz, biz
gazilerimizle Türkiye'yiz. Biz, türkülerimizle, şarkılarımızla, halayımız, horonumuz, zeybeğimizle Türkiye'yiz. Ortak kaderimizle Türkiye'yiz, ortak ideallerimizle, ortak geçmişimiz ve ortak geleceğimizle Türkiye'yiz. 72 milyon vatandaşımın her biri, bu ülkenin asli unsurudur, vazgeçilmez temel taşıdır, her
biri bu ülkenin birinci sınıf vatandaşıdır.
Şunu tüm samimiyetimle, bütün hasbiliğimle ifade ediyorum: Bu ülkenin tarihinden, Ahmet Yesevi'yi, Hacı Bektaş'ı, Pir Sultan'ı, Hacı Bayram Veli'yi çıkartmaya kalkarsanız, onları görmezden gelirseniz, onları yok sayarsanız, bu ülke öksüz kalır, yetim kalır, köksüz ve dayanaksız kalır.
Yunus Emre'siz bir Türkiye dilsiz kalır. Mevlana'sız bir Türkiye ruhsuz kalır. Sabahat Akkiraz'a kulak vermeyen, dinlemeyen Türkiye türküsüz kalır.
Tatyos Efendi'yi yok sayan Türkiye'nin besteleri yarım kalır.
Cem Karaca bu ülkenin hasretini çektiği kadar, bu ülke de Cem Karaca'nın hasretini çekti. 'Hoşçakalın İki Gözüm' diyen Ahmet Kaya'ya vefa göstermeyen Türkiye'nin şarkıları eksik kalır.
Nasıl Mehmet Akif'siz bir Türkiye tahayyül edilemezse, Nazım Hikmet'siz bir Türkiye eksik sayılır.
Seversiniz sevmezsiniz, beğenirsiniz beğenmezsiniz, görüşlerini kabul edersiniz etmezsiniz ama Ahmedi Hani'siz, Bitlis'li Said-i Nursi'siz bir Türkiye'nin maneviyatı noksan kalır. Biz, bu ülkenin tüm renkleriyle, bütün çiçekleriyle, bütün kokularıyla, dağları, taşları, ırmaklarıyla Türkiye'yiz."
"KİMSENİN BU ÜLKEDE BİR BAŞKASINI DIŞLAMAYA HAKKI OLAMAZ"-
AKP'yi bir Türkiye partisi yapanın, bu kucaklayıcı tavrı olduğunu
vurgulayan Başbakan Erdoğan, bu engin bakış açısıyla AK Parti'nin Türkiye'nin 7 coğrafi bölgesinde birinci parti olduğunu dile getirdi.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Mevlana'ya kulak verdik, 'Gel, ne olursan ol, yine gel' dedik. Hacı Bektaş Veli'ye kulak verdik, 'Bir olalım, iri olalım, diri olalım' dedik. Pir Sultan Abdal'a kulak verdik, 'gelin canlar bir olalım' dedik. Yunus'a kulak verdik, 'gelin tanış olalım' dedik.
Kimseyi Sünni olduğu için değil, kimseyi Alevi olduğu için değil, Türk, Kürt, Çerkez, Laz, Tatar, Abhaza, Arap, Roman, Musevi, Rum, Ermeni olduğu için değil, herkesi insan olduğu için sevdik.
Biz bu terbiyeyi, biz bu adabı 'Yaradılanı severiz, Yaradandan ötürü' diyen Yunus'tan aldık. Biz bu terbiyeyi, Çanakkale'de düşmanına dahi kahve ikram edebilmeyi başarmış Mehmetçik'ten, şehitlerimizden, gazilerimizden aldık. Onun
için kimsenin bu ülkede bir başkasını dışlamaya hakkı olamaz. Bu ülkenin hamurunda dışlamak yoktur. Bu ülkenin hamurunda ötekileştirmek yoktur. Geçmişte yanlışlarımız varsa, bunları bir tarafa koyalım. Bir milat, yeniden yola koyulalım.
Bu topraklar Anadolu'dur. Bu topraklar anaçtır, bu topraklar ana kucağı gibi herkese sevgiyle, şefkatle, merhametle kollarını açar. Bu topraklarda kimsenin bir başkasını ötekileştirmeye, dininden, mezhebinden, milliyetinden, etnik kimliğinden ötürü bir başkasını dışlamaya, hor görmeye hakkı olamaz.
Bu topraklarda hoş görülmeyen yegane şey, hoşgörüsüzlüktür. Tahammül edilmeyen yegane şey, tahammülsüzlüktür.
Biz, binlerce yıldan bu yana bu toprakların üzerinde yankılanan sese kulak veriyor, binlerce yıldan bu yana bu toprakları şekillendiren kardeşlik ruhunu benimsiyoruz. Bizim kitabımızda sınıf çatışmalarına yer yoktur. Bizim kitabımızda mezhep çatışmalarına yer yoktur. Bizim kitabımızda kavmiyetçi
çatışmalara yer yoktur. Bizim kitabımızda memleketin bir bölgesini fazla, bir bölgesini eksik sevmek yazmaz. 780 bin kilometrekarenin tamamı bizim için aynı statüdedir. 72 milyon vatandaşımız bizim için aynı statüdedir, hepsi eşittir,
hepsi birinci sınıf vatandaştır."
-"GELİN BU SORUN ALANLARINI BERABER ÇÖZELİM"-
Mutlak hürriyetin ve mutlak özgürlüğün tesisinin, ancak herkesin kendini emniyette hissetmesiyle mümkün olacağını belirten Başbakan Erdoğan, güvenliğin olmadığı yerde özgürlükten, hürriyetin olmadığı yerde de emniyetten söz edilemeyeceğini ifade etti.
Erdoğan, şunları söyledi:
"Bugüne kadar etnik ayrımcılık yapmadık, yapmıyoruz, yapmayacağız.
Dinsel ayrımcılık yapmadık, yapmıyoruz, yapmayacağız. Bölgesel ayrımcılık yapmadık, yapmıyoruz, yapmayacağız.
Bütünleştirici, birleştirici, kaynaştırıcı bir siyaset istiyoruz.
Bütünleşmiş, birleşmiş, kaynaşmış bir Türkiye istiyoruz. Bunu başarmak bizim elimizde. Bunu başarmak iktidarıyla, muhalefetimizle, anayasal kurumlarımızla, sivil toplum örgütlerimizle, sanatçılarımız, bilim adamlarımız,
akademisyenlerimizle bizim elimizde.
Ne diyoruz biz, ne diyoruz, ey muhalefet? Hepiniz, gelin, ne
diyecekseniz, açık ve net söyleyin. Bu sorunlar var mı ülkemizde? Sorun alanları var mı ülkemizde? Bu sorun alanlarını biz siyasiler ortadan kaldırmayacak mıyız?
Kaldıracağız. Peki ne güne duruyorsunuz. Daha gecikelim mi? Eğer sizin iktidara gelmenizi bekliyorsanız, bu millet sizi iktidara getirmez ve getirmeyecektir. Ben öyle görüyorum. Çünkü, bu anlayışla vatandaşına yaklaşanları bu millet iktidara getirmez.
Gelin bu sorun alanlarını beraber çözelim. Bunları ortadan kaldıralım.
Mesele, gelin üzümü beraber yiyelim ama derdiniz sizin bağcı dövmekse, benim milletim size bağcıyı dövdürmez. Onun için bu yolculuğu kararlı bir şekilde sürdüreceğiz, onu için durmak yok, yola devam diyoruz, devam edeceğiz."