FIRAT TAN SİYASİ AHLAK DERSİ!

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, ''Birleşmiş Milletler'den Lübnan konusunda ikinci bir karar çıkmazsa biz de gitmeyiz'' dedi. Fırat, parti genel merkezinde basın mensuplarıyla bir sohbet toplantısı düzenledi. Toplantıda basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Fırat, Türkiye'nin Lübnan'a asker göndermesiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Fırat, şunları söyledi: ''Biz, barışın devamını sağlamak için görev üstlenebiliriz. Bunun için de kesin olarak çatışmaların durması lazım. Biz kesinlikle çatışmaya girmeyiz. Hizbullah'ı silahsızlandırmak gibi bir görevimiz de yok. Bu hususları Sayın Başbakanımız ve Dışişleri Bakanımız da çok açık söyledi. Bunun üzerinden spekülasyon yapmanın anlamı yok. Buradaki olaylarda biz dışlanamayız. İstesek de dışarıda kalamayız. Olayların dışında kalmamız mümkün değil. Artık dünya küçüldü. Türkiye, bölgede etkin bir devlet. Askeri olsun, siyasi olsun, ekonomik olsun bu ağırlığımızı göstermek zorundayız. Şu anda kesin bir ateşkes sağlanmadı. Bunun sağlanması lazım. İsrail ile Lübnan arasında Birleşmiş Milletler'in önermiş olduğu ateşkes olması lazım. Bu şartlar oluşursa biz asker göndermeyi karara bağlarız. Askerin nasıl gideceği de o zaman belirlenir.''
-''BARIŞI TESİS ETMEYE ÇALIŞIYORUZ''-
Konuyla ilgili yaptıkları açıklamalar nedeniyle muhalefet partilerini eleştiren Dengir Mir Mehmet Fırat, ''Kendileri bir senaryo kuruyor, o senaryo üzerinde beyanat veriyorlar'' dedi. Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün yaptığı temasları da değerlendiren Fırat, Gül'ün temaslarının asker gönderme ile ilgili olmadığını belirterek, asker göndermenin Birleşmiş Milletler ile yapılacak temaslarda belirlenebileceğini söyledi. Fırat, şunları kaydetti: ''Türkiye, 'Ben karışmıyorum', 'Ben yapmıyorum' gibi bir şeyin içinde olamaz. Biz bölgede etkin olan bir devlet olarak barışı tesis etmeye çalışıyoruz. Biz Birleşmiş Milletler'in görevini üstlenmiş değiliz. Bölgede diyaloğun sağlanması lazım. Türkiye bunun için çalışıyor. Biz asker göndermesek de, Sayın Gül bölgeye gitmese de nasılki Irak'taki savaş bizi her şeyiyle etkiliyorsa aynı şekilde Lübnan'da, Filistin'de olan olaylar da bizi etkiler. Birleşmiş Milletler'den Lübnan konusunda ikinci bir karar çıkmazsa biz de gitmeyiz. Biz, barışın devamını sağlayan bir statüde Lübnan'a gideriz. Çatışmanın sona erdirilmesi fonksiyonumuz, talebimiz yok. Böyle bir yükümlülüğün altına girmeyiz.'' Fırat, Lübnan'a asker gönderilmesi ile ilgili olası bir tezkerenin, 1 Mart Tezkeresi gibi reddedilme ihtimali ile ilgili sorulan bir soru üzerine de, ''Olabilir, niye olmasın? Karar Meclis'indir. Meclis'ten çıkacak her karara saygı duymalıyız. 1 Mart bir kriz değil, bir siyasi kazadır. Ben inanıyorum ki, CHP bu tezkerenin çıkmayacağını bilseydi milletvekillerinin bazılarını genel kurula sokmazdı. 1 Mart tezkeresini tarih tartışacak, doğru mudur, değil midir diye. Bunu zaman gösterecek. 1 Mart tezkeresi ile Lübnan'da asker gönderilmesi farklı konular. 1 Mart Tezkeresinde direkt taraf olacaktık. Mesele şudur: Poker oyununda oyuncu mu olmak istiyorsunuz, kağıt mı olmak istiyorsunuz? Tercih meselesi...'' dedi.
-MGK TOPLANTISI-
Fırat, Bugün toplanan Milli Güvenlik Kurulu toplantısında Lübnan konusunda bir karar çıkıp çıkmayacağına ilişkin soruya da şu yanıtı verdi: ''Karar mercii her zaman siyasi iktidardır. Bu nevi kararları devlet adına siyasi iktidarlar verir. Demokrasilerde, hukuk devletlerinde bu böyledir. Tabii ki, danışma mekanizmaları vardır. Ama son kararı hükümet verir, siyasi irade verir. Buna alışmamız lazım. MGK bir danışma merciidir. Karar mercii değildir. MGK'daki kararlar, genelde gizlidir. Görüşmeler de gizlidir. Dolayısıyla 'şu şekilde bir karar alınsın' demek, bizim anayasamıza göre suç teşkil eder. Çünkü karar mercii Meclis'tir. Bir kere buna alışmamız lazım. Türkiye'de karar mercii sivil iktidardır. Sivil iktidar ya da Meclis'in alanına tecavüz edenler yok mu? Var. Mesela o gün YÖK'ün almış olduğu karar bir anayasa tecavüzüdür. Çünkü Anayasa Mahkemesi'nin görev ve yetkileri belirlenmiştir. Burada bir iptal davası vardır ve atamalarla ilgili hüküm, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. İptal edilen, TBMM'nin çıkardığı bir yasadır. Bu yasanın şu veya bu şekilde, şu veya bu merci tarafından boşluğunun doldurulması düşünülemez. Bu yetki tecavüzü olur. Anayasal suç olur. Orada bir boşluk var ise TBMM o boşluğu Anayasa Mahkemesi kararını da baz alarak dolduracaktır. YÖK, o karar alındıktan sonra yasada belirtilen bir görev verilmişse yapabilir, yoksa yapamaz. Burada kesin olarak bir yetki tecavüzü vardır, devlette olmaması gereken bir işlemdir. Beni üzen nokta da böyle bir işlemi yürüten bir kurulun başında da bir anayasa hukuku profesörünün bulunmasıdır. Ben öğrencisi olsaydım, bana böyle bir soru sorsaydı hoca, kendi çözümünü kendisine anlatsaydım, ben bu problemin çözümünü YÖK'ün son almış olduğu karar şeklinde yapsaydım, sınıfta çakardım. Hoca da kızardı bana. 'Ben size böyle öğretmedim' derdi. Ama maalesef demek yerler değişince, zemin değişince hukuku da değiştirebilme gibi bir lükse sahip Türkiye. YÖK'ün atadığı rektörlerin yapacağı her işlem kanuna aykırıdır. Hem kişisel hem kurumsal mesuliyeti getirir. Aldıkları her karar geçersizdir.''
Din adamlarının eğitilmesinin, yüksek öğretimden yararlanmasının önemine de değinen Fırat, ''Erkekle kadının birlikte dans etmesinin günah olduğu'' yönünde görüş bildiren profesörlerin de olduğunun hatırlatılması üzerine, ''O da YÖK'ün ayıbı. Dil bilmeyen öğretim üyeleri var. Bir bilim adamının bir de yetmez en az iki tane dil bilmesi lazım'' dedi. Öğretim sisteminin bozukluğunu anlatan Fırat, 600 hakimin alınacağı hakimlik sınavına 6 bin adayın başvurduğunu ancak bu adaylardan sadece 300'ünün 70'in üzerinde not aldığını söyledi. Fırat, ''Diplomalarının iptal edilmesi lazım. Çünkü hakim olamayınca ne olacak? Avukat olacak, benim hakkımı savunacak. Hukuku bilmeyen biri benim hakkımı nasıl savunabilir'' diye konuştu.
-''BİR ARKADAŞIMIZ VAR, SİYASİ AHLAKTAN YOKSUN''-
Basın mensuplarıyla yaptığı sohbet toplantısında siyasi ahlak konusuna da değinen Dengir Mir Mehmet Fırat, şunları kaydetti: ''Bir arkadaşımız var, siyasi ahlaktan yoksun. Her insanın bir değer yargısının olması lazım ve bu değer yargısının en azından bir kısmının artı olması lazım. İnsanlara hakaret ederek, televizyonun karşısına geçip, aslında halk tarafından da biraz yanlış anlaşılıyor. Yanlış bir seksüel tercihin içerisindeymiş gibi hareketler yaparak konuşup şaka yaptığını zannetmek, siyasete zarar veriyor. İnsanlar latife yaparlarken latif olmak zorundalar. Siyaset yaparken de belli kuralları, belli çizgileri aşmamaları lazım. Çünkü çirkinleşir, ondan sonrası. O bakımdan ben bu nevi hareket eden arkadaşlara bir kez daha, bundan sonra tabii ki, o seviyeye inmek de benim için zor oluyor. Ama cevap vermek de zor oluyor. Bundan sonra da pek cevap verme niyetinde değilim. Muhatap olmayacağım. Türk siyasetine, siyasi tarihe, siyasetçilere yazık ediliyor. Bundan uzak durulması lazım. Osman Bölükbaşı'nın bugün daha hatıralarını zevkle okursun. Öyle bir latifeleri vardır ki, öyle bir incelik vardır ki, haz duyarsınız. Karşısındaki muhatabı bile haz duyar ondan. Ama bunda öyle değil. Bu, tamamen hiçbir değer yargısını yok farz ediyor. Hakaret, aşağılama... Tuhaf bir yapıya sahip bu arkadaş nedense, inşallah ıslah olur.''