Siyasi partiler için yüzde 10 barajı, bağımsızlar için ise birleşik oy pusulasına 7’şer puntoyla sıkıştırılmaları nedeniyle Seçim Kanunu’nun “adaletsiz” olduğu eleştirileriyle girilen seçimden, beklenmeyen bir “adaletsizlik” çıktı. Hakkari’deki sonuç, neredeyse ‘seçim fantazisi’ olarak görünen ve çok da önemsenmeyen yurt dışındaki vatandaşların gümrük kapılarında kullandığı oyların, aslında partilerin oylarını nasıl da etkileyebildiğini ve bağımsızların ne kadar aleyhine olabildiğini ortaya koydu.
45 OYLA AK PARTİ’Lİ ADAYI GEÇMİŞTİ
Hakkari’de, resmi olmayan sonuçlara göre bağımsız Sebahattin Suvağcı ve Avukat Hamit Geylani ile AK Parti’den Rüstem Zeydan’ın milletvekili olarak girdiği ilan edildi. Bağımsız adaylar 43 bin, AK Parti 29 bin oy almıştı.
Ancak, AK Parti’nin itirazı üzerine, gümrüklerde vatandaşların kullandığı oyların ülke genelindeki oylara dağılımı bir daha yapıldı ve Hakkari’de sonuç değişti. Gümrükte kullanılan oylardan, Hakkari’ye 232 oy düşmüştü ve Seçim Kanunu’na göre gümrük kapılarında bağımsızlara oy verilemiyordu. Dolayısıyla buradan gelen oylar partilere dağıtıldı; bağımsız Suvağcı daha önce 45 oyla geçtiği AK Parti’li Abdulmuttalip Özbek’le yer değiştirdi. Suvağcı dışarda kaldı, Özbek Meclis’e girdi.
YSK: SEÇİM KANUNU BÖYLE
Hakkari ve Yüksekova’da bu değişikliğe DTP’li seçmenin tepkisi ilginç oldu. DTP aleyhine gösteri yaptılar, yönetimi istifaya çağırdılar. DTP Genel Merkezi de, Hakkari ve Yüksekova’daki parti yöneticilerini görevden aldı. Bağımsız Suvağcı ise, gümrük kapılarındaki adaletsizliğe dikkat çekerek, Hakkari’deki seçimlerin iptal edilmesi talebinde bulundu. Ancak Yüksek Seçim Kurulu, bağımsız aday Baskın Oran adına avukat Akın Atalay’ın da aynı gerekçeyle yaptığı itirazı reddetti: Çünkü Seçim Kanunu böyleydi.
PROF. İNSEL: EŞİTLİK İLKESİNE AYKIRI
Prof. Ahmet İnsel, Radikal 2’de bu “etkili eşitsizlik” için şu değerlendirmeyi yapıyor:
AKP’li aday, Hakkari seçmen grubuyla herhangi bir ilgisi olmayan ve bağımsız bir adaya oy verme hakkı olmayan seçmenlerden aldığı oyla, bağımsız aday yerine milletvekili olacak. İki farklı seçmen tabanı üzerinden adayların yarışma yöntemi, Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olduğu gibi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin seçme ve seçilme haklarını düzenleyen ek maddelerini de açık ve etkili biçimde ihlal etti. Bu ihlale karşı Türkiye’de itiraz yolu bittiği için, mağdur adayın AİHM’e başvuru hakkı doğdu. Birkaç yıl sonra mağdur adayın AİHM’de Türkiye’yi mahkum ettirmesine şaşırmayalım.
Prof. İnsel bu eşitsizliği ortadan kaldırmak için formülü de veriyor: Gümrük kapılarında verilen oylar, siyasi partilerin ülke barajı ortalamasına dahil edilebilir. Bağımsız adaylar için “baraj” olmadığına göre, eşitsizlik de ortadan kalkar. İnsel’in bir başka önerisi de, yurtdışında yaşayan seçmenler, Türkiye’de nüfusa kayıtlı oldukları şehir, ilçe ve seçim çevresi için oy kullanabilirler. Gümrük kapılarına, Türkiye genelindeki 87 seçim çevresinde kullanılan oy pusulaları dağıtılırsa, sorun çözülür.
MİLLETVEKİLİ SEÇİLMİYOR, LİDERLER İÇİN REFERANDUM
Prof. İnsel bu sorunu şöyle adlandırıyor: “Yürürlükteki yasada seçimin sadece siyasi partilerin katıldığı bir yarışma olduğu fikri egemen.” Yani, yasalar, seçimi (bağımsız ya da partili) milletvekili seçimi olarak değil, sadece siyasi partilerin yarışı olarak görüyor. İnsel, bu tesbitini, gümrük kapılarında oy verme işleminin başladığı tarihte, henüz milletvekili aday listelerinin kesinleşmemiş olmasına dayandırıyor. Yurtdışında yaşayan vatandaşların milletvekili adaylarına değil, parti liderlerine oy verdiğini söylüyor ve “Bunun anlamı, seçimin parti liderlerinin referandumu olarak görülmesidir” diyor.
Milletvekili adaylarının önseçimle belirlenmeyip, liderler tarafından atandığını da kaydeden İnsel, bu konunun yüzde 10 barajı kadar eleştirilmesi gerektiğini vurguluyor; seçim ve siyasi partiler yasalarının acilen değiştirilmesinin “olmazsa olmaz bir gereklilik” olduğunu belirtiyor.