NECATİ DOĞRU

Hem içeriden, hem dışarıdan Ankara’dan, İstanbul’dan Amerika’da Washington’dan, Avrupa’da Londra’dan Brüksel’den birlikte geliyorlar.
Düğmeye basılmış gibi...
Kabul etmek gerekli.
Disiplinliler.
Hazırlıklılar.
Çalışkanlar.
Sonuç almaya kararlılar.
Söyledikleri şu: “Atatürkçülük gömleği eskidi, kullanıla kullanıla çekti, daraldı. Atatürkçülük gömleği küresel dünyada şahlanmak isteyen Türkiye’ye dar geliyor, bu gömlekten kurtulun. Atatürkçülükten vazgeçin...”
Dertleri bu gömlek.
Bu gömleği parçalamak.
İçeriden yükleniyorlar.
Dışarıdan yekiniyorlar.
Meydanlardan heykelini kaldırın. Resmi dairelerden portrelerini indirin.
Ders kitaplarından fotoğraflarını çıkartın. Caddelere, sokaklara, dağlara, çiftliklere verilmiş olan adını hafızalardan silin. Anayasası’na “değiştirilemez, dokunulamaz” diye koyduğu maddeleri eğin, bükün. Ankara’daki Anıtkabir’ini özel sektöre devredin yarısını dükkânlarında pahalı ithal mallar satılan büyük bir alışveriş merkezi yapın, diğer yarısını da yabancı işadamlarının gelip kalacağı lüks rezidanslara (çok lüks geniş plaza dairesi) ayırın!
Kavga bu...
Saf haliyle yani 1920’ler ile 1930’lu yıllarda aydınların da büyük çoğunluğunun desteğiyle ırk, cins, renk, mezhep farkı, inanç ayrımı gözetmeden, bütün halkı kucaklamış olan Atatürkçülük, zaten değişti, saf halini yitirdi, bugünkü dünya ekonomisine, siyasetine, demokrasiye, küreselleşmeye uyum gösterdi.
Yine razı değiller.
Bir kinle geliyorlar.
Büyük bir nefretle...
1881’de doğdu.
1938’de öldü.
Öleli 70 yıl oldu.
İçeriden ve dışarıdan “Atatürk’ü yeniden öldürmek” ve mezar taşına “Doğumu 1881/ Ölümü: 2008” diye yazdırıp noktayı koymak istiyorlar.
Ne kadar çok hızlandı.
Her gün yükleniyorlar.
İçeriden ve dışarıdan.
Dün İngiliz Gazetesi Times başyazısında “Türkiye’de demokrasiye tehdit olan türban değil, kızgın Atatürkçü generallerdir” diye hücum tazeleme yazısı yazdı. ABD’nin en etkili iki büyük gazetesinden biri olan Washington Post da aynı tür bir yorum haberini okuyucusuna sundu.
İçeriden yükleniyorlar.
Dışarıdan yekiniyorlar.
Bu arada Kıbrıs, sessiz sedasız Türklerin elinden gitti gidiyor... CHP İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ, Meclis’te iktidar milletvekillerinin de dinlediği çok dikkatli, belgeli, tutarlı konuşmalar yapıyor anlatıyor, dikkat çekiyor. Nasıl denk geliyorsa, “Kıbrıs’la ilgili Meclis görüşmeleri hep gece vaktine rastladığı” için gazetelere ve TV’lere haber olamıyor.
Şükrü Elekdağ uyarıyor:
Kıbrıs Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas ile Kıbrıs Türk yönetimi lideri (KKTC Cumhurbaşkanı) Mehmet Ali Talat, “Gelecekte Birleşik Kıbrıs’ta tek egemenlik ve tek vatandaşlık konularında ilke anlaşmasına” vardılar.
Bu şu anlama geliyor:
Kıbrıs’ta 2 halk yoktur.
Kıbrıs’ta 2 yönetim yoktur.
Kıbrısta 2 egemenlik yoktur.
Kıbrıs’ta 2 ayrı halka yani Rumlar’a ve Türkler’e dayalı ortak bir çatı devlet de yoktur. Türkiye’nin 1974’ten beri büyük fedakârlıklarla desteklediği ve Annan Planı’nın da esas aldığı kazanımlar bir kalemde yok olup gidiyor.
Kıbrıs gitti gidiyor.
Tek egemenlik.
Tek vatandaşlık.
Kıbrıs’ın gitmesi demek.
İçeriden yükleniyorlar.
Dışarıdan yekiniyorlar.
Atatürk’ü yeniden öldürmek...
Anıtkabir’i plaza yapmak...