Kılıçdaroğlu, 22-23 Mayıs tarihinde yapılan 33. Olağan Kurultay'ın ardından gerçekleştirilen ilk grup toplantısında yaptığı konuşmada, kurultayın büyük bir heyecan ve coşku içinde geçtiğini, bu duyguları tüm Türkiye'ye yaymaları gerektiğini söyledi.
CHP'nin güzel bir demokrasi geleneğine sahip dünyanın en köklü ve eski partilerinden biri olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, siyasette insanı odak aldığını, etnik, kimliğe ve inançlara saygıyla yaklaştığını belirtti.
Kılıçdaroğlu, 'Onun için kurultayımızda bir demokrasi şöleni gerçekleştirdik ve sağlıklı bir doğum yaptık. Umuyorum bundan sonra hedefimiz Başbakanlık ve CHP'nin iktidarı. Kurultayımızdan sonra AKP'den belli kurmayların ezberlerinin bozulduğunu biliyoruz.
Onların daha ezberlerini çok bozacağız. Şimdi benim bürokraside çalıştığım döneme ait dosyalarımı istiyorlarmış, 'acaba bir şey bulabilir miyiz' diye.
Dosyayı değil, çocukluğumdan bu yana ne istiyorsanız hepsini getirim. Boğazımızdan haram lokma geçmedi, yetim hakkı yemedik, hırsızlarla mücadele ettik bundan sonra da mücadele etmeye devam edeceğiz' diye konuştu.
Halka, 'halkın iktidarını kurma, halkla birlikte sözü verdiklerini' ifade eden Kılıçdaroğlu, bu sözü mutlaka yerine getireceklerini belirtti.
Kurultay'ın ardından maden ocağı göçüğünün yaşandığı Zonguldak'a gerçekleştirdiği ziyaret hakkında bilgi veren Kılıçdaroğlu, Türkiye'deki iş kazalarının yüzde 98'inin önlenebilir olduğunu, bu kazaların kaderle ilgisinin bulunmadığını söyledi.
Kılıçdaroğlu, Uluslararası Çalışma Örgütü'nün madenlerde iş kazaları ve iş güvenliğiyle ilgili sözleşmesinin 1998 yılında Türkiye'de de kabul edilebileceğine yönelik Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı raporunun olduğunu, ancak aradan geçen süreye karşın hayata geçirilmediğine dikkati çekti. CHP olarak, bu sözleşmenin bir an önce TBMM'ye gelmesini istediklerini aktardı.
Madenlerdeki taşeronlaşmaya da değinen Kılıçdaroğlu, 'Maalesef 30 işçimizin hayatını kaybetmesinin temelinde taşeronlaşma var' dedi.
Kılıçdaroğlu, 'Devlet eğer eleman istihdam edecekse iş yasası var, iş yasasının gereklerine göre elemanını alır ve istihdam eder. Taşeron aracılığıyla eleman istihdam etme devletin köleleştirme düzeninin bir sonucudur. Ve bu AKP iktidarının bir politikasıdır bu politikayı da şiddetle reddediyoruz' diye konuştu.
Kamuda çalışan taşeron işçi sayısının 2 milyonu aştığını ileri süren Kılıçdaroğlu, bu kişilerin mutlaka sosyal devletin gerektirdiği haklara kavuşturmak gerektiğini söyledi.
Tuzla'da meydana gelen son iş kazası ile burada yaşamını kaybeden işçilerin sayısının da 134 olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, 'İş kazalarında dünya üçüncüsü, Avrupa'da ise birinciyiz. İş kazalarındaki bu tablo aslında yaşanan dramın bir kader olmadığını, hükümetin gerekli önlemleri aldığı takdirde bu kazaların önemli ölçüde önlenebileceğini de bizim gündemimize getirmiş oluyor' dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İsrail, hangi gerekçeyi gösterirse göstersin, hangi gerekçenin arkasına sığınırsa sığınsın, yapılan eylemin suç olduğunu ifade ederek, 'Doğrudan doğruya Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına yapılan bu suçun mutlaka cezalandırılması, Türkiye'nin kırılan onurunun onarılması gerekmektedir' dedi.
Kılıçdaroğlu, Genel Başkanlığa seçilmesinin ardından ilk kez partisinin grup toplantısında milletvekillerine hitap etti.
İsrail'in, Gazze'ye insani yardım götüren gemilere saldırısını değerlendiren Kılıçdaroğlu, bu ülkede şahin politikalar güden, aşırı sağcı, şiddete, baskıya başvurarak mücadeleyi çözmeye yanaşan bir hükümet olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, bu hükümetin, bugün yaşanan dramatik sorunların temel sorumlusu olduğunu ifade etti.
Kore ve Kıbrıs'tan sonra, ilk kez yabancı bir ülke ordusunun, Türk vatandaşlarına karşı operasyon düzenlediğine işaret eden Kılıçdaroğlu, bunun kabul etmeleri ve görmeleri gereken diğer bir gerçek olduğunu belirtti.
Kılıçdaroğlu, üçüncü gerçeğin, Gazze'nin dramı olduğunu belirterek, Gazze'ye insani yardım götürmek için 9 girişimden 5'inin başarıya ulaştığını, 4'ünün İsrail tarafından engellendiğini kaydetti.
İsrail hükümetinin, iki temel suçu bulunduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, bunlardan birinin orantısız güç kullanımı olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, orantısız güç kullanımının, hangi koşulda ve nerede olursa olsun suç olduğunu dile getirerek, 'Saldırının, uluslararası sularda yapılması da bir başka suçtur.
İsrail, hangi gerekçeyi gösterirse göstersin, hangi gerekçenin arkasına sığınırsa sığınsın, yapılan eylem bir suçtur. Doğrudan doğruya Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına yapılan bu suçun, mutlaka cezalandırılması gerekmektedir' diye konuştu.
'İSTİHBARAT ÖRGÜTLERİNİN BİLGİ AKTARIMI'
Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın olayları anlattığını, ancak bunları anlatmanın yetmediğini belirterek, bazı şeylerin yapılması gerektiğini söyledi.
Bu olayın bilinen, görünen, yazılıp, çizilen bir olay olduğunu ancak buna karşın yeterli önlemin alındığının söylenemeyeceğini ifade eden Kılıçdaroğlu, 'Diplomasinin yeteri kadar hareketlendirildiği, diplomasinin bu konuda başarılı olduğu söylenemez.
İstihbarat örgütlerinin, özellikle bizim istihbarat örgütlerinin, bu konuda yeterli bilgiyi hükümete aktarmadıkları veya hükümetin bunu görmediğini de kabul etmemiz gerekiyor.
Bir şekliyle bulanık sularda kalan bir hükümeti gördük karşımızda. Diplomatik bürokrasisinin daha aktif bir politika izlemesi gerekiyor' dedi.
Kılıçdaroğlu, yurt içinde eylem ve söylemlerde, tahriklere yol açacak hareketlerden kaçınılmasını isteyerek, hükümetin de söylemlerinde buna dikkat etmesi gerektiğini vurguladı.
Türkiye'nin, şu ya da bu şekilde Orta Doğu bataklığına çekilmek istendiğini, 1 Mart tezkeresiyle bu bataklığa sokulmadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, bu süreçte dikkatli politika izlenmesi, devlet adamlığı, büyük devlet olmanın gerektirdiği normlara uygun hareket edilmesi gerektiğini kaydetti.
Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin, geleneksel 'Yurtta barış, dünyada barış' politikasının temel normlarına uygun, herkese eşit uzaklıkta, barışı temel ilke edinerek, barışı korumak için her türlü çabayı gösteren büyük bir devlet olduğunu kanıtlayarak, ucuz politikaların dışında, sağlıklı bir dış politika izlemek zorunda olduğunu kaydetti.
'SÖYLEMLERİ HAVADA KALACAKTIR'
BM Güvenlik Konseyi'nin harekete geçtiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, bu yönde Türk diplomasisinin yaptığı girişimi uygun bulduklarını, ancak buradan bekledikleri kararın henüz çıkmadığını belirtti.
Kılıçdaroğlu, 'Diplomasiyi aktif kılmak, harekete geçirmek istiyorsanız BM Güvenlik Konseyi'nin İsrail'i kınayan bir karar almasını sağlamak durumundasınız.
AKP iktidarı bunu yapmazsa, söylemleri havada kalacaktır. Konseyden, İsrail'i kınayan bir karar almanın zorluğunu biliyoruz. Türk diplomasisinin, ABD'yi ikna etmesi gerekiyor' diye konuştu.
Gazze'ye giden konvoyda 32 ülkeden vatandaşın olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, şu ana kadar en şiddetli tepkinin Türkiye'de verildiğini anımsattı. Kılıçdaroğlu, Türkiye dışındaki ülkelerin de Türkiye'nin gösterdiği tepki kadar tepki göstermesi gerektiğini, AK Parti'nin başarısının burada olacağını savundu.
Kılıçdaroğlu, İsrail Hükümetin dokunulmaz ve bedel ödeyemez bir hükümet olmadığının, ortaya konulması gerektiğini söyledi.
'KANLARI YERDE KALMAMALI'
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun, bir söyleminin çok önemli olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, bu konunun mutlaka uluslararası bir komisyon tarafından soruşturulması ve suçlularının cezalandırılmasını, kendilerinin de istediğini vurguladı.
Kılıçdaroğlu, 'Ölen yurttaşlarımızın kanlarının yerde kalmaması için bu soruşturmanın mutlaka yapılması gerekiyor. Hariri suikastında hangi önlemler alındıysa, hangi soruşturma süreci başlatıldıysa, AKP'nin gücünü kullanarak, bu süreci BM düzeyinde gerçekleştirmesi gerekiyor.
Sadece BM Güvenlik Konseyi yetmiyor. İslam Örgütü, Arap Birliği var; bekliyoruz, daha toplanacak...' diye konuştu.
Kemal Kılıçdaroğlu, AK Parti'nin aktif siyaseti ve aktif diplomasiyi, acilen devreye sokması gerektiğini ifade etti.
İsrail devleti ve halkını hedef almadıklarını, herhangi bir sorunlarının bulunmadığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, aşırı sağcı İsrail Hükümetini, politikalarını ve eylemlerini eleştirdiklerini bildirdi.
Kılıçdaroğlu, AK Parti'nin söylemlerini izlediklerini, sonuç almasını beklediğini, sonuç alınmaması halinde, vatandaşa şikayet edeceklerini belirtti. Siyasette söylemin yetmediğini dile getiren Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin onurunun kırıldığını, bu kırılan onurun mutlaka onarılması gerektiğini söyledi.
'AÇILIM POLİTİKALARININ AÇMAZI'
İskenderun'da şehit düşen bir asker babasının, 'Oğlum vatana feda olsun, bir oğlum daha var onu da veririm' diye feryat ettiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, bu feryadın, acının yüreklere gömüldüğü, AK Parti'nin 'açılım politikalarının açmazını gösteren bir feryat olduğunu' savundu.
Kılıçdaroğlu, son 5 günde 12 şehit, son 1 ayda 39 şehit verdiklerini, bu tablonun pek çok ailenin ocağına ateşin düşmesine yol açtığını söyledi. Bu tabloyu, çözmeleri gerektiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
'Bu çözme, AKP'nin izlediği politikalarla, açılım politikalarıyla değil, etnik kimliğe dayalı siyaset yapmakla değil, bütün yurttaşları kucaklayarak, bu ülkede, bu coğrafyada herkesin kardeş olduğu, kültürel hakların verildiği ama hiçbir şekilde teröre en ufak bir desteğin, imajın verilebildiği bir tablonun olmadığı bir politikanın izlenmesi gerekiyor.
Eğer siz şu ya da bu şekilde açık kapı aralarsanız, o açık kapıdan şehitlerimiz çıkar. AKP, açılım politikasıyla toplumu çok farklı bir noktaya taşımıştır, etnisiteyi siyasetin odağına koymuştur.
Açılım derken, toplumun ayrışmasına yol açan bir politikanın oluşmasına yol açmıştır. Hükümetin daha kararlı, tutarlı, neler yapacağını açıklayan bekleyişimizi sürdürüyoruz.
Şehitlerimizin, terörün olmadığı, yurttaşlarımızın ölmediği, herkesin karnının doyduğu bur Türkiye'yi özlüyoruz ve bu umudu halkımıza vaat ediyoruz.'