“MECLİS'E geldim, hayal kırıklığına uğradım. Meclis'e gidince içim daralıyor." Bu sözler, AKP Afyonkarahisar Milletvekili, Politika Merkezi Başkanı Mahmut Koçak'a ait. Vekilin söz hakkı ve bir etkinliğinin olmadığını, el kaldırıp indirdiklerini, adam yerine konulmadığını, izinsiz konuşamadığını, beyanat veremediğini belirten Koçak, "Liderler ne derse o oluyor. Milletvekiline söz hakkı yok. Dolgu malzemesi olarak değerlendiriliyoruz" diye isyan etti. Koçak ile Politika Merkezi'nde yaptığımız röportaj şöyle: Ağırıma gidiyor 
Sayın Koçak, Politika Merkezi'ni neden kurdunuz?
Politika Merkezi'ni parlamenter olarak daha etkin olabilmek için 2004 yılında kurduk. Yönetim Kurulu'ndaki bütün arkadaşlarımız milletvekili. Değişik partilerden arkadaşlarımız var. Burası tartışma zemini, mayınlı arazi değil. Türkiye'nin geleceği, dünya üzerinde etkin siyaset yapabilmesi için çalışmalar yürütüyoruz. Haftalık konferanslar, aylık paneller düzenliyor ve bunları da bildiri, kitapçık olarak yayınlıyor, anketler yapıyoruz.  Meclis'te bulunmaktan, milletvekili olmaktan mutlu musunuz?
Ben, parlamentonun çalışma şeklini gördükten sonra hayal kırıklığına uğradım; son zamanlarda daha da ağırıma gitmeye başladı. Milletvekilleri yetkisiz. Sadece saat 15.00 ile 20.00 arasında el kaldırıp indirme mekanizması halinde görülüyor. Partimdekiler de alınabilir, bu hiç önemli değil. Milletin iradesini temsil ediyorsa milletvekilinin onuru ve gücünü daima zirvede tutmak lazım. Yok, "Bize 450-550 tane adam lazım; bu dönem şunları getiririz, öteki dönem bunları getiririz. Ellerini kaldırsınlar, indirsinler" dediklerinde Türkiye'ye yazık ederler. Liderler ne derse o oluyor. Aksini söylemek ayıp olur, millet de güler zaten. Politika Merkezi'nde ürettiğim şeylerle gurur duyuyorum. Meclis'e gittiğimde de daralıyorum. Ülkenin geleceği açısından da üzülüyorum. Sormadan konuşamıyoruz

 'Milletvekilleri etkin değil' mi diyorsunuz?
Elin senatörleri, Avrupa'nın ABD'nin senatörleri, sınırötesi ülkesinin menfaati işlerle uğraşırken, bizde milletvekilliği sadece parlamentonun o kafesleri içerisine sıkıştırılmış ve sormadan konuşamayan, beyanat veremeyen, kendi iradesi olmayan gruplar halinde çalıştırılıyor. Bu üzücü birşey. Uyuyan devi uyandırmak lazım ama Türkiye'de siyaset genelde kahramanlar üzerine kurulu.  Meclis'in işleyişinden şikâyet ettiniz, bu konudaki gerekçeleriniz ne?
Milletvekilliği toplumda öyle bir hâle geldi ki; derler ya 'Matemetiksel olarak önemsiz bir aralığa doğru gidiliyor' diye, gerçekten üzücü bir nokta. Milletvekilliği bugün yürütme ile halk arasında yürütme ile bürokrasi arasında sıkışmış bir dolgu malzemesi olarak değerlendiriliyor. Biz, demokratik parlamenter sistemle idare ediliyoruz. Milletvekilliği ve parlamentonun değerinin çok yüksek olması lazım. Bunun da ölçüsü çok kanun çıkarmak değil. Evvela milletvekillerinin araştırma yapabilmesi, belli konularda ağırlıklarının olabilmesi ve milletvekillerinin halkın iradesini hür bir şekilde parlamentoya yansıtabilmesi gerekir. Bunu da sağlayacak olan Siyasi Partiler ve Seçim Yasası'dır. Diğerleri fasafisodur. Siyasi Partiler ve Seçim Yasası değişmediği sürece Türkiye'de halkın iradesi parlamentoya yansımaz. Biri halkın gündemi, biri de parlamentonun gündemi diye hep iki gündemi yaşarız. Bunu hep yaşıyoruz. Sizin döneminizde bunlar yapılabilecek mi?
Eğer, siz siyasi partileri fikir üreten ve ürettiği fikirleri de rahat bir şekilde lideriyle, yönetimiyle tartışabilen bir hâle dönüştüremezseniz, siyaset partilerin dışına kayar. Bugün onu yaşıyoruz. Parti içi demokrasi yok. Kimse kendini kandırmamalı. Siyaset Türkiye'de daha siyasallaşmamıştır. Bunun siyasallaşabilmesi için parti içi demokrasinin adam gibi olması lazım. AKP'de parti içi demokrasi yok 
'Parti içi demokrasi yok' dediniz, partiniz için de bunu söyleyebilir misiniz?
Bütün partiler için söylüyorum. Gayet ortada, net yaşanılan şeyler. Çok kanun çıkarmak, çok iyi yönetmek anlamına gelmez. Meclis Başkanımız hep şununla gündeme geliyor; çok kanun çıkardık, ne kadar kilo et yedik, ne kadar ton yağ sarfettik. Milletin zihninde hep bu kalmış, parlamento bu değil. Ben, Dışişleri Komisyonu'ndayım. 3 yıl içerisinde Dışişleri Bakanımız Abdullah Gül'ü bir kere gördük. Türkiye bana dış siyasetini emanet ediyor. Ben, ne kadar ciddiye alınıyorum düşünün. Ciddiye alınmıyoruz 
Ciddiye alınmadığınızı mı düşünüyorsunuz?
Bence komisyonların ciddiye alınması lazım, yürütmenin yasamayı ciddiye alması lazım. "Ben güçlüyüm, bu partinin kurucusuyum; onlar kim, bana yanlış yapanı zamanı gelince listeye koymam" zihniyeti ile hareket ediyorsan onlar da yakışıksız, çok çirkin, basit, ilkel yaklaşımlar. Onun için herkesin parlamentoyu ciddiye alması lazım. Başbakan, bakanlar parlamentoyu ciddiye almalı. Dışarıdan halk milletvekillerini çok farklı görüyor. Makam arabaları, şoförleri, telefonları bedava olan, emrinde bir sürü adamı olan gibi. Böyle bir şey yok. Hangi milletvekilinin makam arabası var? Makam arabalarının olması için sadece yönetimde yer alması gerekir. Milletvekilinin makamındaki telefonunun iki maaşlık indirimi var. Çoğu milletvekili de o barajı geçtiği için cebinden ödüyor. İki ayda geçiyor. Geri kalan 10 ayı cepten ödeniyor.

87 milletvekili kartzede
MAHMUT Koçak, milletvekili maaşının yetmediğini, özlük haklarının çok kötü olduğunu, 87 vekilin kredi kartının bloke edildiğini söyledi. Vekillerin yaşam koşullarının düzeltilmesini isteyen Koçak, "İktidar ve muhalefet, konuyu birbirlerine atarak milletvekillerini çıkar çevrelerinin kucağına atmamalı" diye uyardı. 
Milletvekillerin yaşam koşulları kötü mü diyorsunuz? Milletvekilinin ortalama masrafı nedir?
Yöresine gidip gelmesi 200 milyon lira ve her hafta gittiğinde ayda 1 milyar lira benzin parası veriyor. Telefonu ilave ettiğinde ortaya 1.5 milyar lira çıkıyor. Seçmenlerin ağırlanması da 1.5 milyar. Onu da eklersen 3 milyar lira tutuyor. Aldığı zaten 6.5-7 milyar lira. Çocukların okulu, evinin geçimi... Diyorlar ki; "Milletvekili ne biçim giyinmiş." Adam gibi giyindiğinde onun maliyeti ne olacak? Meclis Başkanımız'ın, milletvekillerinin özlük haklarını bir an önce düzeltmesi lazım. İktidar ve muhalefetin konuyu birbirine atarak milletvekillerini çıkar çevrelerinin kucağına atmamaları lazım. Çok dürüst pırıl pırıl arkadaşlarımız var. Hiç kimsenin onları zor duruma düşürüp de kötüye tevessül ettirmemesi gerekir. Genç yaşta vefat eden arkadaşlarımız oldu. Çocukları, eşleri geriye dönüp baktığımızda 2.5 milyar lira maaş alıyorlar. Bunlar şimdi Ankara'dalar. Ev kiralarının 1 milyar lira olduğunu düşünürsek, bu insanları çaresizliğe bırakmamak lazım.
Parlamenterlerin çok az da olsa yanlış işlere tevessül etmemeleri için bu işi Meclis Başkanımız'ın üstlenip, milletvekillerinin özlük hakları ile ilgili düzenlemeyi yapması gerekir.  Zor durumda olan milletvekilleri var mı?
Var tabii. Kredi kartları bloke olmuş 87 milletvekilinden söz ediliyor. 
Peki ne yapıyor bu milletvekilleri?
Çeviriyor, ikinci bir kredi kartı alıyor. Onu oraya ödüyor, onu oraya ödüyor. Peki sonra ne olacak? Ciddi bir borç yükü ile karşılaşacak. Milletvekilleri çok korunmasız, dokunmazlığın ötesinde korunmasız. Çok çabuk iftiraya, çok çabuk eleştiriye uğruyorlar.

“Milletvekillerinin yanlış işlere tevessül etmemesi lazım" derken, böyle milletvekilleri var mı?
Sanmıyorum ama bu bir yol açar. Yokluk, hırsızlık yapmak için bahane değildir. Milletvekillerinin çalışma şartları ve statülerinin düzeltilmesi lazım. Demokratik parlamenter sistem bizim herşeyimiz. Bunu ayakta tutamazsak rejim sıkıntısı çekeriz. Onun için sisteme sahip çıkmamız lazım.
Mehtap GÖKDEMİR / tercüman