Türkiuye'de işsizliğin almış başını gittiği, bakamadıkları cami avlularına bıraktığı, sokaklarda uhu çeken çocukların her geçen gün arttığı ve giderek potansiyet tehlike haline geldiği, okullarda oturacak sınıf kalmadığı,babaları iş bulamadığı ve işten çıkartıldığı için milyonlarca çocuğun aç bilaç yattığı veya yollarda kağıt mendil sattırıldığı ülke bizim ülke değilmiş gibi Sağlık Bakanı Recep Akdağ, sanki kendi iş ve aş verecekmiş gibi gibi halkı doğum yapmaya teşvik ediyor. Bakan bunları açıklarken neye dayanarak açıkladığınıda söylemeli. Allah yarattığına kısmetinide verir sözünden yola çıkıyorsa buna katılmıyoruz. Faniler tarafından iş verilmeyen insanlar ve ekmeğine el konulan insanlar her zaman açkalmaya mahkumdur, siz allahın kısmetini kapatmayacaksınız, her doğana iş ve aş bulmakla yükümlüsünüz ve bunun için o görevlere geldiniz. Bunu yapabiliyormusunuz? Ve yapabildinizmi? Zengin daha zengin edilirken, çalışanların işsizliğe yoksulluğa itildiği bu ülkede sizin söylemleriniz sadece ucuz çalıştıracak işçi kayğısından, yani zengin ettiğiniz kişilerin yanında çalışacak ucuz işgüçleri olmasını isteğinizden geliyor.
İşte bu ülkenin kendisini kurtarmış insanlarının açlık sınırı atında kıvranan insanlara verdikleri akıl buyrun okuyun.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, ölçüsüz bir biçimde, Batılı kültürün etkisiyle ve birtakım klişeleşmiş sloganların tesiriyle doğurganlık sayılarının çok aşağılara indirilmesi halinde, Batılıların geçtiği yanlış yoldan geçilmiş olunacağını ve yanlış bir mecraya sürüklenileceğini söyledi.
''İşçi ve İşveren Kesiminde Üreme Sağlığı Konusunda Farkındalık Yaratma Projesi''nin tanıtım toplantısında konuşan Akdağ, dünyada her yıl 200 milyon kadının gebe kaldığını ve 120 milyon bebek dünyaya geldiğini, ancak bunlardan 6 milyona yakınının bir yaşına gelmeden hayatını kaybettiğini söyledi.
Türkiye'de her bin bebekten 200-250'sinin hayatını kaybettiği dönemden, her bin bebekten 25'inin yaşama veda ettiği duruma gelindiğini kaydeden Akdağ, ''Ama hala Avrupa'nın gerisindeyiz. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) bebek ölümleri açısından 2010 hedefini binde 20'nin altına çekmeyi hedefledi. Ancak biz bunu 2008 olarak öne
çekerek, ciddi tedbirler aldık'' diye konuştu.
''Ben devlet olarak her şeyi bilirim, her şeyi ben yaparım'' zihniyetinin değiştiğini kaydeden Akdağ, ''Ne kadar hizmet vermek isterseniz isteyin, bunu 'sosyal erişebilirlik' dediğiniz noktaya ulaştıramamışsanız, hizmet veremezsiniz. Bu iş sadece 'vatandaşa kondom dağıtıyorum, hap dağıtıyorum' demekle olsaydı, Türkiye'nin
belli bölgeleri arasında bu kadar büyük uçurum açılmazdı'' dedi.
Akdağ, kültürel ve sosyal meselelerin devlet ve sivil toplum kuruluşlarının işbirliğiyle aşılması gereğine işaret etti. Doğum kontrolü, nüfus planlaması ve aile planlaması gibi tabirlerin artık sağlık camiası açısından rafa kalkmış tabirler olduğunu ifade eden Akdağ, ''Her ne kadar mevzuatımızda bu tabirlerden bir kısmı hala varsa da, artık dünyanın geldiği nokta üreme sağlığı noktasıdır'' diye konuştu.
Türkiye'de doğurganlık yaşındaki bir kadının ortalama doğum sayısının 2.2 civarında olduğunu anlatan Akdağ, bu sayı 2.1'in ya da 2'nin altına düştüğünde, toplumların ihtiyarlamaya başladığına dikkati çekti.
Ailelerin, kendilerinin ve çocuklarının sağlığını gözetecek biçimde çocuk sahibi olmaları gerektiğini belirten Akdağ, tanıtımı yapılan programın esasının da bu olduğunu bildirdi.