Serdengeçti, Adana`da verdiği ``Para Politikası`` konulu konferansta, cari işlemler açığını değerlendirirken, yüzde 8`lik bir büyüme sağlandığı tahmin edilen 2004 yılında Türkiye`nin GSMH`sinin yüzde 5.2`si oranında cari işlemler açığı verdiğini, açığın GSMH`ye oranının bu yıl yüzde 3.7`ye, 2006`da yüzde 3.4`e 2007 yılında da yüzde 3`e ineceğinin tahmin edildiğini anlattı.
Serdengeçti, dünyada derinleşen ticari ve finansal entegrasyonun, makro ekonomik istikrarı sağlamış ülkelerde eskisine oranla daha yüksek cari açıkların sürdürülebilirliğini sağladığını ileri sürdü.
1980-2001 yılları arasında Türkiye`dekiler de dahil 19 ülkede 52 adek ödemeler dengesi krizi yaşandığını vurngulayan Serdengeçti, krizlerden 51`inin ``yönetilen kur rejimlerinde`` sadece Arjantin`deki 1990 ödemeler dengesi krizinin dalgalı kur rejiminde yaşandığını belirtti.
Ödemeler dengesi krizine girdikten sonrda dalgalı kur rejimine geçen ülkelerin dalgalı kurun şok emici özelliği nedeniyle yeniden ödemeler dengesi krizine girmediğini vurgulayan Serdengeçti, rejim değişikliği yapmayıp yönetilen kur rejimine devam eden ülkelerin ise değişik nedenlerle ekonomik kırılganlıklar ve peşpeşe krizler yaşadığını belirtti.
Türkiye`nin bugünkü koşullarının, dalgalı kur rejimi uygulanması nedeniyle geçmişten çok farklı olduğunu ifade eden Serdengeçti, ayrıca bankacılık sektörünün açık pozisyon miktarının da çok düşük olduğunu bildirdi. Serdengeçti, ``Ancak reel sektör açık pozisyonlarına dikkat etmelidir. Geçmiş eğilimlere dönmek risktir`` dedi.
Süreyya Serdengeçti, geçmişten farklı olarak YTL`nin yapay olarak değerli tutulmadığını, kısa vadeli sermaye hareketlerinin teşvik edilmediğini, döviz rezervinin yüksek seviyede bulunduğunu, daha sıkı para ve maliye politikaları uygulandığını, daha düşük bir enflasyon ortamında bulunulduğunu, makro ekonomik istikrarda önemli mesafeler alındığını ve sermaye hareketlerinin yapısının değiştiğini anlattı.
Serdengeçti, geçmişteki cari dengenin krize yol açmasının, gevşek maliye politikaları, sabit veya öngörülebilir kur rejimleri, aşırı iç talep artışı, vadelerin kısalması, yüksek enflasyon, oynak ve dengesiz büyüme dönemleri, ekonomik belirsizliklerin artması ve cari açığa karşı gerekli tedbirlerin alınmasında geç kalınmış olmasından kaynaklandığını bildirdi. Serdengeçti bu koşulların bekleyişleri bozarak, iç ve dış şokların tetikleyici etkisiyle döviz talebinde artışa yol açtığını ve bunun da rezervler üzerinde baskı yarattığını, sonuçta da kriz ve devalüasyonun gündeme geldiğini belirtti. |