Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı Turan Erol, ’itibarımız zedeleniyor’ diyen Basın Müşaviri Nalan Yıldız’ın görevine son verdi. Başkan Erol’un emriyle Nalan Yıldız “tedbirli” olarak odasını boşaltırken, kurul kararını da hiçe sayarak Halkla İlişkiler Uzmanı olarak görevlendirildi.
Nalan Yıldız, keyfi kararla yapılan görev değişikliği işleminin iptali istemiyle Ankara İdare Mahkemesi’ne başvurdu. Yıldız avukatı B. Turhan Gündüz aracılığıyla yaptığı iplat istemi başvurusunda, kurumda karşılaştığı keyfi uygulamalarla ilgili şunları kaydetti:
“Kamusal görevlerini sorumluluk ve duyarlılıkla sürdüren müvekkilimin önce davalı idare tarafından temin edilip basın bürosuna gönderilen gazete ve süreli yayınlar, arkasından da internet bağlantıları kesilmiş. Bu gelişme üzerine bulunduğu göreve usulsüz atandığı yönünde basında haberler çıkan Hukuk İşleri Daire Başkanı bu yayınlar ve internet bağlantısının kesilmesi emrini kendisinin verdiğini, hoşuna gitmiyorsa dilediğini yapabileceğini, durumu öğrenmeye çalışan basın bürosu görevlileri aracılığıyla müvekkilime iletmiştir
Bunlara rağmen yasal görevini yapmaya devam eden ve bir türlü odasını boşaltmayan müvekkilimin bu kadar tehdit ile yıldırılamayacağını anlayan davalı idare, başka önlemleri devreye sokmuştur.
Müvekkilim atandığı günden bu yana görevi başarıyla sürdürmüştür. Ancak son dönemde bu çalışmaları yapması davalı idarenin başkanlık makamından kaynaklanan nedenlerle olanaksız hale gelmiştir. Başkanlık makamı özellikle kurum aleyhine basında yer alan haber ve makalelerin basın bülteninde yer almasını engellemiş; tam adıyla sansür uygulamıştır. Sonra da kurum adına çok önemli açıklamalarda, yapılacak açıklamaların müvekkilim tarafından denetlenmesine izin verilmemiş, hatta bypass edilerek basın açıklamaları davalı idarenin başkanı tarafından yapılmıştır. Üstelik bu tavır toplumu (hatta son günlerde sadece Türk Vatandaşlarını değil dünyayı) ilgilendirir konularda daha da belirgin netlikte bir tavra dönüşmüştür. Örneğin Kanal 7 televizyonu ile ilgili konuda veya hukuk işleri dairesine yapılan atamalar konusunda. Bu konuların tamamı basında tartışılıp eleştirilmiş ve kurumun imajına zarar veren boyutlara ulaşmıştır.”
Dilekçede Başkan Erol’un görev değişikliği ile yetinmeyip, Nalan Yıldız’a karşı rencide edici emirler de verdiği belirtilerek şöyle denildi:
“Arabasını her zaman park ettiği yere park etmesi yasaklanmış, hatta kapıdan girişi bile engellenmeye çalışılmış. Haberi olmadan (kendisine tebliğ edilmeyen bir idari işlem ile) görevden alınmış; kendisi içinde oturuyorken ve görevi gereği hazırlaması gereken bülteni hazırlamaya çabalıyorken odası boşaltılmış ve refakate alınarak bundan böyle oturması (çalışması değil, çünkü fiziki ortam amaca dönük çalışmaya uygun değildir) istenilen yere (kurum kütüphanesinde bir masa) mevcutlu olarak götürülmüştür.”
Yıldız, tehdit edildi
Nalan Yıldız ayrıca Başkan Erol’un emriyle kendisini tehdit ettiklerini öne sürdüğü iki çalışan hakkında da savcılığa suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusu başvurusunda şu gerekçeler sıralandı:
“Müvekkilim ve bürosunun kurumca sağlanan süreli yayınları, sonrasında da internet bağlantısını keserek çalışamaz hale getirmişlerdir. Buna da direnince odasını boşaltmasını istemişler, buna da direnip işini yapmaya çalıştığını görünce, başkanlık makamına davet ederek, sanıklardan Muhlis Engür aracılığıyla “Bu ana kadar yapılanların şimdilik verilen bir ceza olduğu, ancak direnmeye devam ederse başına daha büyük belalar geleceği, daha büyük cezalarla karşılaşacağı” konusunda tehdit etmişlerdir. Sanık Muhlis Engür bu görüşme sırasında müvekkilime “yaptıkları nedeniyle Sanıklardan Turan Erol’un kendisini kınadığını” eklemeyi de unutmamıştır.
Amaçları uğruna (ki müvekkilim bunların kamu yararı içermediğini düşünüyor) yapamayacakları bir şey olmadığı görünen sanıkların sadece bu noktada, yasanın 17. maddesinin aradığı “kararlılığa” sahip olduklarını düşünüp avunabiliriz belki…
Sanıkların yasanın 22/g maddesinin açık emrini yerine getiren basın bürosunu çalışamaz hale getirmiş olmaları nedeniyle, bu eylemlerinin TCK. 257 anlamında Görevi Kötüye Kullanmak suçunu oluşturduğu tartışmasızdır.
Kamusal görevini yerine getirmeye çabalayan müvekkilimin bu görevini engellemeleri de TCK. 265. maddesine göre suçtur.
Yine gerek Muhlis Engür, gerekse Barış Akgül’ün Sanıklardan Turan Erol’un da adını kullanarak müvekkilimi tehdit etmeleri eylemi TCK.106/d gereği suçtur.”
TURKTIME