Yabancı sermayenin Türkiye'ye gelmesinden veya Türkiye'nin AB'ye entegre olmasının öneminin sadece çok büyük sanayii ilgilendiren bir konu olarak ele alındığını belirten Sabancı, asıl önemli olanın ise KOBİ'ler olduğunu vurguladı. Sabancı, TÜSİAD olarak uluslararası iş geliştirme faaliyetleri ile ilgilenen 'TÜSİAD International' adlı çalışıma birimiyle yurt dışında bulunan şirketler ile Türkiye'deki şirketler arasında iş ilişkileri geliştirmek ve bunu özellikle KOBİ'ler zemininde gerçekleştirmek için çalışmalar yürüttüklerinin altını çizdi.

AVRUPA KOBİ'LERİ TÜRKİYE'YE GELİYOR

Ayrıca, Avrupa'nın büyük şirketlerinin yeni açılım alanı olarak Çin'i belirlediğine işaret eden Sabancı, şirketlerin Çin'e gitmek, orada yatırım yapmak için yarış içinde olduklarına dikkat çekti. Avrupa'nın KOBİ'lerinin de yabancı ülkelerde yatırım ihtiyacı içinde olduğunu belirten Sabancı, bu KOBİ'lerin Çin'e gitmeye güçlerinin yetmediğini, bunun yerine Türkiye'ye gelmek istediklerini vurguladı.

"Biz bunu uzun süredir, son zamanlarda Danimarka, İtalya ve Almanya'da 'Türkiye KOBİ'lerin Çin'i olabilir' şeklinde demeçlerle karşılaştıklarını kaydeden Sabancı, bu demeçlerin hükümet tarafından yakından takip edilmesi gerektiğini ifade etti. Sabancı, bu gerçeği büyüteç altına almakta fayda olduğunu söyledi. Türkiye'nin enflasyon, bütçe açığı, kur, faiz gibi temel ekonomik göstergelerde sağladığı istikrarı, mevcut açığı kapatacak bir yatırım artışına, istihdam artışına dönüştüremediğine dikkat çeken Sabancı, ortalama büyüme rakamlarının çok ciddi bir sıçrama göstermiş olmasına rağmen, bazı sektörlerde büyümenin hala son derece yavaş, bazılarında ise küçülme şeklinde gerçekleştiğinin altını çizdi.

İşsizliğin hala ağır bir sorun olmaya devam ettiğini kaydeden Sabancı, söz konusu sorunların aşılabilmesi için, dinamik, kolay uyum sağlayan, istihdam yaratma kapasitesine sahip KOBİ'lerin gelişmesinin önünün açılması gerekliliğini vurguladı. Sabancı, devletin ve KOBİ'lerin sermayelerinin atılım yapmaya yeterli seviyede bulunmadığını belirterek, yapılacak şeyin yabancı sermayeyi KOBİ'lere çekecek özel programlar uygulayarak, Türk KOBİ kesiminin AB'nin KOBİ kesimiyle entegrasyonunu sağlamak olduğunu kaydetti.

"SERMAYE GRUPLARI ARASINDA İŞBİRLİĞİ LAZIM"

Sabancı, siyasilerin kendilerine taban sağlama kaygısıyla yanlış biçimde yönlendirdikleri büyük sermaye-küçük sermaye ayrımına dayalı bakış açısını terk ederek, farklı büyüklükteki sermaye gruplarının ve girişimlerin birbirlerini tamamladıkları gerçeğinin altını çizerek, güçlü

bir işbirliği zemini yaratmak gerektiğini ifade etti.

AB ve ABD ilişkilerinde meydana gelebilecek olumsuzlukların, iç siyasette gündem sapmaları diğer önemli risk unsurları olarak dikkatle izlenmesi gerektiğini belirten Sabancı,Türk ekonomisinin içeride ve dışarıda en ufak bir güven kaybına tahammülü bulunmadığını vurguladı. Türkiye'nin çok güç koşullardan geçtiğini hatırlatan Sabancı, söz konusu güçlüklerin aşılmasında IMF ile yapılan stand by anlaşmalarının önemli bir etkisin olduğunu savundu.

IMF ile yapılan stand by anlaşması kapsamında Türkiye'ye büyük çaplı doğrudan kredi sağlandığını belirten Sabancı, bu sayede uluslararası piyasalarda Türkiye'nin itibarının arttığını kaydetti. Stand by anlaşmasıyla Türkiye'nin belli bir mali disiplin içine girdiğine dikkat çeken Sabancı, anlaşmanın yeni diliminin de bu işlevlerin devamı için büyük önemi olduğunu vurguladı.

Sabancı, IMF ile yapılacak stand by anlaşmasının imzalanmasının geçikmesinin, bütçeye yük getirecek bazı uygulamalarla siyaset sahnesinin eski alışkanlıklarının yeniden canlandığı izleniminin uyandırılması, dış politikada belirsizliğin egemen olduğu bir dönemden geçiliyor olması, iç ve dış piyasaların tedirgin bakışlarının Türkiye üzerine yönelmesine neden olduğunu savundu.

"IMF İLE ANLAŞMA ARTIK İMZALANMALI"

Hükümetin Nisan ayında imzalanacağını ilan ettiği IMF anlaşmasını artık kesin olarak ne zaman imzalanması gerektiği konusunda bir karar vermesi gerektiğini kaydeden Sabancı, yurt içinde siyasal dalgalanmalara neden olacak gündem sapmalarına izin verilmemesi, uluslararası camianın bölge ve dünya siyasetindeki konumundan ayrı düşüldüğü izlenimlerine son verecek, güven yaratıcı açık deklarasyonlarda bulunulmasının git gide daha da önem kazandığını ifade etti.

Türkiye'nin, yakaladığı nispeten istikrarlı bu ortamı, bir atılıma dönüştürmek zorunda olduğunu dikkat çeken Sabancı, bunun sağlanması için, mevcut istikrar ortamının titizlikle korunurken, yapısal eksiklerin tamamlanması ve AB müzakerelerinin bir sanayi stratejisi çerçevesinde yürütülmesi gerektiğini vurguladı. Sabancı, Türkiye'nin istihdam ve gelir dağılımı sorunlarına çözüm üretecek olan KOBİ'leri, söz konusu stratejinin kalbine yerleştirecek bir vizyona ihtiyaç duyulduğunun altını çizdi.