İşte o makale...
'Türkiye'de laik sistem tehlikede mi?'
“1923’da Cumhuriyet’i kuranlar şimdi mezarlarında dönüyor olabilir. Türkiye’nin net çizgilerle laik ve ulusalcı bir devlet olarak devlet olan Türkiye'nin vizyonu sorgulanıyor. Bu sadece bir devlet ya da din ayrılığı değil aynı zamanda dinin kamusal yaşamın tüm alanlarından kaldırılması sorgulanıyor”
Türkiye Cumhuriyeti’nin 29 Ekim’deki 89. Yıl dönümü yaklaşırken, politik değerler daha önce hiç sorgulanmadığı şekilde sorgulanıyor. Genel olarak toplum 1980 askeri darbesinden sonraki açılımı, yeni bir politik çatı olarak gördü. Ancak süreç, dinin politikadaki rolü ve kamu yaşamında yükselen muhafazakarlıkla birlikte eski yaraları da açtı.
Türkiye’de laiklik kelimesini tanımlaman zor. Londra Merkezli düşünce kuruluşu Chatham House’dan fadi Hakura’ya göre Türkiye anayasal olarak laik bir devlet, ancak laiklik ülkenin tarihi ve coğrafi koşulları nedeniyle benzeri olmayan bir şekle sahip.
Örneğin, laikliğin günlük yaşamdaki sembolik örnekleri konusunda kesin tanımlar varken –türbanın kamu alanlarında yasaklanması- gibi laiklik kavramına oturmayan noktalar da var.
SESLİ TARTIŞMA
Bazı yorumcular Diyanet İşleri’nin laik bir devlette olmasını eleştiriyor. Diyanet İşleri personeli kamu personeli ve devlet bütçesinden faydalanıyor ancak sadece Sunni Müslümanlar’a hizmet ediyor.
Ülkedeki Hristiyanlar, Yahudiler, Alevi Müslümanlar ve inançlı olmayan kesim bu birimden hizmet alamıyor.
Kamu danışma süreci Türkiye’deki laiklik kavramının reforme edilmesi ya da yeniden tanımlanması konusundaki süreci reddediyor.
Bu noktada hükümet dışı örgütlenmelerin sesi çıkıyor. Türkiye’nin önde gelen sivil toplum kuruluşlarından TÜSİAD, Türkiye’de laikliğin diğer Batı ülkelerinden farklı bir noktada olduğunu, çünkü devletin inananlara, inançlara ve inanmayanlara eşit noktada yaklaşmadığını düşünüyor.
LAİKLİĞİ YENİDEN TANIMLAMAK
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan muhafazakarlıktan hiç uzaklaşmadı. O ve 10 yıldır iktidarda olan İslami rotalı Adalet ve Kalkınma Partisi laikliği yeniden yorumlamayı denedi.
Örneğin Erdoğan ve partisi türban yasağına devam etmeyi reddetti.
Daha da fazlası, Bşbakan defalarca ‘Sadece devletler laik olabilir, bireyler değil’ söyleminde bulundu.
Bu yılın başlarında Erdoğan ‘dindar yeni nesil’ söylemiyle bir tartışmaya sebep oldu. Hemen ardından da İmam Hatip olarak bilinen dini eğitim veren okullara 11 yaşında çocukların alınması kararlaştırıldı.
Başbakan bu yeni bakış açısıyla ilgili 2011 Eylül’ünde Mısır’a yaptığı ziyaret sırasında bir tanımlamada bulunmuştu. Erdoğan kendini laik devletin Müslüman Başbakan’ı olarak tanımladı. Bu yeni yaklaşım Türkiye’de köşe yazarları tarafından laikliğin değiştirilmesi olarak yoramlandı.
Bunun gibi söylemler ve hareketler Erdoğan’a karşı eleştirileri çoğalttı. Erdoğan İslami bir gündeme sahip olmakla ve gizlice dini muhafazakarlığı kurmakla suçlandı.
Türkiye’de gelecekte laikliğin şekillenmesi politik sistemdeki değişikliklere bağlı.
'ÇOK FAZLA GÜÇ'
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak, Osmanlı İmparatorluğu’na gönderme yaparak Başbakan’ın ‘padişahlığı geri getirmek’ istediğini belirtmişti.
Toprak, bunu “Başbakan padişahlığı geri getirmek istiyor. AKP vatandaşları nesneleştirmek, toplumu ümmetleştirmek istiyor” sözlerine de yer verildi” sözleriyle anlattı.
Ancak Erdoğan ülkesinin İslami inancının gizlenmemesi gerektiğine inanıyor. Erdoğan geçen ay yaptığı bir konuşmada Türkiye’deki demokratik değerlerin ve dini inançların uyumunun diğer ülkelere ilham kaynağı olabileceğini söyledi.
Erdoğan, “Müslüman çoğunlukta bir ülke olarak demokrasiye en ileri seviyede önderlik ediyoruz ve diğer tüm Müslüman ülkelere de örneğiz” demişti.