Tuğçe Tatari/Akşam

Bir tek Deniz Seki mi uyuşturucu kullanıyor

Bugün uyuşturucu hakkında yazmak istedim. Çünkü Deniz Seki olayı yaşandığından beri okuduklarımın ve izlediklerimin kulaktan dolma, yanıltıcı bilgiler içerdiğini düşünüyorum. Zaten köşe yazarlarımız da konuya 'duygusal' açıdan yaklaşmaktan başka bir şey yapmıyor.
Madem herkes bu konuyu konuşuyor ve merak ediyor, o zaman yazalım.
Psikiyatr Dr. Ümit Yazman bağımlılıklar üzerine ihtisas yapmış, dünyanın birçok ülkesinde bu konuda çalışmalar yapmış biri.
Kendisiyle uzun bir sohbet yaptık. Yazıyı ondan aldığım bilgilerle doğrulatarak yazıyorum...
İlk olarak tepkim şuna; sanki ülkede sadece zengin kesim uyuşturucu kullanıyormuş gibi bir algı yaratılıyor. Oysa tamamen yanlış. Özellikle İstanbul'un en büyük uyuşturucu problemi sokaklardaki tinerci-balici çocuklar. Böyle bir gerçeklik varken uyuşturucuyu 'zengin eğlencesi gibi' göstermek son derece yanlış.
Varoşlarda tercih edilenle elit kesimde tercih edilen uyuşturucu elbette farklı. Biri gramı 160 TL'ye satılan kokaini tercih ederken, diğeri 5 TL'ye satılan hapları tercih ediyor. Yani herkes kesesine göre uyuşuyor.
Her şeyden önce zengin ya da fakir, genç neslin en büyük tehlikesi esrar. Çünkü bağımlılık etkisi en az eroin kadar güçlü.
Dünyada yıllar önce tartışılmış ve bağımlık yarattığı onaylanmış. 'Hocam ottur zararı yoktur' diyenler sadece kendilerini kandırmakta. Mesele esrarın bitkiden geliyor olmasıysa kokain ve eroin de bitkiden gelmekte.
Aslında en önemli konu başlığı bu işin piyasası. Uyuşturucu alım-satımı ciddi ve tehlikeli bir ticari piyasa. İçinde reklamı, tanıtımı, müşteri memnuniyetini barındırır.
Şöyle ki; bazı dönemlerde bazı maddeler piyasadan çekilir. Misal; torbacısından (Uyuşturucu satıcısının halk arasında kullanılan adı) kokain almaya giden biri çok ucuza 'taş' diye bilinen bir ileri saffasını bulur. Kokain bir süre bulunamayacaktır çünkü artık 'taş'ın öne geçme zamanıdır. 
Bu üzerine düşünülmüş ve karar verilmiş bir marketing sistemidir. Belli müşterilere 'Bak bu yeni çıktı, dene' diye bedava, tanıtım amaçlı uyuşturucu hediyeleri verilmekte. Çünkü işin içinde büyük ama çok büyük paralar dönmekte.
Şimdi bunları neden yazıyorum biliyor musunuz, çünkü cehalete çok kızıyorum. 2008 yılında İstanbul'da 54 kilo kokain ele geçirilmiş. Bu sadece ele geçirilen, yakalanan miktar.
Bu miktarın tamamını Deniz Seki mi çekecekmiş? 'Bu ünlüler böyle' yorumları yapanlar evdeki çoluğundan çocuğundan emin miymiş?
Neyse.. Konuya geri dönelim...

Deniz Seki'nin yakalanmasıyla rahatlayanlar

Son örnek diye yine Deniz Seki'nin adını kullanalım. -Tüm ünlüler için geçerli- Deniz Seki uyuşturucu kullandığı için yakalandığında birçok kullanıcı rahatlıyor. 'Hah işte ben söylüyorum kimse inanmıyor, herkes kullanıyor abi' yorumunu yapıyor... Ünlü birinin de kendiyle aynı durumda olması, ego rahatlaması yaşamasına sebep oluyor.
Dr. Yazman 'İki tip insan var. Kaybedenler ve kazananlar. Kaybeden kazananın kaybetmesini ister ve bundan mutlu olur, kazanan kaybedenin kaybetmesini görmekten mutlu olur' diyor.
Aynı psikolojiye bağlı olarak; En yakın iki arkadaştan sadece biri uyuşturucu kullanıyorsa mutlaka diğerine de kullandırtmak için elinden geleni yapıyor... Bu arkadaşını sevmediği anlamına gelmiyor. Ama onu da içerken görene kadar rahat edemiyor.

Uyuşturucu
yaratıcılığı artırır mı

Herkeste bir algı bozukluğudur gidiyor. 'E onlar sanatçı, yaratmak için kullanacak tabii' fikirleri ortaya saçılıyor. Oysa durum şu; uyuşturucu maddelerin ortak özelliği 'duygu durumunu değiştirme' etkisi. Alkolden eroine hepsinde aynı özellik var.
Ancaakkk... Uyuşturucu madde kullanarak elde edilen yaratıcılık bir süre sonra var olan gücü de alıp etkisini kaybediyor. Yani kokain kullanarak yazılan makale, bestelenen şarkı belki ortaya iyi sonuçlar çıkartmış olabilir. Ama bu alışkanlık devam ettikçe performans düşecek ve hiçbir zaman eskisi gibi olamayacaktır. Hatta sanatçıların, yaratıcı kişilerin uyuşturucu kullanması 'sıradan' kişilere nazaran çok daha çabuk bağımlılıkla sonuçlanabiliyor. Çünkü yapı gereği uç noktalarda yaşamak ve dibine kadar gitmek özelliği sosyal hayatlarına uyuşturucu girince de kendini gösteriyor.
Aynı şekilde kokainin cinsel gücü artırması ve 'bu yüzden erkekekler tarafından tercih ediliyor' inancı da tamamen çürütülmüş oluyor. Çünkü bir süre sonra uyuşturuculu veya uyuşturucusuz performans düşüklüğü yaşanıyor.

Kimler uyuşturucuyla anıldı

n İbrahim Tatlıses
n Yıldız Tilbe
n Ebru Şallı
n Fatih Ürek
n Ozan Orhon
n Biricik Suden
n Yalçın Dümer
n Mahsun Kırmızıgül
n Kenan Kalav
n Özlem Tekin
n Kaya Çilingiroğlu
n Seda Akman
n Durul Bazan
n Caner Kurtaran
Futbolcular, teknik direktörler, yazarlar, televizyon starları... Hepsi Narkotik şube polislerince alındı... Kimi 'Kullanmıyorum' dedi kimi içici olduğunu itiraf etti...
Ve son olarak Deniz Seki. Ben de diyorum ki; neden dünyada uygulanan sistemler bizde uygulanmıyor? Neden  gözaltına alınan ünlülere gözetim altında tedavi şartı koşup, kamusal alanda  hizmet verme cezası uygulanmıyor?

Tecavüzcü Coşkun değil sosyetikler temin ediyor

Türk filmlerinde bize sunulan sahneler aslında gerçeğe çok uygun. Tek hatası abartılı karakterler. Ağzından salyalar akan, eciş-bücüş adamlar gençleri uyuşturucuya başlatmaya çalışır gibi gösterilmiş hep.
Mesela elit kesimde iyi soyadlara sahip, düzgün tipler, paralı, mevki sahibi insanlarla yaşanıyor bu durum.
Elit kesimde kurulan abuk subuk ilişkilerin temelinde de uyuşturucu bulunuyor. Yazman 'Önce uyuşturucu ortamına sokup, sonra ilişki kurulup kurulamayacağına karar veriliyor' diyor.
Hal böyle olunca da kokain kullanmak pek bir 'cool' pek bir 'in' algılanıyor. Hele bir de o sınıfa ait olmayan biriyse  o andan itibaren sınıf atladığını düşünmeye başlıyor.