Eski Başbakan Mesut Yılmaz, 17
Aralık'ta Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğine alternatif bir çözüm
önerilebileceğini belirterek, ''17 Aralık akşamı böyle bir karar
çıkarsa Türkiye'nin tam üyelik hedefi bitmiştir. Bu, Türkiye hiçbir
zaman tam üye olamayacak demektir'' dedi.

Doğuş Üniversitesi'nde, ''Türkiye-AB ilişkilerinin dünü, bugünü ve
yarını'' konulu bir konuşma yapan Yılmaz, 6 Ekim tarihli AB Komisyonu
raporunda Türkiye'nin Kopenhag kriterlerini yerine getirdiğinin yer
aldığını ve 17 Aralık'ta Türkiye ile ilişkilerin başlamasının
önerildiğini anımsattı.

Yılmaz, buna rağmen AB'nin Türkiye ile tam üyelik müzakerelerini
başlatmakta ayak sürüdüğünü ve AB Komisyonu raporunda Türkiye ile
üyelik müzakerelerinin ucu açık şekilde yapılmasının öngörülmekte
olduğunu söyledi.

Daha önce hiçbir aday ülkeye ucu açık müzakere süreci
uygulanmadığını dile getiren Yılmaz, bunun yanı sıra işgücünün serbest
dolaşımı gibi bazı konularda da diğer üye ülkelerden farklı olarak
çeşitli kısıtlamalar uygulanabileceğini bildirdi. Yılmaz, bu durumun onur kırıcı olduğunu ve eğer Türkiye üye olacaksa, diğer üye ülkelerle eşit şartlarda üye yapılması gerektiğini belirtti.

''Brüksel'de komisyon raporu açıklandığında Başbakan Erdoğan'ın
henüz raporu son şekliyle inceleme imkanı bulamadığı halde, raporun
'dengeli rapor' olduğunu ifade ettiğini'' savunan Yılmaz, ''Biz, o
raporu dengeli rapor olarak görürsek, AB de o raporu alır, cebine
koyar, sizden ilave hangi taahhütleri alacağının hesabı içine girer''
diye konuştu.

Yılmaz, dönem başkanı Hollanda'nın geçen hafta yayınladığı ilk
zirve karar taslağında da bugün açıklanan ikinci karar taslağında da
komisyon raporundan daha ileri birtakım kısıtlamalar, Türkiye'nin daha
aleyhine birtakım hükümler söz konusu olduğuna dikkati çekti.

-KIBRIS MESELESİ-

Bunlardan en önemlisinin Kıbrıs ile ilgili olduğunu, AB'nin,
müzakerelere başlamadan önce Türkiye'nin Kıbrıs Rum Yönetimi'ni Kıbrıs
Cumhuriyeti olarak tanımasını istediğini vurgulayan Yılmaz,
''Türkiye'nin Kıbrıs Rum Yönetimi'ni Kıbrıs Cumhuriyeti olarak
tanıması, KKTC'yi devlet olarak tanımaktan vazgeçmesi demektir.
Türkiye'nin 1974'ten bugüne, 30 yıldan beri izlediği Kıbrıs
politikasından vazgeçmesi demektir'' diye konuştu.

Yılmaz, Türkiye'nin ilk komisyon raporuna olumlu tepki verdiği
için daha ağır taslaklarla karşı karşıya olduğunu dile getirerek, ''AB
Komisyonu diyor ki (Türkiye ile yapılacak müzakere sonucu ne olursa
olsun, Türkiye'nin mutlaka AB kurumlarına bağlı bir şekilde kalması
sağlanmalıdır). Bu, şu demektir; (Ben, Türkiye'yi içimde değil,
yanımda istiyorum) demektir'' diye konuştu.

Yılmaz, AB'nin 2014 yılından önce yapılacak yeni bütçe
düzenlemesi öncesinde herhangi bir adayın üyeliğini kabul
etmeyeceğini, bunun da Türkiye'nin 2014 yılından önce üye olmasının
mümkün olmadığı anlamına geldiğini belirterek, şöyle devam etti:

''Bu süre zarfında anlayabildiğimiz kadarıyla Türkiye ile
müzakereler başlarsa, bu müzakereler Türkiye'yi bezdirecek kadar çetin
olacak. Türkiye'yi bu işten usandıracak, bıktıracak, vazgeçirecek
kadar çetin geçecek. 17 Aralık kararında tam üyeliğe alternatif bir
çözüm önerilebilir. 17 Aralık akşamı böyle bir karar çıkarsa,
Türkiye'nin tam üyelik hedefi bitmiştir. Bu, Türkiye hiçbir zaman tam
üye olamayacak demektir. Türkiye tam üyeliğe çok zorlu yoldan geçmekle
birlikte, ancak ve ancak 17 Aralık'ta tam üyeliğe alternatif
tanımayan, ucu açık filan değil tam üyelik dışında alternatife yer
vermeyen karar çerçevesinde ulaşabilir. Bu takdirde ulaşılacak tam
üyelik dahi bugünkü üyelerine benzer bir üyelik olmayacak, topal bir
üyelik olacaktır. Yani serbest dolaşım, tarım desteği konularında
kısıtlamalara tabi bir üyelik olacaktır.''

-''İSTENMEDEN ALINACAK BİR KARAR OLACAK''-

Yılmaz, AB'nin, bütün taahhütlerini çiğneyerek 17 Aralık'ta
ret kararı alma konusunda, bunun doğuracağı ve kendisini yakından
ilgilendiren sonuçlardan çekindiğini ifade ederek, Türkiye'nin
üyeliğine giden müzakerelerin açılmasının istenmeden alınacak bir
karar olacağını söyledi.

Muhtemelen bazı diğer engeller ve ilave zorluklarla beraber bir
karar alınacağını dile getiren Yılmaz, bunun, Kıbrıs meselesini de
açmaza zorlayacak, Türkiye'nin Kıbrıs'ta bugüne kadar izlediği
politikalardan tümüyle vazgeçmesini gerektiren bir karar olacağını
söyledi.
Yılmaz, böyle bir karar çıkması halinde hükümetin AB ile
ilişkileri koparmadan, Türkiye'de Batı düşmanlığına yol açmadan bu
öneriyi reddetmesi gerektiğini bildirdi.

Böyle bir gelişme olması halinde AB'nin Türkiye'yi tümden gözden
çıkarabilecek karar almaya cesaret edemeyeceğini belirten Yılmaz,
AB'nin Türkiye'yi belirsiz bir maceraya sürükleyecek bir karar
alamayacağını, çünkü böyle bir hatanın kendisi için doğuracağı
sakıncaları gözden kaçırmayacağını kaydetti.

Yılmaz, kendi çıkarları açısından AB'nin Türkiye ile uyum
sağlamaya ihtiyacı olduğunu anlatarak, AB'nin petrole en bağımlı bölge
olduğunu vurguladı.
AB'nin ekonomik açıdan da Türkiye'yi ihmal edecek güçte
olmadığını, Türkiye'nin çeşitli açılardan elinin kuvvetli olduğunu
kaydeden Yılmaz, Kopenhag kriterlerini yerine getiren Türkiye'nin AB
ile çok daha iyi pazarlık edebilecek durumda olduğunu sözlerine
ekledi.