Günün Haberleri   |   Giriş sayfam yap   |   Favorilere ekle   |   Künye   |   İletişim   |   Sitene haber ekle


 
DOLAR
32,4988
EURO
34,5975
IMKB
9.571,000
ALTIN
2.472,920
 
Hava Durumu ANKARA
11 / 26 C°
Değiştir
 
     
 
Medya Spot Google
 
 
 Ana Sayfa  Gündem   Ekonomi   Dünya   Yaşam   Medya   Spor   Magazin   Polis Adliye 
 
20 Yıl Önce, Latin Amerika…
 EMİN VAROL 13 Şubat 2015 Cuma  

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 20 yıl aradan sonra Latin Amerika

ülkelerine giden ilk Cumhurbaşkanı oldu..Gezisinin, “kültürel bölümlerini” iptal

ederek Ankara’ya dönüş kararı alması bana 20 yıl öncesini hatırlattı..

1 Nisan 1995 tarihinde  Arjantin-Şili ve Brezilya’ya giden Cumhurbaşkanı

Süleyman Demirel de gezisinin “turistik” bölümü, Brezilya’nın karnaval şehirleri

olan Sao Paulo ve Rio de Janeiro’yu programdan çıkartarak Ankara’ya dönmek

zorunda kalmıştı..

“Zorunda kalmıştı” diyorum. Çünkü, iptal gerekçesi  Erdoğan’ınkinden

farklıydı.. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu gezisi hiç eleştirilmedi..

Oysa, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Latin Amerika gezisi, günler

öncesinden “turistik bir gezi” gerekçesiyle medyada sert bir şekilde

eleştirilmişti. O nedenle Süleyman bey, gezinin karnaval bölümüne gelince,

daha fazla eleştiri oklarının hedefi olmamak için 2 gün erken dönüş kararı

SABAH Gazetesi’nin Cumhurbaşkanlığı Muhabiri olarak, 20 yıl önceki bu

macera dolu geziyi ben de izlemiştim.. Birçok açıdan ilginç bir gezi olmuştu..

Şimdi sizi 20 yıl geriye götüreceğim.. Ve, o yıllarda Latin Amerika’ya

giden bir T.C Cumhurbaşkanı’nın, 9 Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 

yaşadıklarını,  uğradığı haksızlıkları ve yaşananları anlatacağım.. Adeta bir film

senaryosu gibiydi..

TARİH 9 MART 1995..

1 Nisan’da başlayacak ve 13 gün sürecek Latin Amerika gezisi öncesi:

Kuzey Irak’taki PKK kamplarına  kapsamlı bir harekatın yapıldığı

günlerdi.. ABD ve Avrupa Birliği üyesi ülkeler , “ Kuzey Irak’ta fazla kalmayın. En

kısa zamanda oradan çıkın” diye Türkiye’ye baskı yapıyorlardı..

Başbakanlık yıllarında Türkiye dışına çıkmayı pek sevmeyen Süleyman

Demirel, Cumhurbaşkanlığı’nın ilk yılında tam 18 defa yurt dışına çıkmıştı.. İşte

bu nedenle de medyanın hedef tahtasındaydı..

İşte böyle bir ortamda Latin Amerika gezisine hazırlanan Cumhurbaşkanı

Demirel’e medya, özellikle de aynı gazetede çalıştığımız Can Ataklı,  SABAH

Gazetesi’nde “ Baba Katip Çelebi gibi..”, “ Demirel  Leyleği havada gördü” gibi

manşetler atıyor ve geziyi eleştiriyordu..

Hatta Can Ataklı, Cumhurbaşkanının gideceği uçağı bile eleştirmiş,

“gideceksen  A-340 tipi İstanbul uçağı ile gitme, ihracata darbe vurursun!”

diye de uyarıyordu..

Yine, SABAH Gazetesi, 29 Mart 1995 Çarşamba günü,  gezinin 2iki gün

öncesi, “Başkomutan Nereye?” manşetiyle çıktı.. Can Ataklı, Demirel’in Latin

Amerika gezisini “ turistik bir gezi ” olarak yorumluyor ve “ Türkiye, Kıbrıs

harekatından büyük bir askeri harekat yürütürken Başkomutan Demirel, yine

bir turistik geziye çıkıyor ” diye yazıyor, Salih Memecan ise ”sülü dünyada

gitmedik yer bırakmaz” karikatürleri çiziyordu..

Diğer gazeteler ise Demirel’e, geziyi ertelemesini, gideceği Arjantin-Şili ve

Brezilya’nın Türkiye için diplomatik ve ticari açıdan bir değeri olmadığını iddia

ediyorlardı.. Hatta,  Süleyman Demirel’in baş danışmanı Muzaffer Başkaynak,

ülkenin önemli sorunları varken Demirel’in bu geziye gitmesini protesto ederek

görevinden bile ayrılmıştı.

Geziye bir gün kala yani, 31 Mart 1995 tarihinde bazı gazeteler, “ Bu

Laflar Demirel’in” manşetiyle yayınlandı.. Haberde, DYP Genel Başkanı olan

Süleyman Demirel’in,  Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın yurt dışı gezilerini

eleştiren sözlerine yer veriliyordu. Demirel ‘in1991 yılında Özal’ı eleştirirken“

Ülke bu durumdayken Singapurlara, Avusturalyalara gidiyorlar. Soruyorum bu

gezilerden Türk halkına ne yararlar sağladınız? İktidara gelince tüm

harcırahları geri alacağız ” sözleri hatırlatılarak gezisini iptal etmesi

isteniyordu..

1 Nisan Şakası Gibi..

SABAH Gazetesi, tüm eleştirilerine rağmen geziyi izlemek üzere beni

görevlendirdi. Ancak, bu görevlendirme Çankaya Köşkü’nden dönebilirdi..

Çünkü Süleyman Bey, “ hayır bu gazetenin temsilcisini uçağa almıyorum,

götürmüyorum” diyebilirdi.. Hayır, böyle olmadı.. Köşk’ten olumlu yanıt geldi

ve beni uçağa aldı..

Gezi süresince güç durumda kalacağımı Süleyman  Demirel’in ve

etrafındakilerin bana yüz vermeyeceğini tahmin etmiştim..Ancak bir kez daha

yanıldığımı gezi sırasında anladım... Çünkü Demirel, tüm eleştirilere rağmen gezi

boyunca bana çok sıcak davranacak ve tüm sorularımı yanıtlayacaktı.. Hatta

Kanarya Adalarında elini omzuma koyarak, “ rahatına bak sen farklısın”

diyecekti..

İlk durak Kanarya Adaları..

Yapılan tüm eleştirilere rağmen geri adım atmayan Cumhurbaşkanı

Süleyman Demirel, 13 gün sürecek Latin Amerika gezisine 1 Nisan 1995

tarihinde start verdi.. Can Ataklı’nın “ ihracata zarar verirsin bu uçakla gitme”

dediği Airbus A-340 İstanbul uçağı ile  6 saatlik bir uçuştan sonra Kanarya

Adaları’nın Las Palmas kentine geldik.. Nazmiye hanımın da katıldığı geziye

kardeşi Şevket Demirel, bacanak Ali Şener dahil, bürokrat, işadamı, oda

başkanları, gazeteci ve mürettebat dahil 192 kişi katılıyordu..

- Bugün de liderlerin yurt dışı gezilerinde böyle mi oluyor bilmiyorum ama;

Herşey dahil bir gezi..

İş adamları dışında kimse bu yolculuk için para ödememişti.. Tüm heyetin,

13 gün boyunca kalacakları yurt dışına çıkış harçları, oteller, yemekler ve tüm

masraflar devlet tarafından karşılanıyordu.. Hatta dönüş sırasında bir

Cumhurbaşkanlığı görevlisi, yurt dışı harçlarını yanlışlıkla kendi ceplerinden

ödeyen bir grup bürokrata, paralarını iade etti.

Geziye, iki devlet bakanı Ayvaz Gökdemir ve Onur Kumbaracıbaşı ile

bugün AB Bakanı olan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Özel Kalem Müdürü

Volkan Bozkır, Şili’deki misket bombalarıyla ilgilenen Tuğgeneral Hurşit Tolon

da Genelkurmay temsilcisi olarak katılıyordu. AK Parti Kahramanmaraş

Milletvekili Mehmet Sağlam da YÖK Başkanı olarak geziye davet edilmişti.. Yurt

dışı gezilere Cumhurbaşkanları ile katılması teamül haline gelen Dışişleri Bakanı

Erdal İnönü, Kuzey Irak’a yapılan operasyon nedeniyle Ankara’da kalmayı tercih

- Bugün de uçan gazeteciler de böyle sorular sorabiliyorlar mı bilmiyorum,

ama?

Şort’un yanında mı?

Her zaman olduğu gibi Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel uçak Ankara

Esenboğa havalimanında havalandıktan kısa bir süre sonra uçağın arka tarafına

gelerek “uğurlar olsun” turuna çıktı. Tüm heyetin elini sıktı ve iyi yolculuklar

diledi..

Ayaküstü yaptığımız sohbet sırasında bir gazeteci arkadaşım Demirel’e

“turistik bir geziye mi çıktınız? ” diye sorma cesaretini bile gösterdi.. O

zamanlarda liderin uçağında da olsanız böyle soruları sorabiliyor ve cevap da

alabiliyordunuz..

Demirel’in cevabı da aynı güzellikteydi:  “ Eğer şortunuz yanınızda ise bu

size bağlı. Bunlar devletin işi, benim turistik gezilerim değil..”

Las Palmas’da Demirel’in yüzünü gülüren ise İbrahim Bakır isimli bir Türk

oldu.. Oteele girerken heyetin yanına gelen İbrahim Bakır, burada yaşadğını ve

İstanbul’dan deri getirip sattığını söyleyince Demirel, “ işte ticaret bu. Ben

İbrahim’ler arıyorum” diye gülümsedi ve İbrahim Bakır’ı yemeğe davet etti.

İlk durak Arjantin..

Kanarya Adalarından sonra 11 saat süren yolculuğun ardından Arjantin’in

Başşehri Buenos Aires’in, Ezeiza havaalanına indik.. Demirel, kalabalık bir

heyetin kendisine eşlik etmesi eleştirilerine de bu yolculuk sırasında cevap

verdi.. “ Giden veya gelen Süleyman Demirel değil, devlettir. Ben yalnız

başıma gidip gelemem.Eleştiriler bana dokunsun zararı yok, ama devlete

dokunmamalıdır..”

Demirel, 11 gün süren  gezi boyunca Cumhurbaşkanı Vekili Hüsamettin

Cindoruk, Başbakan Tansu Çiller, Başbakan Yardımcısı Hikmet Çetin ve Dışişleri

Bakanı Erdal İnönü ile konuşuyor ve kuzey Irak’a yapılan harekatla ilgili bilgi

alıyordu..

Cumhurbaşkanı Demirel, başından beri “turistik” diye eleştirilen geziden

huzursuz olmuştu..Biran önce Ankara’ya dönmek istiyordu..  O nedenle de

Arjantin’den ayrılmadan önce 13 gün sürecek geziyi  2 gün kısaltarak 11 güne

indirdi. Brezilya’nın karnaval şehirleri olan Sao Paulo ve Rio de Janeiro’yu

programdan çıkarttı.

“ turistik gezi “ diye çok eleştirildiği için mi bilinmez ama, Arjantin’de

gazeteciler  hem uzak hem de pansiyondan bozma bir otele yerleştirildi. Otelin

küçücük asansörleri bile o kader eskiydi ki, Rahmi Turan’la birlikte asansörde

kaldık.. Alarm zili olmadığı için 20 dakika kapıyı yumruklayarak sesimizi

duyurabildik.

Şili’deyiz..

Demirel: “ Devlet Yürümez..”

Gezinin 8. Gününde Atlantik Okyanusundan, Pasifik Okyanusu kıyılarına

geçtik. Şili’de ünlü sahil beldesi, Vina del Mar’ı gezdik. Burada Cumhurbaşkanı

Süleyman Demirel’den yeni bir şey daha öğrendik.  100 metre uzaklıktaki Şili

Cumhurbaşkanı Eduardo Frei ile görüşmesine neden yürüyerek değil de, makam

otomobili ile gittiğini sorduğumuzda babadan “ Devlet yürümez. Devletin bir

ağırlığı vardır. Bu tür görüşmelere arabayla gidilir, yürüyerek değil” cevabını

aldık. Böylece devletin yürümeyeceğini de öğrenmiş olduk..

“Kimse Türkiye’nin PKK ile

görüşme masasına oturmasını beklemesin.”

Bugünler için anlamlı olacak mı bilmiyorum. Ancak, Şili’de yayınlanan  La

Nacion ve El Mercurio gazetelerine PKK ile ilgili açıklamalar yapan Demirel’in şu

sözleri  20 yıl öncesine ait:

 “ Kimse Türkiye’nin terör örgütü PKK ile görüşme masasına oturmasını

beklemesin. Dünyadaki her etnik grup, bağımsız bir devlet kurmaya kalksaydı,

dünyanın hali ne oldurdu? Teröristlerle görüşmemek uluslararası alanlarda

kabul edilmiş bir prensiptir..

Kürdistan diye bir yer hiç hatırlamıyorum. Tarih boyunca bir Kürt ulusu

olmadı, şimdi de yok.. Kürt etnik kökenli kişiler dünyanın her yerinde

yaşıyorlar..

Demokrasi ile demagoji at başı gitmez.İki ata birden binmem mümkün

değil. ‘İki ata birden binenin ayakları ayrılır’ diye bir Amerika atasözü vardır”

Evet, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in bu sözlerinin üzerinden 20

yıl geçti ve devlet, terör örgütü PKK ile masaya oturdu, yemek bile yiyor..

Demirel de halen yaşıyor ve Güniz Sokak’taki evinden olanı biteni izliyor..

Kimbilir ne düşünüyordur?

Bu kapsamda, Kapsamda, Santiago Belediye Başkanı Ravinet’nin   “ Çeşitli

kültürlerin bir arada olduğu Türkiye’yi yönetmek zordur…” ifadesini  ise hiç

unutmadım.

Dönüş Çilesi Başlıyor...

11 gün çabuk geçti… Gezinin son durağı olan Brezilya’dan ayrılma günü

geldi. Dönüş hazırlıkları tamamlandı. Valizler kapatıldı ve uçağa gönderildi..

Devlet, paraları ödedi ve Demirel ve eşi hariç 190 kişi otellerden çıkış

yaptı. Türkiye’nin Brezilya Büyükelçiliğine geldik.. Uçağa çağrılmayı beklerken

kötü bir haber geldi.. Bir catering kamyonu bizim uçağın arka kapısına

çarpmıştı.. İnanılmazdı ancak bu gezide yaşadığımız tek aksilik bu değildi

elbette....

190 kişi büyükelçilikte beklemeye başladık... Saatler sonra yine bir aksilik

haberi, büyükelçiliğe ulaştı..Kapısı tamir edilen uçak deneme uçuşunda motor

arızası yapmıştı..Elektrik donanımındaki hasar nedeniyle zarar gören motor

arızası giderilemiyordu..

“ Peşmerge Kampı gibi..”

Otelde gelişmeleri takip eden Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve eşi

Nazmiye hanımla iki bakana, Brezilya Cumhurbaşkanı uçağını tahsis etmek

istedi. Ancak Demirel, “ kiminle geldiysem, onunla dönerim” diyerek bu teklifi

geri çevirdi. Daha sonra da Türkiye’den yeni bir uçak gönderilmesini istedi.

Büyükelçilikte bekleyenler  ise perişan olmuşlardı.. Çıkış yaptıkları için

otele de dönemiyorlardı.  Devlet Bakanı Prof. Dr Onur Kumbaracıbaşı’na göre

elçilik, “peşmerge kampına” dönmüştü.. Ne yiyecek kalmıştı, ne içecek..

Büyükelçi Tahsin Tarlan ve eşi ile çalışanların 190 kişiyi memnun etmek için nasıl

çaba harcadıklarını bugün bile hatırlarım.. Mutfakta sıra olmuş, bir patates

kızartmasını bekler hale gelmiştik..Herkes bir köşede kıvrılmış uyuklamaya

çalışıyordu.. Büyükelçinin odasındaki koltuklarda hatta masasında bile

uyuyanlar vardı..

Uykusuz geçen bir gecenin sabahında tam 12 saat uçak beklemiştik..

Dalaman isimli yeni uçak gelmiş, mürettebat kısa bir süre dinlenmişti.. Yeniden

Türkiye’ye dönüş hazırlıkları başladı.. Ve nihayet havaalanına geldik.. 

Aksilikler bitmiyor..

Üç gazeteci arkadaş, fötr şapkasıyla meşhur Süleyman Demirel’e

göstermek için kenarında kurdelası olan birer Şili şapkası almıştık. Uçağın ön

sıralarından birine oturmak üzereydim.. Diğer iki şapkalı gazeteci arkadaşım,

birlikte oturmak için uçağın arkasına çağırdı. “Olur” dedim ve onların yanına

gittim. Yerime de Milliyet Gazetesi’nden Burhan Eliş oturdu..

Demirel ve eşi geldikten sonra havalandık.. Çok aksilikler yaşadığımız, çok

eleştirilen Latin Amerika gezisini tamamlamıştık.. Ancak aksilikler bitmiş miydi?

- Şimdi de yapılıyor mu bilmiyorum ama;

“ Kuş Sütü Eksik..”

Kenan Evren, Turgut  Özal, Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit’in yurt dışı

gezilerinde uçakta adeta kuş sütü eksik olurdu.. Uçağın arka tarafına çeşitli

içkilerin, mezelerin ve yiyeceklerin olduğu bir bölüm hazırlanırdı.. Hatta bir

keresinde sanıyorum Türkmenistan’dan dönerken, İbrahim Tatlıses de bu

sofraya türküleriyle katılmıştı..

Yaklaşık 45 dakika geçmişti. Henüz Brezilya üzerindeydik.. Süleyman bey,

uçağın arka tarafında “uğurlar olsun” diyerek elimizi sıkıyordu.. Uçağa

bindiğimde oturmaktan vazgeçtiğim koltuğun yanına gelmişti..

Tam, o sırada uçak bir büyük bir gürültüyle sarsıldı.. Ne olduğunu

anlamaya çalışırken, ikinci defa sarsıldık.. Süleyman bey, olduğu yere oturmuş

ve başını iki elinin arasına alarak korumaya çalışıyordu..

Bağrışmalar, çığlıklar arasında dualar ve kelime-i şahadet getirenlerin

sesleri yükseliyordu.. Büyük bir panik yaşanıyordu.. Kırılan şişelerin sesi, uçağın

kapısına çarpan servis arabalarının sesine karışıyordu.

Uçak yan yatmış hızla düşüyordu..

Haber Atlıyordum..

Ben ise oturduğum koltuğun üzerindeydim.. Başımda şapka  ile ayağa

kalkmış ve teleobjektifi takarak koridora oturan Süleyman Demirel’in fotoğrafını

çekmeye çalışıyordum..  Benim yerime oturan Burhan Eliş’i kıskanıyordum.

Çünkü yanı başındaki Demirel’in fotoğraflarını rahat rahat çekiyordu.. Beni arka

koltuklara çağıran arkadaşlarıma ise için için kızıyordum.

Gazetecilik o kadar içimize işlemişki, uçak düşerken bile Burhan’ın

yerinde olmak istiyordum.. Burhan’ın yerinde ben olabilir ve bu fotoğrafları ben

çekebilirdim…Meslekte haber atlamayı sevmem, haber atlatmaktan da

memnun olurum.. Ancak şu anda göz göre, göre atlıyordum..

Bu düşüncelerle yoğunlaşırken, oturduğum koltuğun üzerine çıkmış ve

nafile deklanşöre basıyordum.. Belki bir şey çıkar diye sürekli deklanşöre

basıyordum. Ancak ben de biliyordum birşey çıkmayacağını..

O sırada bana ‘otur’ diye bağıran Ali Şener ve diğerlerine de

sinirleniyordum.. “ Nasıl olsa düşüyoruz, geriye belki bu fotoğraflar kalır” diye

laf yetiştiriyordum.. Gözümün önünden oğlum geçiyordu.. Sadece onu

düşünüyordum..

Saatler kadar uzun sürmüştü sanki.. Bir anda uçak düzelmeye başladı..

Uçakta çıt çıkmıyordu Herkes susmuş ne olacağını bekliyordu. Sinek uçsa uçakta

duyulabilirdi.. Sadece uçağın, rüzgarı yaran sesi duyuluyordu..

Alkışlar..

Uçak düzelmiş ve bir sarsıntı daha olmamıştı.. Demirel , alkışlar arasında

yavaşça yerinden kalkınca onun etrafını sardık..Süleyman bey, böyle

durumlarda hemen oturulması ve başını korumak için ellerinin arasına alınması

gerektiğini anlatıyordu.. Bir yandan da uçağın ön tarafındaki Nazmiye hanımı

merak ediyor O’na bakmaları için korumalara talimat veriyordu.. O anda ölümü

hiç düşünmediğini söyledi Demirel.. ,”Nerede ölecekseniz, orada ölürsünüz”

diye devam ederek bir de fıkra anlattı:

 “Azrail adama gelmiş canını alacak. Adam Cenab-ı Allah’a, ‘bir rüzgar

estir de beni kaf dağının arkasına götür’diye dua etmiş.  Rüzgar esmiş, adam kaf

dağının arkasına gitmiş. Bakmış ki Azrail yine orada. Azrail, ‘ ben senin canını

burada alacaktım’ demiş ve canını almış”..

Bu arada, uçağın kaptan pilotu Ata Özarda, uçağın türbülansa girdiğini bu

tür hava boşluklarından kaçmaya çalıştıklarını ancak bazen kaçamadıklarını

söyleyerek yolcuları sakin olmaya çağırıyordu..Süleyman bey ise uçağın ön

tarafına geçtikten sonra, pilotu yanına çağırarak bilgi almıştı.. Olay tamamen bir

pilotaj hatasıydı.. Yorgun olan mürettebat, elektrik yüklü Oraj bulutlarını fark

etmeyerek içine girmişti.. (Kaptan Pilot Ata Özarda bu geziden sonra istifa etti..)

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, sakinleştikten sonra kaldığı yerden uçağın

içindeki turunu tamamladı.

“13 Nisan Kader Birliği Derneği..”

Bir süre sonra da programda olmamasına rağmen Kanarya Adalarında bir

mola verilmesine karar verildi. Kazanın etkisinden kurtulamamıştık.. O sırada

kara yoluyla Türkiye’ye dönme imkanı olsa bir an bile düşünmeden bu uçağa

binmek istemeyen çok insan vardı.. Ölümden dönen yolcular burada  “13 Nisan

Kader Birliği Derneğini” kurdular

Havaalanında rahmetli Nazmiye hanım uçağın hosteslerinden birinin

koluna girmiş sakinleşmek için volta atıyordu. Bir yandan da hostese “sen artık

bu ismini değiştir. Senin yüzünden düşüyorduk” diye söyleniyordu.. Meğer o

hostesin adı, kazaya neden olan elektrik yüklü Oraj bulutları gibi, Oraj’mış..

Gülümseyerek yeniden uçağa bindim..

Eleştirilerle başlayan,aksiliklerin hiç bitmediği Latin Amerika gezisi

böylece sona erdi.. Ankara Esenboğa havalimanına indiğimizde 3 kurban

kesildi..

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın in Latin Amerika gezisine

çıktığını duyunca, 20 yıl önceki  Latin Amerika gezimizi hatırladım..

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
  Toplam yorum 1   Onay bekleyen 0  


Yorumunuz editörlerimiz tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
 
ercandeva
18 Şubat 2015 Çarşamba 13:27
Sevgili Emin, harika bir nostalji yapmışsın. Kutlarım. Sevgilerimle.
Katılıyorum  Katılmıyorum  
%50 %50

 Yazarın Diğer Yazıları
 
  ÇOK OKUNANLAR
  YAZARLAR

 
EMİN VAROL
 
GAZETEC? ACI S?YLER !

 
Ercan Deva
 
Hatalar Zinciri ve Ortak Akıl

 
MURAT ŞAHİN
 
Matematik Ucuzlugu

 
Cahit Saraçoğlu
 
100 Milyar Liralık Destek Alacaklar
  ÇOK YORUMLANANLAR
  ANKET
Cumhurbaşkanlığı Seçimerinde Kim Kazanır?
Recep Tayyip Erdoğan
Kemal Kılıçdaroğlu
Muharrem İnce
Diğer
 Sonuçları göster   
 
 
RSS

Add to Google
Medya Spot'ta yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.  Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Medya Spot sorumlu tutulamaz.