2002'de AKP'nin iktidara gelişine “devrim” diyenlerin, ümmete dayalı
siyasetinin bugünlerde “Yeni Türkiye”ye evrileceğini belki düşünmediler
ama başkanlık sistemine geçilmesi için yıllar önce düğmeye basıldığı
aşikarmış meğer.
Bizler atlamışız bu projeyi (!)
Hayal edilen proje, “Yeni Türkiye” ve Başkanlık Sistemi”ne geçiş
bölümlerinden oluşuyormuş.
Peki bu noktaya nasıl gelindi?
Bu Erdoğan'a ait “hayal” gerçekleşebilir mi?
Anayasa değişmeden sistemin hayata geçirilmiş “gibi” yapılması iktidar
kadrolarını, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ve partisini kötü bir gelecek
beklediğinin işareti sayılabilir mi?
Bu soruların yanıtları şu anda yok.
Oysa tartışılmaz değil sanırım.
AKP öncesine gidersek, Başkanlık Sistemi arayışlarının Özal ve Demirel
dönemlerine uzandığını hemen hatırlayabiliriz.
Gerek Özal ve gerekse Demirel “vesayetci” yönetimlerden “elaman”
dedikleri, ancak bunu fazlaca seslendiremedikleri için parlamenter
sisteme en yakın olan ve demokratik yönetimlerden biri sayılan başkanlık
ya da yarı başkanlık sistemlerini araştırdılar.
Özal pragmatikti, kendisi araştırdı.
Demirel, Özal'dan daha tutucuydu, daha gerçekciydi, ağızdan dolma
bilgilerle yetinmedi, bu konuda araştırma yaptırdı.
Cumhurbaşkanı olarak Çankaya'ya çıktıktan sonra Demirel, Avrupa'daki
uygulayıcı ülkelerden Fransa'ya yöneldi.
Kıta Avrupasında Başkanlık sisteminin ilk uygulayıcısı İsviçre'ydi ama
Fransa. toprakların büyüklüğü ve nüfus açısından Türkiye'ye daha uygun
model olabilirdi.
Fransa'nın önce gelen Anayasa Profesörlerine danışıldı, fikirleri alındı,
araştırmada onlarca bilim adamı görevlendirildi ve kapsamlı bir yarı
başkanlık sistemi dosyası ortaya çıktı. Dosya Cumhurbaşkanı Demirel ve
kurmaylarının çnüne kondu.
Ama Demirel bu sistemi hayata geçiremedi.
Hatta yapılan çalışmalara değinmedi bile.
Nedeni ise hala açıklanmış değil.
AKP'nin Anayasacılarına gelince...
Başkanlık sisteminin amansız savunucusu AKP'nin Kayseri Milletvekili
Burhan Kuzu'dur. Erdoğan'ı da ikna etmiş görünüyor.
Kuzu, parlamenter sistemin bu ülkede işlemediğini iddia ediyor.
Bu sistemin totaliterliğe gidebileceğini savunuyor.
Şu anki TBMM'nin hiç işe yaramadığını, sadece parti liderinin “Herşey”
olduğunu iddia ediyor.
Yani, parlamenter sistemin aksaklıklarının giderilmesine yanaşmıyor.
Kötü yanlarının düzeltilmesine taraftar değil.
Erkler ayrılığının sağlanması için iktidardaki partinin ucuz ayak oyunları
ile erkleri kendisine bağlamaya çalışmasının yanlış olduğunu söylemiyor.
Seçim Yasası'nu suçlamıyor.
Siyası Partiler Yasası ve dünyada eşi görülmeyen yüzde l0'luk seçim
barajı garabetinden dem vurmuyor. Israrla aynı şarkıyı söylüyor:
“Başkanlık sistemi bizim için en uygunudur ”
İyi de bu sisteme geçmek için önce Anayasanın değişmesi gerekir.
Sonra dar bölge sisteminin hayata geçirilmesi lazım.
Seçim barajının aşağı çekilmesi lazım.
Yerel yönetimlere yeni tanımlar getirilmesi gerek.
Daha sayayım mı?
Bunları yapmak içinde AKP'nin 330'dan fazla milletvekili ile TBMM'ye
gelmesi lazım.
Bunlar yapılmış olsa ve yarı başkanlık sistemi için adım atılsa anlarım.
Bu tartışılabilir.
Ama ortada bir milimlik bir gelişme yok.
Cumhurbaşkanını halk seçti diye yarı başkanlık sistemi hayata
geçirilmeye başlandı bile.
Yani “İstim arkadan gelsin” safsatası.
Şu anda partili bir cumhurbaşkanı, gücünü anayasadan almadan yarı
başkan gibi hareket ediyor.
“Gibi” değil, aslında başkan.
Peki bu anayasal suç değil mi?
Bakanlar kurulunu devre dışı bırakmanın karşılığı nedir?
Anayasada “olması gerekirdi” diyerek bir yetki ve sorumluluk tanımı
yapılıp, hayata geçirilebilir mi?
Bu sorulara birileri yanıt verebilmeli.
Önümüzdeki günlerde 30 şehiri gezecek olan Erdoğan, Anayasaya göre
AKP'nin değirmenine su taşırsa, suç işlemiş sayılmayacak mı?
Hangi Anayasada Cumhurbaşkanının partili olacağı veya olabileceği
yazılı?
Hangi Anayasada seçilecek milletvekili adaylarının Cumhurbaşkanı
başkanlığındaki bir heyet tarafından veya bizzat Erdoğan tarafından tafrik
edileceği yazılı?
Hangi maddede?
“Bundan önceki cumhurbaşkanları Özal ve Demirel de partiliydi ve
siyasete karıştılar. Onlar da aynısını yaptılar. Ellerini partilerinin içine
soktular ya ”
Demek ki onlar, Anayasayı çiğnemişler.
Gerekeni yapsaydınız, hakkınız da vardı.
Anayasa dışına çıkmışlarsa ki çıktılar parlamenter sistem ve erkler
ayrılığında suç işleyenler kim olursa olsun yargılanabilirler veya bunun
halka izahı mümkün.
“Onlar yaptı, bizler de yaparız”
Suçdan “ meşruiyet” çıkarmak galiba sadece bizim siyasetcilerin işi.
Şu anda söylenen şu: Seçimlerden sonra başkanlık, ya da yarı başkanlık
sistemine geçilecek.
Ama şu andaki uygulamaya bakınca, sisteme giden yolun tüm taşları
zaten döşenmiş durumda.
Saraydaki görev tanımları, yetkiler ve yetkililer, tıpkı Fransız Sarayı'nda
oturan cumhurbaşkanının durumuyla nerdeyse aynı.
Aradaki fark Fransız Cumhurbaşkanı gücünü Fransız anayasasından
alıyor.
Adı, sanı belli.
Bizdeki sistem hayata geçirilmiş ama adı ileride konacak.
Açıkcası Erdoğan Başkan.
Başbakan Davutoğlu ise “güya” görevde...