Uzun zaman sonra hepinize selamlar olsun…
Sezen’in (Sezen AKSU) son şarkısını dinledim “Yeniler ve Yeni Kalanlar” mutlaka
dinleyin derim. Selamlarla hayata yürümem gerektiğini, uzun zamandır ertelediklerimi
yapma vakti olduğunu bana anımsatan mısralar vardı içinde.
“Gelenlere gidenlere/ Gönülden gidenlere/ Ümidi yeşertenlere/ Bir şiirden süzerek/
Ekmeği bölüşerek/ Hayatı yüceltenlere/ Kavganın barışmanın/ Zamanla yarışmanın/
Değerini bilenlere / Doğanın düşüncenin/ Hayatın hakikatin/ Önünde diz çökenlere /
Selamlar olsun” dediği yerde yeniden yenilenme ve yürüme zamanıdır dedim kendi
kendime. Giriş cümlemi de tam o an Sezen’in yüreğinden aldım getirdim.
Epeydir yazmak zül.
Biriktirdiklerimizi cümleye oturtamayız ya öylesi bir ruhi durumdu bendeki.
Yıl değişti görüşmeyeli.. Günler döndü gece ve gün arasında.. Ve neler oldu neler
yaşamda.. Uzaktan seyir halindeydim yinede dediğim gibi cümleye hiç bir şey
oturtamadım. Olmadı.
Hoş geldin yeni yıl demek isterdim.
Olmadı.
Eskiyen yıl, bir gönül insanını sardı yaşamdan toprağa.
7 Aralık gecesi, Ona veda ederken zordu geride bıraktıkları... Dostumun gözyaşı zordu.
Ekrandan izlerken giden genç ömürleri ve geride kalanları…. Zordu.
Savaş alanına dönen meydanlarda zulme seyirci olmak…. Zordu..
Yazmak ise züldü…
O kadar çok öfke, o kadar çok acı yüklenmişti ki zaman cümleler tarife eksikti hep..
Zaman aktı, yıl değişti. Hırsızların şekli bile değişti. O kadar ki çuvalla götürenlerin
çaldıkları, kutuyla götürenlerin çaldıklarından az kaldı…. Algımız olana bitene bir
hayli dar kaldı..
Velhasıl dostlar, acı yüreğe yüklendikçe sözcükler yetersiz kaldı…
Ta ki “Selamlar olsun” diye bağıran bir mısra yükselene dek içimde…
Ve tam o esnada gözüme bir haber ilişti. Siz de okumuş olabilirsiniz belki.
Okumayanlara özet geçeyim “Sarılma terapisi” başlıklı bir haber…
“Yurtdışında yeni bir terapi yöntemi oldukça ilgi görüyor. Sıradışı terapinin ana
fikrinde konuşmak değil sadece sarılmak var. Sarılarak bir saatte 80 dolar kazanıyor”
diyor haberde…
Sarsıcı bir haber. Sarsıcı bir yalnızlık hali.. Sarılma yastıkları üretilmişti bir zamanlar
belki hatırlarsınız. Oradan yola çıkarak uygulanan bir yöntem midir bilemiyorum ancak
düşününce sarılmanın saati 80 dolar olan bir yalnızlık içine düşecek kadar yitik ve bitik
bir ilişkiler ağına yürüyor insanlık…
İnsan, insan biriktirmeliydi oysa..
Biriktirdikçe çoğalmalıydı yeni güne sevgiyle..
Yalnızlaştıkça, biriktirdiği o büyük kalabalığın içinde kalmalıydı… İnsan, insan
biriktirmeliydi….
Ne yazık biriktirdikçe hırslarını, öfkelerini hep kendinden çaldı.. Hep kendinden
eksildi.. Sarılma terapisine kadar geldi en nihayetinde insanoğlu… Ne acı…
Oysa var mıdır bir dost yüreğine sarılmak gibisi….
Var mıdır bir dost elinde ısınmak gibisi…
Ne zaman biter bu insanın kendi kuytularında savaşı bilemesem de…
Ne zaman biter bu insanın kendine yabancılaşma hali takvim veremesem de….
Cümleleri bir bütün halinde getirip satırlara seremesem de…
“Dostlara Selam Olsun” diyorum yeniden..
Yüreğinizi saracak, varlığınızı yansıtacak dostlarınız daim olsun……
Sevgiyle…
22.02.2014
[email protected]