Türk siyasi yaşamında herhalde 1725 Aralık'la ilgili operasyonlar hafızalara kazınacak.
Kazınacak çünkü demokrasilerde görülmemiş olaylar bu tarihlerde yaşandı.
Ve 2015'e girmeye çeyrek kala, yani bir yıla yakın süredir tartışmalar hala sonlandırılmış değil.
Ne oldu 2013 Aralık ayında?
17 ve 25 Aralık günleri peşpeşe iki operasyon yapıldı.
Savcıhakim ve polis üçlüsü eşliğinde ilki yolsuzluk, rüşvet, nüfus ticareti üzerine örgütlü suçlar
operasyonuydu.
Üç bakan çocuğunun adı, rüşvet iddiasına bulaşmıştı.
Bir banka genel müdürü de milyon dolarların tepildiğitepiştirildiği ayakkabı kutularıyla yakayı ele
vermişti.
53 kişi bir anda hapsi boylamıştı.
İkinci operasyon ise hükümette görev alan dört bakanla birlikte, Tükiye'nin önde gelen müteaahhit
ve zenginlerini kapsıyordu.
Tabii 25 Aralık operasyonu “darbe” anlamına geldiği için AKP hükümeti durumu o an farketti,
darbe engellendi ama dört bakan da görevden alındı.
Neticede AKP hükümetinin geride bıraktığı ve kendilerinin ifadesi ile “ Erdoğan'ın başarılı 11 yıl”
iki operasyonla sıfırlanmak istenmişti.
Bu sıfırlamayı gerçekleştirmeye çalışan ise Pensilvanya'da mukim Gülen Hocaefendi idi.
Dönemin Başbakanı Erdoğan Hocayı “Parelelci Yapı”nın lideri ilan etti.
Devlete yerleşen bu parelel yapının kendilerine “darbe” teşebbüsünde bulunduğunu iddia ederek
savunmaya geçti.
Fethullah Gülen Hocaefendi ve kurduğu parelel yapı, bu darbeyi “silahsız” şekilde hayata
geçirmek istemişti.
Her nasılsa...
Bir şekilde...
Hakimsavcıpolis üçlüsüyle hayata geçirecekti darbeyi.
Darbeyle ilgili gelişmeler çok süratli yaşandı.
17 Aralık dosyası açıldıkapandı. 53 kişiye ait dosya takipsizlikte sonuçlandı.
25 Aralık dosyası zaten doğru dürüst açılmamıştı bile o daha önce kapanmıştı.
Şu anda “karşı operasyon” yapılıp yargılanmak üzere tutuklanan parelelci polis şefleri ve
yardımcılarının sayısı 44.
Yani darbeye teşebbüs edenler 44 kişi.
Bazı bazı gözaltına almalar devam ediyor.
17 Aralık dosyası takipsizlikte sonuçlandığı için polislere yönelik operasyonlar aralıklarla devam
edebili.
44 polisin duruşmaları hala başlamış değil.
4 Bakan ise Meclis'te hesap verecek.
Onlar “mebus” dokunuzmazlığına sığındılar.
Henüz ifadeleri alınmış bile değil.
İnsan düşünmeden edemiyor.
80 milyonluk ülkede, parelel yapı denen örgüt, 44 polisle darbeye teşebbüs edilebiliyorsa bu ihtilal
yapma işi çok kolaylaştı demektir.
1960 yılından beri tüm darbeleri görmüş ve yaşamış biri olarak hayretler içindeyim.
Askerlerin tümünün veya en az yarısından bir fazlasının katılımı ile polise ihtiyaç duyulmadan
yapılan tüm darbeler ve darbe teşebbüsleri halkın içini titretmişti.
17 Aralık ve ardından gelen artcı 25 Aralık darbe teşebbüsü, kimsenin içini titretmedi.
Kimse korkulara düçar olmadı.
Hiçbir siyasetcı gözaltına alınmadı.
Hiçbir bilim adamı, solcu veya sağcı hapislere tıkılmadı.
Ben, bu 2013 darbe teşebbüslerini hala anlamış değilim.
Ama bu önemli (!) “darbe” teşebbüsü de darbeler tarihinde yerini alacak.
Birileri de, (Bu birileri muhtemelen akademisyenler olacak) bu konuda yazı yazanların analizlerini
okuyup “Darbeler Tarihi”ne not düşecekler.
Belki de özetle şöyle yazacaklar:
“Türkiye'nın akim kalan, en kansız ve heyecansız darbe teşebbüsleri”
Meraklısına not: Akim, sonuçsuz, başarısız anlamına gelmektedir.