1980 sonrası medyası, yazılı ve görseliyle tam bir “bağımlılık” anaforunda...
İktidara yakın olmak, gazete ve televizyonculuğu “basamak” yapıp hem köşeyi fazlasıyla dönmek
ve hem de itibar kazanmak için yola çıkan “yeni yetme patronlar” sayesinde, bu mecranın en
değerli kesimi, çalışanlar yani emekciler ne yazık ki sıfırlandı.
Gazete var, kaliteli emekci yok.
Televizyon var, gerçek yayıncı yok.
Kaliteli emekci çok oysa.
Ama hepsi işsiz.
Ülke, iyi ve değerli yayıncıdan geçilmiyor.
Ama deneyimli, başarıları kanıtlanmış tüm görsel yayın emekcileri, tamamı işsiz.
İşsiz kalanların hepsi yeni yetme patronlar tarafından kapının önüne konmuş gerçek emekciler.
Yaşlısı ve gençleri ile...
Hepsinin katma değerleri belli.
Ama “tarafsız ve bağımsız” yayıncılık kimsenin umurunda olmadığı için, çalışanlar boşta, eski
kaportacı, parçacı, otomobil satıcısı, bankacı, otelci ve hırsız müteahhitler iş başında.
Son 15 yıldır medya dünyasında, suyum başında bu tip yeni yetme insanlar.
Geçmişlerinde “aile” açısından hiç biri gazetecilik ile tanışmamış.
Hatta çoğunun gazete okuma alışkanlığı dahi yoktur.
Ama şu anda gazete ve televizyon patronları bunlar.
Son 15 yıla bakın.
Gazetelerde, televizyonlarda ve dergilerde bir tek elle tutulur, gözle görülür, ses getiren veya
gündemde kalan tarafsız,yansız bir gazeteci gördünüz mü?
Milyon trajlı eskinin tarafsız yayın organları, 300 bin satışla yerlerde sürünüyorlar.
1970'lerde Türkiye nüfusu 4050 milyonlardayken, toplam gazete satışları 5 milyonu geçiyordu.
Okuma yazma oranı felaketti.
Şu anda 80 milyona dayanmış nüfusu olan Türkiye'de, okumayazma oranı yüzde 80'lere fırlamış
bu ülkede gazetelerin toplam satısı 4 milyon cıvarında. Bunun bir milyonu (yerseniz) abone
yoluyla satılıyormuş.
Bana göre gerçek toplam satış 3 milyon.
Bir ülke bu kadar mı geri gider?
Gider.
Bu iktidar sayesinde daha da geriye ve daha da kötüye gider.
Nedeni açık.
Ülkedeki son tablo şöyle.
Taraflı gazetecilik ve yayıncılık.
Kalitesiz, toplama yandaş emekci.
Yalaka yöneticiler.
Çapsız, açgözlü, insani değerleri sıfırlanmış patronlar.
Hemen hergün, medya dünyasından kovulan arkadaşlarımızı, emekcilerimizi duyuyoruz.
Her gün, her ay veya her altı ayda bir karlarnı korumak veya daha da yükseltmek isteyen açgözlü
tüp satan gazete ve tv patronları kapının önüne arkadaşlarımızı koyuyorlar.
Kovuyorlar.
İçim titriyor.
Bu meslekte emeği geçmiş herkesin içi titriyor.
Meslekte ayakta kalabilen değerli bir kaç emekcinin geleceği de karanlık.
Hadi emekciye değer vermiyorsun, sendikasız çalıştırıp üç kuruş maaşla onu süründürüyorsun, bari
kovma.
Kovma ve emekcinin ahını alma.
Ya da bu piyasadan defol git.,
Git ki senden daha iyi birine yol açılsın.
Medya dünyasının dışında hızsızlık yapılabilecek o kadar geniş alan var ki...
Üstelik hiç bir zaman işsiz kalmazssın.
Yeter ki bu medya dünyasından çek elini...