Günün Haberleri   |   Giriş sayfam yap   |   Favorilere ekle   |   Künye   |   İletişim   |   Sitene haber ekle


 
DOLAR
32,4783
EURO
34,9376
IMKB
9.717,000
ALTIN
2.436,360
 
Hava Durumu ANKARA
19 / 27 C°
Değiştir
 
     
 
Medya Spot Google
 
 
 Ana Sayfa  Gündem   Ekonomi   Dünya   Yaşam   Medya   Spor   Magazin   Polis Adliye 
 
O DİKTATÖRDÜ AMA MEZHEPÇİ DEĞİLDİ
 SAYGI ÖZTÜRK 8 Temmuz 2014 Salı  

CHP ve MHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nu tanıdıkça seveceksiniz. Babacan, hoşsohbet ve esprili.Foto muhabiri arkadaşım Mert Arıslan fotoğraflarını çekerken, “Arkadaşlar bana, fotoğraf çekilirken gülümsememi istiyorlar. Artık ben onların dediklerini yapmaya çalışıyorum. Emir kuluyum” diye espri yapıyor.

Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun, Cumhurbaşkanlığı adaylığı gündeme gelinceye kadar herhangi bir partiyle yakın bir ilişkisi olmadığını öğreniyorum. Ancak, siyasi gelişmeleri her zaman çok yakından izliyor, önceki görevlerinde edindiği dostluklar nedeniyle yabancı ülkelerden sıkça aranıp, görüşlerine başvuruluyor.

Köprüyü, hastaneyi anlatmayacağım
İhsanoğlu, Cumhurbaşkanı seçiminin, önceki cumhurbaşkanı seçimlerinden farklı olduğunu belirtiyor. Ekmel Bey’e “Seçilirseniz nasıl bir Cumhurbaşkanı olacaksınız?” diye soruyorum, şunları söylüyor:
“Türkiye, ilk kez Cumhurbaşkanını halkoyuyla seçiyorsa bu, Cumhurbaşkanına bir önceki başkanlarda olmayan bir güç verecektir. Çünkü parlamentonun mutabakatıyla değil, bütün milletin gücüyle seçilecektir.
Şunu unutmamak lazım: Cumhurbaşkanı seçilecek zatın, yüzde 51-55 neyle seçilecekse, onu seçenler kadar başkasına oy vermiş olanların da cumhurbaşkanı olarak görev yapması lazım. Yani ayrıştırmadan, cepheleştirmeden, zıtlaştırmadan, farklılaştırmadan herkesin cumhurbaşkanı olması gerek. Ben, köprüyü, okulu, barajı, hastaneyi anlatmayacağım. Bunlar hükümetlerin meseleleridir.”

ABD işgali, hataları beraberinde getirdi
İhsanoğlu, komşu ülkelerdeki gelişmelerin nedenlerini çok iyi biliyor. Olayların bu hale geleceğini de çok önceden gördüğünü belirtiyor ve açıklamalarını sürdürüyor:
“Komşu ülkelerde büyük sıkıntılar var. 1911’den itibaren başlayan halk ayaklanmaları kurulu düzenleri bertaraf etti, onları uçurdu. Fakat onların yerine demokratik sistemler getiremedi. Irak’ta ise ABD işgalinden sonra büyük hatalar yapıldı. Mezhebe dayalı bir rejim kuruldu. ‘Meclis başkanı şu mezhepten, cumhurbaşkanı bu mezhepten, başbakan o mezhepten olacak’ denildi. Irak’ı bölme, ayrıştırma hadisesi bu şekilde başlatıldı. Oysa, bu yapılmadan önce, Irak halkı değişik etnik mezhepten oluştuğu halde, farklı bir nizam halinde yaşamıyordu. Şimdi siyasi bir farklılık geldi. Arkasından radikal mezhep hareketleri, çatışmalar başladı.

2006’da o bölgeye barışı getirmiştik
Saddam Hüseyin de, Beşar Esad da mezhepçilik yapmadı. İslam Teşkilatı Genel Sek- reteri’yken, 2006’da Sünniler ile Şiiler arasında alimleri toplamak suretiyle bir barış sağladım. O dönem 10 maddelik bir antlaşma metni hazırladım. Onlar da imzaladılar. 2010 yılına kadar bu barış devam etti. 2010 yılındaki seçimlerden sonra tekrar bu mezhepçilik hortladı.
Bu süre içerisinde Iraklılar şöyle bir vehmin kurbanı oldu: ‘Saddam Hüseyin Şiilere karşıydı, biz onların intikamını alacağız ve biz Şiaları hiçbir zaman mağdur olmayacak şekilde güçlendireceğiz.’ Halbuki Saddam, Şialara karşı olduğu gibi Sünnilere de, Kürtlere de karşıydı. O bir diktatördü, bir caniydi ama mezhep bazında bunu yapmıyordu. Saddam Hüseyin’in Baas Partisi laik bir partiydi. Bunun için mezhep ayrışması yoktu. Aynı şekilde Suriye Baas Partisi de laiktir. Onlar da mezhepçilik yapmıyordu.”

Arap kavgalarında taraf olmamalıyız
Ekmeleddin İhsanoğlu, geçmişteki görevi gereği Arap dünyasını yakından tanıyor. O ülkelerdeki gelişmelerin muhtemel sonuçlarını öngörüyor. O yüzden Arap dünyasındaki gelişmelere fazlasıyla müdahil olan Türk yetkililere şu uyarıda bulunuyor: “Biz, Arap kavgalarında taraf olmamalıyız. Biz aktif bir politika takip etmek istiyorsak bunu taraflardan yana değil, uluslararası dengeleri gözeterek, milli menfaatlerimizi her şeyin üstünde tutarak yapmalıyız. Komşu ülkelerle hep beraber yaşadık. Bizim bir takım tecrübelerimiz var. Türkiye ateş söndüren bir durumda olmalı.”
Güneydoğu’da ilginç gelişmeler oluyor. Askeri birlik içindeki bayrağımız teröristler tarafından indiriliyor. Yollar kesiliyor. Devlet, yeni çözüm paketleri hazırlıyor, PKK’nın başı Abdullah Öcalan kurtarılmak isteniyor. Peki, cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, Güneydoğu olaylarına nasıl bakıyor? İşte görüşleri:

Siyasi hesapla değil milli birlikle çözülür
“Ülkemizin Güneydoğusu’nda bir ateş var. Bu ateşin sönmesi, barışın kurulması gerekiyor. Bunun farklı yolları var ama temel olarak şudur: Daha çok insan hakları, hürriyetler. Yeni anayasa yaparken sıkıntıları giderecek, daha liberal bir anayasa düşünmemiz lazım. Bunu iyi niyetle, karşılıklı güvenle ve şeffaf bir şekilde çözmeliyiz. Bunu Meclis’te, milli mutabakat sağlayarak yapmalıyız.
Başlangıçta bazı temasların bir süre iki taraflı yürütülmesi kabul edilebilir. Ama belirli bir noktadan sonra her şeyin şeffaf bir şekilde, yani dar siyasi hesaplar bazında değil, milli menfaat, milli birlik ve bütünlük hesabına göre açık olması lazım.”
Ekmeleddin Bey, Güneydoğu’da yaşanan olaylardan “endişeli olmadığını” belirtiyor, “Çünkü Türk Milleti var olma mücadelesini asırlar boyu yapmıştır. Milli birliğini, benliğini ve bütünlüğünü koruyabilecek kudrete sahiptir” diyor.

Camide siyaset olmaz!
Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanlıktan istifa etmeden, devletin bütün olanaklarını kullanarak Cumhurbaşkanı adayı olurken, diğer adaylarla koşulları karşılaştırılamayacak kadar farklı. Ekmeleddin Bey, “Başbakan istifa etsin, yarışa öyle girsin” tartışmalarına girmek istemiyor ve bunun takdirini millete bırakıyor.
Seçimler için temennisini, arzusunu anlatırken, “Planımız ilk turda seçimi kazanmak” diyor. Peki, camide, devlet dairelerinde yapılan propagandalar için hangi mesajları vermek istiyor? İşte o sözleri:
“Yozgat Valiliği’ne gittiğimde, valinin makamında gazeteciler bana siyasi sorular sormak istedi. Ben ‘Sayın vali bütün devletin temsilcisidir. Bir siyasi partinin yanında olmayacaktır, taraftar olmayacaktır. Burada siyaset yapılmaz’ dedim.
Cuma namazı çıkışında siyasetle ilgili sorular yöneltildi. Ben de onlara ‘Burası mabettir, ibadet yeridir. Mabetlerde siyaset yapılmaz. Buna herkes uymalı’ cevabını verdim.”
Çatı aday Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu ile röportajımızın sonunda evinin bahçesine indik. Birlikte yürüyüş yaptık. Son sözleri ise “SÖZCÜ ailesine, okurlarına teşekkür etmek” oldu.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
  Toplam yorum 0   Onay bekleyen 0  


Yorumunuz editörlerimiz tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
 

Bu yazı henüz yorumlanmamış...


 Yazarın Diğer Yazıları
 
  ÇOK OKUNANLAR
  YAZARLAR

 
EMİN VAROL
 
GAZETEC? ACI S?YLER !

 
Ercan Deva
 
Hatalar Zinciri ve Ortak Akıl

 
MURAT ŞAHİN
 
Matematik Ucuzlugu

 
Cahit Saraçoğlu
 
100 Milyar Liralık Destek Alacaklar
  ÇOK YORUMLANANLAR
  ANKET
Cumhurbaşkanlığı Seçimerinde Kim Kazanır?
Recep Tayyip Erdoğan
Kemal Kılıçdaroğlu
Muharrem İnce
Diğer
 Sonuçları göster   
 
 
RSS

Add to Google
Medya Spot'ta yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.  Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Medya Spot sorumlu tutulamaz.