İktidar yolsuzluk, iktidar rüşvet ve iktidar para ilişkileri her
ülkede siyasetcilerin başını ağrıtır.
Sadece ağrıtmakla kalmaz başlarını derde sokar.
Kimilerini de hapse.
Japonya'daki siyasetci böylesine “lekeli” bir iddiayla
suçlandığında ya istifa eder görevinden,ya da intihar.
Yani Napolyon'un “para,para, para” sı pek matah bir sonuca
götürmez hızsızları, arsızları, kapkaccıları...
Bu nedenle siyasete soyunacaklar, kafadan liderliğe soyunanlar
“Mal varlıkları”nı açıklarlar.
AKP İktidarında siyasetcilerin para ile ilişkileri pek su yüzüne çıkmış değil.
Ama zaman zamöan para ve güücü konusunda bazı bakanların
sözleri kulaklarımızda çınlar durur.
Misal: Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, her
ay aldığı milletvekili maaşı (24 bin TL) ile ayın sonucu
getiremediğini açıklamıştı.
Aynı çatı altında ve hükümette görev yapan ve aynı maaşı alan
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Fgaruk Çelik ise işçilere bir
aylık ücret olarak verilen 800 TL için şöyle demişti:
“ 800 TL büyük para, bununla bir ay geçinilmez değil”
Hani halk arasında bir deyiş vardır bu haller karşısında:
“Ya sayıyı bilmiyor, ya da dayaktan anlamıyor...”
Kendisi 24 bin TL alıyor, yerin dibinde çalışan gariban işçi 800
Tl ve bu parayı ona nerdeyse “fazla” görüyor.
Zihin ve zihniyet ortada fazlaca ne denebilir ki?
Gelelim son günlere.
AKP'nin yurt genelinde il ve ilçe kongreleri yapılıyor. 23 Kasım
günü Rize'nin Pazar İlçesindeki AKP konbgresinde eski Gümrük
Bakanı Hayati Yazısı, celallenmiş kürsüde ve atıp tutmuş:
“Ekonomik bağımsızlığı olmayan insanlar politikaya girmesin”
demiş.
Mealen de, eklemiş:
“Ay sonunu nasıl getireceğim diye düşünen insan, parti
teşkilatında başkanlık filan hayal etmesin”
Üç adayın çekiştiği bir kongre.
Belli ki adaylardan biri fakir veya emekli.
Belki ikisi de fakir,biri ilçenin zenginlerinden.
Emekli olan İlhami Günaydın adlı şahır çıkıyor kürsüye ve bakanı
eleştirdikten sonra, sözlerini çok yadırgadığını söylüyor. Akıl
zenginliğinin daha önemli olduğunu vurguluyor:
“Fakir adayın kafasının içindeki fikirler zenginse ne olacak?”
Tabii bakan mosmor.
Yani koskoca bakan.
Üstelik hukukcu.
Başbakan Erdoğan'ın yıllarca avukatlığını yapmış.
Kimbilir ne kadar zengin?
Zengin ki, siyasete girmiş.
Demek ki, sadece zenginlerin siyaset yapmasını istiyor..
Zengin demek, kafası çalışan demek.
Zengin demek, başkan olabilir, bakan olabilir, hatta başbakan
olabilir demek.
Zirveye, yani Çankaya'ya, köşke çıkması dahi mümkün demek.
Sormak lazım:
Peki bu kafa, ne kafası?
Yolsuzluk iddiasıyla yargıdan kaçırılan ancak istifaları bir günde
sağlanan AKP'li dört bakan, hangi kategoriye giriyor bu
durumda?
Kutu kutu, destelenmiş milyon dolarlar.
Para sayma makinaları.
Oğullar ve babaların “zengince” konuşma tapeleri....
Bir türlü ortaya çıkarılamayan, aydınlanmasına izin verilmeyen
rüşvet iddiaları.
İranlı tefeci, altın kaçakcısı Zarraf'in hediye ve behiyeleri?
Malum bunların hepsi zengin.
Kafaları onun için çalışıyor.
Üstelik çok fazla çalışıyor...
Tıkır tıkır...
Bakan Zafer Çağlayan'a verilen 700 bin TL'lik
İsviçre saati gibi...