“Stratejik Derinlik”ten dayanılmaz sığlığa, komşularımızla sıfır sorundan, “Komşusuz”
yolculuğun kapkara dehlizlerine pupa yelken yol alıyor 12 yıllık AKP iktidarı.
Dış politikamız genelde iflas masasında, özelde ABD'nin ellerinde.
En son örnek: SuriyeIrak ...
Ve Kobani çıkmazı...
Hala teröristin kim olduğu noktasındayız.
Işid mi, PYD' mi?
İktidar ve muhalefet arasında en ufak bir işbirliği, uzlaşma veya yardımlaşma yok.
AKP “Çoğunluk benim, o halde ben Kralım” diyor.
Bu kabadayılık dış politikada pek sökmüyor.
Vazgeçilmez müttefik Amerika “höt” diyor.
AKP “tıs”...
İçerde Krallığın söker de..
Ya dışarda, yani dünyada?
Tamam, komşularımız hiç hırlı değil..
Yüzyıllık sorunlar yumağı iyice karıştı.
Suriye ve Irak son on yıldır iyice baş ağrıtan durumda ...
Sayelerinde dünyanın en büyük göçünü aldı Türkiye son üç yılda.
Sınırlar delik deşik.
İçerdeki göçmen sayısı 3 milyon.
Dünya rekoru.
Cumhurbaşkanı ise Kobani'ye yardım için sınırlarımızdan geçecek olan yabancı askerler için
“Peşmergeye evet ama ya silahlar PKK'nın eline geçerse” diye ABD'ye kafa tutmaya çalışıyor.
Yerse.
Oysa barış sürecinin sonuçlanması için içerdeki terörist başı Öcalan ile ortak sekretarya kuruldu.
Yani PKK'nın başı Öcalan'la aynı masaya oturuldu.
O zaman demezler mi:
“Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu”
Ya bir kaç çeşit PKK var, ya da bir tane PKK.
Kandil'de başka, Kobani'de başka PKK mı var yoksa?
ABD sormaz mı:
“Bu nasıl mantıktır arkadaş” diye...
Ezcümle.
Başbakan iken çarşafa dolanan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı sırasında da aynı hataları tekrarlıyor.
İflas eden dış politika değilmiş gibi, yıllardır dış politikayı yöneten “Derin stratejist” Davutoğlu'na
Başbakanlık koltuğunu ikram ediyor.
Koltuk değişince sorun bitecekmiş gibi.
Oysa değişen bir şey yok.
Koltuklardan başka...