![]() |
MUSTAFA MUTLU/VATAN Yani mektup, Silivri’den Bağcılar’a günde yaklaşık 3,3 kilometre hızla gelmiş...
Bu bile; Ergenekon sanıklarının isyan ettiği “koşullar”ı göstermeye yetmez mi?
Bu çağda bu sürat için cezaevi yönetimini ve PTT’yi tüm kalbimle kutluyorum!
İşte Mustafa Balbay‘ın mektubu:
***
Sana tüm yazıların için teşekkür ediyorum. Hepsini okuyorum. Bizim davayla ilgili duyarlılığın, hiç unutmayacağım değerde.
İnsan burada kendisini bazen Dumlupınar denizaltısında gibi hissediyor. Denizin dibinde kurtarılması olanaksız bir yerde, yukarıdan gelen her mesaj, küçük bir ses; o denizaltındakileri nasıl etkilemiştir, bir düşün. İşte burada, içinde bulunduğumuz gerçek durumu okura anlatan bir yazı bizi öylesine heyecanlandırıyor.
Hapishanede bir ziyaret yarım tahliye gibi bir şeydir.
Bir mektup, dışarıdan ciğerlerine dolan bir nefestir.
Bir köşe yazısı ise yüz binlerce kişiye sen hitap etmişsin gibi heyecanlandırır insanı.
Davayla ilgili gelişmeleri yakından izliyorsun. Burada hukuk yok ama biz varmış gibi her türlü çabayı harcıyoruz. Bu, sepete su doldurmak gibi bir şey... Ya da durumumuzu şöyle bir yolculuğa benzetebilirim:
İstanbul’dan Ankara’ya gidiyorsun; tabela, ‘Ankara 200 kilometre’ yazıyor. Basıyorsun gaza, git, git; yeni bir tabela:
‘Ankara 250 kilometre...’
İlerledikçe yol uzuyor.
Dava görülürken yolda yeni ekler geliyor, araya yeni davalar giriyor, biri ötekiyle birleşiyor!
İşin en acı yanı, böyle bir hukuk katliamı herkesin gözü önünde, canlı yayınlarda, demokrasi adına yapılıyor.
Bunları bir karamsarlık ifadesi anlamında değil, senin de çok iyi bildiğin gerçekleri paylaşmak için yazıyorum.
Türkiye’de böylesi dönemler çok uzun sürmez. Bir şekilde biter. Burada kendimi o günlere hazırlıyorum. Temel ilkem şu:
‘2B’yi koru!’
Benim 2B‘m, ‘beden ve beyin’ sağlığı...
Bunun için günde iki saat spor yapıyorum, yedi-sekiz saat kitap, iki-üç saat gazete okuyorum.
10 Ağustos 2010 Salı günü mahkemenin uzun tatili bitecek ve duruşmalar yeniden başlayacak.
Mahkemeden istediğimiz şu:
‘Bizi hızlı, adil ve tutuksuz yargılayın.’
Gel gör ki, üçü de yok. Seninle bir meslektaş olarak ayrıca paylaşmak isterim ki; bana yöneltilen soruların tümü, ama tümü gazetecilik faaliyetlerimle ilgiliydi. Örneğin Ergenekon’un E’si bile sorulmadı. Ne yazık ki, hukuksuzluğa herkes alıştı.
Sevgili dostum.
Daha fazla başını ağrıtmak istemem. Her şey için bir kez daha teşekkür ediyorum. Özgür günlerde görüşmek, kucaklaşmak, dertleşmek dileğiyle selamlar, iyi çalışmalar.
Mustafa Balbay / Silivri.”