![]() |
Orhan Gencebay, Müslüm Gürses,Hülya Avşar gibi isimlere de cevap veren Fazıl Say'ın eleştirilerinden en büyük payı ise Sezen Aksu aldı. İşte o röportajdan çarpıcı bölümler; - Sizi "seçkinci", "snob" bulanlar var. Hatta Haşmet Babaoğlu bunlara "faşişt"i de ekliyor. Faşist misiniz? "KONU FAZIL DÜŞMANLIĞI'NA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ" - Dileyen, dilediği müziği dinleyemez mi? - Tabii twitter'da Ahmet Hakan'la olan polemik tartışmayı alevlendirdi. - Arabeski bir kenara bırakırsak Türk popunda durum ne? - Tabii pop ve arabesk müzik denilince akla gelen ilk isim de Sezen Aksu... Siz bu tartışmalarda Sezen Aksu'yu nereye oturtuyorsunuz? - Arabesk midir Sezen Aksu? - Geçmişte kendisiyle bir arada bulunmaktan pişman mısınız? 'ARABESK, TOPLUMSAL ÇÖKÜŞÜN ÖLÜMÜ BEKLEYEN TEMBEL RUHUDUR' - Arabesk nedir? - Ne tür bir yılışıklıktan söz ediyorsunuz?
Louis Armstrong der ki; "İki tür müzik vardır, iyi müzik ve kötü müzik." İyi müziği savunmak ne zamandan beri faşizm oldu? Dünya değerlerini savunmak elitistlik değil. Dejenerasyona karşı asıl, "İnsani değerleri" savunmak biz insanoğlunun görevidir.
Tabii ki dinler. Benim paragrafımda böyle bir dayatma mı var? "Sadece şunu dinleyin" gibi bir dayatma mı var? Bu tartışmalar maalesef bu boyutlara varıyor... Ben kendim evde, Sting, Björk, Zeki Müren, Veysel ve birçok tür müzik dinleyen bir insanım. Konu, "Fazıl düşmanlığı"na dönüştürüldü.
Ahmet Hakan ve Cüneyt Özdemir gibi insanlar benimle müzik tartışamaz. Herkes uzmanlıklara saygı göstermeli.
Onno Tunç ve Uzay Heparı'nın vefatından beridir tek bir albüm göremedim ikinci kez dinlemek isteyebileceğim... Herkes zannediyor ki; "Pop sadece solistin işidir." Hayır! Pop, aslında yüzde 10 solistin, yüzde 90 diğer emeği geçenlerin işidir. Ve iyi müzik olan pop vardır. Satış için olan pop vardır...
Hiçbir yere oturtmuyorum.
Emin olamadım. Toplumsal duyarlılıkları çok olan bir kadındır.
Sezen Hanım ile Metin Altıok'u anma gecesinde, Onno Tunç bestesi "Kavaklar" şarkısını çaldık. Niye pişman olayım? Önemli bir duyarlılıktır. Duygulu söylüyordu. Kaydı sonradan dinlediğimde biraz şaşırdım. Piyano, Do minör'den başlıyor, Sezen, Do diyez minör'den girip, Si minör'de arıyor parçayı. Son derece kirli. On notanın yedisi kirli. Detone ve kirli olunca da beni bu müziğin, "Duygulu" olduğuna inandıramazsınız. Duygu dediğimiz şey tüm duyuların birleşimidir. Kulak da en önemli duyudur. Müzik yapıyoruz. Patlıcan yemeği değil...
Arabesk bir ruhtur. Toplumsal bir ruh; bir çöküşün ruhu. Yılışıklıkla zaman geçirerek ölümü bekleyen o tembel ruh... Mesela Türkiye'de en önce televizyon arabesktir. Bütün gün yılışıklık seyrediyorsunuz, akşam haberler başlıyor: 35 şehit, 27 tutukIama, 62 cinayet, 78 kişi trafik kazasında öldü. 20 milyon insan işsiz, 10 milyon insan açlık sınırında, İsrail'le savaş durumu, Ermenistan'la savaş durumu. "Türkiye çözüldü, Türkiye tükendi, tuttuğunuz takım ön elemede elendi" haberIeri. Sonra haberIer bitiyor ve yılışık programlar devam ediyor. Hiçbir şey olmamış gibi, seyrettiğiniz haberler an Iamsızmış gibi... Göbek atan Iar, kirli söylenen şarkılar, düzeysiz konuşmalar, saçma sapan espriler, bir cehalet okyanusu. O ruh işte bu; arabesk!
Düşünün ki, öğleden sonra yemek programı. Yemek yapanların tahammül edilmez laf salataları. Hiçbir şey öğrenemeyeceğimiz bir boş laf galaksisi içindeyiz... Ve, "Televizyonda yemek yapanlar" göbek atmaya başlıyorlar. Aniden! Hiçbir sebep yokken. Onlar göbek ata dursun, altyazı geçmeye başlıyor, memleketin bir yerinde olan hazin ölümler altyazıdan geçiyor, sol köşede ise bir margarin reklamı. İyice vıcıklaşması için. Altyazı bedenlere sıkılan kurşunları geçiyor, görüntüdeki vıcıklık ise ruha sıkılan kurşunları. (16 Ağustos 2010 Pazartesi )