![]() |
Siyasiler dün yapılan HSYK seçimlerine tepkili... CHP'li Akif Hamzaçelebi ve MHP'li Vural konuya ilişkin düşüncelerini açıkladı.
AKP'nin Anayasa değişikliği ile yapmak istediğinin çok açık bir şekilde ortaya çıktığını belirten CHP'li Hamzaçebi, şöyle dedi: "AKP referandum sırasında Anayasa değişikliğini 'üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü olacak' diye halka sundu. Bunun gerçeklerle bir ilgisi yoktu. Ana amaç yargıyı kontrol altına almaktı. Daha demokratik yargı, HSYK'da daha geniş tabanlı temsil gibi kulağa hoş gelen söylemlerin ardından yargıya hakim olarak Türkiye'yi daha otoriter bir rejime taşıma amacı taşıyordu. HSYK seçimleri bunu çok açık bir şekilde göstermiştir. Hakim ve savcılar özgür iradeleriyle bir seçim gerçekleştirmemişlerdir. Adalet Bakanlığı, hakim ve savcıların iradesini baskı altına almıştır. Sonuç ortadadır." Türkiye'nin AKP ile birlikte adım adım otoriter bir rejime doğru gittiğini iddia eden CHP Grup Başkanvekili Hamzacebi, şöyle dedi: "Bu tek adam yönetimidir. Türkiye'de her alanda artık tek adam yönetimi var. Ekonomide, yargıda, yasamada tek adam yönetimi var. Giderek medya tek adam yönetimine girecektir. Bağımsız medya kalmayacak, var olanlar da yok edilecektir. Türkiye bu rejimle önümüzdeki seçimde hesaplaşmak zorundadır. Aksi takdirde özgürlükler açısından karanlık bir döneme gidiyoruz demektir." "Şimdi AKP 'dokunulmazlıkları kaldıralım' derse şaşırmam" diyen Hamzaçebi, "Çünkü onları yargılayacak olan mahkemelere hükümetin istediği hakimler atanacaktır" dedi. "Yüz karası bir seçim" Anayasa değişikliği yapılırken MHP olarak yargının siyasallaşmasının doğru olmadığını söylediklerini ve bu nedenle referandumda 'hayır' oyu istediklerini kaydeden Vural ise şöyle konuştu: "Hangi hakim ve savcı kendini tarafsız hissedecek?" "Yüz karası bir seçim" "HSYK AKP'nin kurumu haline geldi"
"Türkiye'de her alanda tek adam yönetimi var"
"Adalet Bakanlığını kutluyorum. HSYK'yı, AKP'nin ve Adalet Bakanlığının yan kurumu haline dönüştürmek için gösterdiği başarıdan dolayı kutluyorum. Önce Anayasa Mahkemesi'ne, sonra da HSYK'ya bir partinin talimatıyla üye seçildi. Bu durum, MHP'nin duruşunun doğru olduğunu ortaya koydu. HSYK'nın Adalet Bakanlığı'nın güdümüne sokulacağını söylemiştik. Elini çek Sadullah Ergin dedik, ey AKP, yargının içinden elini çek dedik. Ellerini, gövdelerini bu seçimin içine soktular. Bu nasıl bir seçim? HSYK Adalet Bakanlığı'nın personel daire başkanlığı haline sokulmuştur. HSYK siyasi etki, AKP'nin etki alanına girmiştir. Bu sonuç, hakim ve savcıları büyük bir baskı ve tehdit altına sokmuştur."
"Böyle bir ortamda hangi hakim ve savcı kendini bağımsız ve tarafsız hissedecektir?" diye soran Vural, HSYK'nın Adalet Bakanlığı'nın güdümüne girmesi nedeniyle, Anadolu'da vicdanları ile karar veren hakim ve savcıların yürütmenin etkisi altına gireceğini savundu. Türkiye'nin hukuk devleti olmaktan çıkıp parti devleti olmaya doğru gittiğini de kaydeden Vural, "Nerede kuvvetler ayrılığı, nerede demokrasi, nerede hakim ve savcı teminatı" diye sordu.
Adalet Bakanı'nın HSYK'ya kendi bürokrat ve istediği isimleri atadığını da kaydeden Vural, hakim ve savcılara bundan sonra daha büyük görev düştüğünü ifade etti ve "Hakim ve savcılarımız adalet dağıtmaya devam etmeli. Sürgüne gönderilen memurun hakkını, haksız yere vergi cezasına çarptırılan vatandaşın hakkını hükümet ve yürütmeye karşı kim arayacak? Bu seçim yüz karası bir seçimdir. Anahtar listelerine hakim ve savcılara oy verdirmek suretiyle HSYK'yı ellerine geçirdiler. Sevsinler böyle bir bağımsız kurulu. Bu ülkenin vatandaşları olarak hakkı hukuku koruyacak yargının bağımsız olmasını savunmak hepimizin görevidir. Bundan sonraki uygulamaları hep birlikte takip edeceğiz" diye konuştu.
HSYK'nın bağımsız bir kurum olmaktan çıktığını ve AKP'nin kurumu haline geldiğini ifade eden Vural "Bakanlığın listesi kazanıyorsa hepimizin bunu sorgulaması gerekir. Hukukun üstünlüğü gibi kavramlar sadece lafta kalan kavramlar haline gelmiştir. İyi bir operasyonla HSYK'yı -kendi memuru gibi- istediği gibi atama yapabileceği bir mekanizmaya dönüştürmüşlerdir. Hakim ve savcıların vicdanlarının bundan etkilenmeyeceğine inanmak istiyorum" dedi.ANKA-19/10/2010