![]() |
Taksim'de bir bomba patladı. Polisiyle sade vatandaşıyla 32 kişi yaralandı. Öyle ya! Moda artık PKK terörü değil, dinci terör değil, ne olduğu hala anlaşılamayan "Ergenekon terörü"ydü... Terör dahil her şeyin "uzmanı" Çandar, 2 gün boyunca TV'leri gezdi. Yabancı ajanslara, CIA'deki dostlarına bilgi verdi. Radikal'deki köşesinde de açık açık yazdı: Radikal'deki köşesinde bakın neler yazdı: Eh Çandar yazacak da Açık Radyo vs boş duracak mı, gün boyu bu yazı radyodan okundu. Peki, Çandar'ın bu yazısının Radikal'de yayınlandığı 2 Kasım akşamı ne oldu dersiniz? Odatv.com
Akla ilk gelen PKK'ydı...
Ama "PKK'ya inananlar grubu"na göre, 7 aylık ateşkes ilan eden PKK niye yapsındı?
BDP'lilere göre "provokatörlerin işi"ydi...
"Akıllarına" hemen her zaman olduğu gibi "Ergenekon" geldi...
Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz de patlamadan hemen sonra Taksim'e gitti. İlk incelemelere eşlik etti.
Bu işleri de en iyi kim bilirdi?
Tabii ki, "eski şehir gerillası" Cengiz Çandar!..
"Bu iş PKK'nın işi olamaz. Kesinlikle PKK yapmamıştır."
"Taksim’deki terör saldırısını öğrendiğim anda, ‘PKK ile ilişkilendirileceğini’, çatışmacı dil ve ‘savaş ortamı’nın bundan besleneceğini aklıma getirmiştim. ‘İmralı trafiği’nin içeriğini bir nebze bilen ve Murat Karayılan’ın Ertuğrul Mavioğlu’na yaptığı ve Radikal’de yayımlanan açıklamaları doğru okuyan ve yorumlayanlar açısından söz konusu terör eyleminin PKK tarafından yapılmasının bir mantığı olamazdı. Gün boyu beni arayan yabancı basın ajanslarına görüşümü gerekçeleriyle anlattım. Taksim terör saldırısının PKK’nın üzerine yıkılması şaşırtıcı gelmezdi. Nitekim, kimileri bu yönde görüş belirttiler.
Elde ettikleri bilgiler ve yaptıkları yorumlar için, genellikle ‘derin devlet’e bağımlı olanlar ise Taksim terör saldırısını PKK’ya bağlamaya ve PKK yönünden gelen açıklamaları ‘taktik’ olarak nitelemeye teşneydiler ve bu görüşlerini yansıtmakta gecikmediler."
Saldırganın kimliği belirlendi.
Evet, canlı bombanın kimliği ortaya çıktı.
2004 yılında PKK'ya katılan, 3 ay önce Habur'dan Türkiye'ye giren Vedat Acar'dı...
Üstelik bu bulguları elde edip açıklayan devletin polisiydi.
Şimdi Çandar ile ilgili ne yazmak gerekiyor?
Hep böyle yapmıyorlar mı?
Yani "çok bilmiyorlar mı?"
Ve...
Utanmıyorlar mı?
Böyle gazetecilik ve böyle "uzmanlık" olur mu diye kendilerine sormuyorlar mı?