İSRAİL'İ KORUMAK İÇİN TÜRKİYE TEHLİKE'DE

26 Kasım 2010 Cuma  07:00

RUHAT MENGİ
 
Türkiye’de ve yurt dışındaki uzmanlardan gelen mektuplar en önemli konulardan biri olan “füze kalkanı” ile ilgili bazı gerçeklerin gizlendiğini anlatıyor. Türkiye’de “Bunun bir NATO projesi olduğu, Türkiye’nin ‘kalkanın İran’a karşı olduğunun söylenmesini’ engellediği, Türkiye dahil tüm NATO ülkelerinin füzelere karşı korunacağı” tekrarlanıp dursa da... “NATO’nun parlayan yıldızı olduk, sistemin komutası da bize verilir, projedeki etkimiz arttı” vs gibi her zamanki olayları parlatma ve şişinme alışkanlığımız sürse de... Gerçekleri doğru şekilde anlamak, üstünün örtülmesine izin vermemek ve Batı’nın “kendini korumak için herkesi feda edebileceği” ve planları buna göre yapacağı ihtimalini düşünmek zorundayız.

AHMEDİNEJAD YUTSA BİLE...

Öncelikle NATO bu füze kalkanının “İran’a karşı” olduğunu açıkça bildirdiğine, biz de bunun Türkiye’ye yerleştirilmesine izin verdiğimize göre artık laf oyunlarının anlamı yoktur ama Ahmedinejad yutuyorsa ne ala... Ama öte yanda “komşularla sıfır sorun” politikası izlendiğinin söylendiği, özellikle İslam ülkelerine şirin görünme politikalarına yoğunlaşıldığı, bu bağlamda İsrail’le ilişkilerin iyice bozulduğu bir dönemde “İsrail’i İran’dan korumak için” kendi ülkemizin savaş alanı haline getirilmesi, en azından muhtemel bir savaşın başlangıç noktası yapılması çelişkinin ta kendisi değil mi? Hem İsrail’e kafa tutup hem de “onu ve Batı ülkelerini korumak için kendi topraklarını, vatandaşlarını tehlikeye atmak” ne demek oluyor.

Madem ki NATO’nun hiçbir talebine itiraz edilemiyor Polonya ve Çek Cumhuriyeti reddetmeyi nasıl başardı? Ve madem ki sonunda tıpış tıpış kabul edecektik o zaman neden “komuta düğmesi bizde olmazsa zinhar olamaz” gibi laflar ettik? Bu kadar tehlikeli bir konuda bile bütün mesele “seçimde oy kaybetmemek için vatandaşın hoşuna gidecek şeyler söylemek” sonra da bu sözlerin üstüne yatmak mıdır?

OLMAYAN DÜĞME!

Çarşamba günkü yazısında Güneri Cıvaoğlu füze kalkanı sisteminde söylendiği gibi düğme filan olmadığını ORSAM Danışmanı emekli Tümgeneral Armağan Kuloğlu’nun açıklamasını vererek net şekilde anlatmıştı. Füze kalkanı dışındaki bir bölgeden füze fırlatıldığı anda sistem otomatik olarak savunma füzelerini ateşliyor ve onu havada imha ediyor. Peki füze parçaları ve başlığı nereye düşer? Eğer nükleer başlık taşıyorsa bunun çevreye, insanlara vereceği tahribatı hangi ülke yaşar?

NEDEN İRAN SINIRINA DEĞİL?

Medyada konuşlanmış, bazılarına milletin paralarıyla TRT’de reyting yapmayan programlar dağıtılmış yüzlerce iktidar alkışçısı isim tarafından “her adımda, her olayda” bir başarı havası abartılı ifadelerle, zafer çığlıklarıyla, yorumlarıyla etrafa yayılıveriyor. Ama bu konu ülkeye, topluma oluşturacağı tehlikeler açısından ‘gizlenemeyecek kadar’ önemli. Bu füzeler nükleer başlık taşıdığına göre patlamasa bile yayacağı radyasyon nedeniyle çevresine hayati zararlar verebilir. Ve Türkiye üstünde vurulma ihtimalleri de çok yüksek... Peki o halde biz neden “NATO’nun bu konuyu da nükleer uzmanlarıyla filan çözdüğünü, kalkanın İran sınırına en yakın noktaya konacağını ve Türk topraklarının, denizlerinin, doğal çevre canlılarının tehlikeye girmeyeceğini” açık şekilde duyamadık?

Tam aksine, tehlikeyi büyüteceği ortadayken neden “İzmir’e konacağı” söyleniyor? Şimdi “öyle bir radyasyon tehlikesi olmayacak” benzeri açıklamalarla olay kapatılmaya çalışılabilir ama bu hiç inandırıcı olmaz. HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş; “Marifet Lizbon’daki NATO karargahında ‘one minute’ demektir. Proje hükümetin başarısı gibi lanse ediliyor oysa ortada büyük bir sorun var. Konuştuğumuz füze kalkanı bizim bildiğimiz kılıç kalkan oyunu değil. Bu proje ‘Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’nin bir parçasıdır. Projenin maliyeti de Türk halkının sırtına yüklenecektir” dedi ki bu sözlerde gerçek payı büyüktür.

IRAK’I UMURSAMAYAN ABD TÜRKİYE’Yİ UMURSAR MI?

ABD’nin NATO’yu öne sürerek kendi amaçları için Türkiye’yi kullanması, bir İslam ülkesini etkisiz kılmak için bir başka İslam ülkesini tehlikeye atması onun için son derece sakıncasız bir konu... Zaten asla ‘Batı’nın parçası olarak görmedikleri, Huntington’ın kitaplarıyla da bunu açıkça ilan ettikleri (ben adamın ‘Türkiye Batı’nın değil Ortadoğu’nun içinde yer almalı’ dediğini kendisinden de dinledim biliyorsunuz, şu anda yapılmakta olan da budur) Türkiye ve Türk insanı için yaratılan tehlike umurunda bile olmaz. Üstelik bu bahaneyle Türk topraklarında ikinci bir İncirlik yaratılacak ve iyice yerleşebilecekler. Zaten Batı bir süredir hükümeti dışarıdan yağlama, parlatma işine bu nedenle iyice hız vermişti. Peki ABD’nin Irak’ta yaptığı hesapların, savaş çıkarmak için öne sürdüğü “kitle imha silahları” gibi iddiaların fos çıkması ama o arada on binlerce Iraklının ölmesi onu hiç ırgalamadığına göre ya bu da sonuçta Türkiye’ye büyük zarar verirse... Onun için çok mu fark eder?

Eğer NATO’nun “tüm ülkelerin korunmasını istediği” doğruysa önce en fazla risk taşıyan ülkeyi yani bizi düşünmeleri gerekir, hükümet bu konuyu en kısa sürede topluma açıklamalıdır!


26/11/2010



Sayfa Adresi: http://www.medyaspot.com/haber/İSRAİL-İ-KORUMAK-İÇİN-TÜRKİYE-TEHLİKE-DE-/137019