![]() |
Yüzü büzüşüyor, bakışları sertleşiyor, gözleri doluyor ve ağlıyor. Ona biçilen rol bu: ağlayacak, ağlatacak... Ekran başına kilitlenen izleyici, 'Öyle Bir Geçer Zaman Ki'yi izlerken kendini sonuna kadar bu drama teslim ediyor. Cemile'nin (Ayça Bingöl), Aylin'in (Farah Zeynep Abdullah), Berrin'in (Yıldız Çağrı Atiksoy), Mete'nin (Aras Bulut İynemli) çileleri dahi Küçük Osman'ın sıska bedeninde, içli bakışlarında vuku buluyor. Küçük Osman (Emir Berke Zincidi) kendisinden bekleneni fazlasıyla yerine getiriyor. Herkes vicdansız, tutarsız ve duyarsız Ali'ye kızıyor, insafa gelmesini bekliyor! Ama izleyici en çok da Caroline'e (Wilma Elles) düşman! O evin babasını çalan, 'esas anne'nin yerini alan sevimsiz bir üvey anne!
Caroline, daha dizinin başından beri hep kötü kadındı ama Osman'ın eve gelmesiyle daha da kötüleşti. Küçük Osman'la çocuk gibi didişen, sinsi bakışlarını onun üzerine diken Caroline'in, Osman'a attığı tokatsa adeta onu izleyici nezdinde bitirdi! O tokat Osman ile birlikte bütün izleyicinin suratına indi. Annesinden zorla ayrılmış bir çocuğun üvey annesi tarafından şiddete maruz kalması herkesin içine dokundu. Caroline bu sahne ile kötülüğünü tescilleyen bir üvey anneye dönüştü. İzleyici Caroline'i sevmiyor. Zaten onun da beni sevsinler gibi bir derdi yok: Yeter ki Ali kaptan sevsin! O da kendine biçilen rolü başarıyor. Osman da, akranları da bu sarışın kötü kadından nefret ediyor. Ekran karşısında küçük parmaklar sallanıyor, çocuklar annelerine daha bir yakın duruyor ve "Ben bu kadını hiç sevmiyorum." diyerek Caroline'i gösteriyor. Bu hareketin altında evdeki babalara da bir mesaj var mı bilmiyoruz. Ama bildiğimiz bir şey var ki Türk sinemasında yıllarca kendini gösteren kötü üvey anne karakterinin yeni sarışın temsilcisi Caroline!
Salı, Osman'ın günü!
Dizi çocuklar için uygun değil, hele de Osman'ın akranları için. Bu yüzden de dizinin hırçın babası Ali Kaptan (Erkan Petekkaya) küçük oğlu Can'ın etkilenmemesi için diziyi izletmiyor. Fakat bütün evlerde bunu başarabilmek ne mümkün! Osman'ın küçük hayranları onu izlemek için herkesten önce televizyonun karşısına geçiyor. Salı günleri onlar için Osman'la buluşma günü. Osman'ı izledikçe mutlu olan evin minikleri, Caroline'i gördükçe sinirleniyor, hırçınlaşıyor. Evlerde Caroline nezdinde üvey anne sendromu baş gösteriyor. Hastalığın tanısını Psikolog Mehtap Kayaoğlu koyuyor: "Sosyal bilinçaltımızda üvey anne sendromu var. Sindirella masallarında anlatılan, Ayşecik ve Ömercik filmleriyle beslenen bu sendrom 'üvey anne'yi direkt olarak bilinç altında 'kötü anne' olarak oturttu. Son dönemde dizilerde bu durum değişiyordu. Üvey anne ve baba modelleri daha olumlu yöne doğru çekiliyordu. Fakat bu dizide tekrar alışık olduğumuz kötü üvey anne ile karşı karşıya geldik. Ben çevremde şu düşünceyi yaymaya çalışıyorum: Ebeveyn olmak için illa ki biyolojik anne ve baba olmak gerekmiyor. Aynı zamanda psikolojik anne ve baba da olmak gerekiyor."
Sorun belli, ya yapılması gereken? 'İş senariste düşüyor' diyerek, ondan Caroline'i birden iyi, güzel huylu bir üvey anneye dönüştürmesini beklemek olmaz. O zaman çocuklar ekran başından uzak tutulacak. O da mı olmadı, görev anne ve babada. Nasıl mı? "Olayın bir dizi olduğunu, üvey anne karakterinin fazlasıyla abartıldığını ve böyle üvey annelerin çevremizde olmadığını söyleyerek" diyor Kayaoğlu. 'Üvey anne' yerine 'cici anne' düşüncesinin yerleşmesi için iş yine ebeveynlere düşüyor. [email protected] 29 ocak 2011/zaman