![]() |
Mehmet Baransu: Aslı’yı kastettiğimi kim söylüyor. Ben böyle bir açıklama yaptım mı? Bu ismi ben mi kopyala yapıştırcı bazı medya siteleri mi uydurdu? Konu şu; İsim vermeyeceğim Ankara’da da gazetecilik yapmış ulusalcı bir hanımefendi Taraf'taki ayrılıklarla ilgili Ahmet Altan ve Yasemin'in de ismini geçirerek çok ahlaksızca ve çok bel altı 3 tane tweet attı. Bunu görünce ve de okuyunca o tweeti attım. “Taraf’ı eleştirmeden önce kendinize bir bakın iftira atmadan önce kendi yaşadıklarınıza bakın, otel odasında bir belge için yaptıklarınıza bakın, bir konuşursam sokağa çıkamazsınız” dedim. Bunun üzerine attığı o tweeti sildi ve ben bu tweeti attıktan yanılmıyorsam 2-3 saat sonra bir telefon aldım bir internet sitesinden. Bu internet sitesi bana Aslı ile ilgili sorular sormaya başladı. Ben de şaşırdım. "Aslı'yla ilgili bir şey yok” dedim, kastettiğim Aslı değildi. Ondan sonra diğer siteler de aramaya başladı. Bu olaylar olurken ben eczanedeydim çocuğum için ilaç alıyordum. Eczaneden çıktım hemen telefonumdan internet sitelerine baktım gördüm ki birçok internet sitesi tweetimde isim yada cinsiyet geçmediği halde Aslı Aydıntaşbaş’ın Taraf’ı eleştiren yazısı yüzünden benim bu tweeti attığımı yazmışlar.
Serra Koçak: Aslı Hanım yada başka biri "insanlara şununla bununla otelde yattı" gibi şeyler söylemek gayri ahlaki değil mi?
Mehmet Baransu: Yapılan ahlaksızlığı söylemek ne zamandan beri ahlaksızlık oldu? Hemen söyleyeyim, çok güzel bir soru sordunuz. Bugüne kadar insanların özel hayatları ile ilgilenmedim ama sen Ahmet Altan ,Yasemin ve gazete hakkında bel altı ifadeler kullanırsan ve bunları pervasızca yazarsan kimse kusura bakmasın isteyen eleştirebilir beni. Ben bunu yapanlara küçücük bir şey hatırlatırım. Bakın açıklamada yapmam hatırlatırım ve sen açıkla derim.
Mehmet Baransu: Kimseye şantaj yapmadım bugüne kadar. Ama ahlaksızca saldırıda bulunanlara, bel altı vuruş yapanlara küçük bir hatırlatma yaptım. İmzacıların bazılarına da buradan hodri meydan diyorum. Bu kez hatırlatma yapmayacağım. Onları aynada gerçek yüzleriyle göstereceğim. Bu ülkede 17 yaş altında bir çocuğa tecavüz eden, bugün de bir gazetede çalışıp çok okunan bir köşe yazarı var. Bu adam bana ahlak dersi vermeye çalışıyor. Sabrediyorum şu sıralar. Ama pimimi çekmelerine az kaldı. Bir patlarsam bugün ahlak dersi veren çok ahlaksız sokağa çıkamaz.
Mehmet Baransu: Ergenekon için kurulduğumuz söyleniyor. Öncelikle tarihe bakmak gerekiyor Ergenekon konusu Ümraniye’de 2007 Haziran ayında bombaların bulunmasıyla başladı.Taraf gazetesinin kuruluşu Haziran ayından öncedir. Çalışmalar açok önceden başlanmıştı. Yani Ergenekon diye bir şey yokken kuruldu. Kaldı ki Ümraniye’de bombalar bulunduğunda kimse neyin ne olduğunu bilmiyordu.
Serra Koçak: Peki tam olarak ne oldu neden gitti Ahmet Altan? Siz konuştunuz mu kendisiyle bu konuyu?
Mehmet Baransu: Hem Ahmet Altan’ın hem Yasemin’in hem patronun söyledikleri var ortada... Benim çıkarttığım şey şu: Yoruldu insanlar ve yorulunca küçük şeyler artık göze batmaya başladı. Bir de Ahmet Altan roman yazmak istiyordu zaten kendisi gazetedeki yazılarını dışarıdan yazıyordu son zamanlarda gazeteye hiç gelmiyordu. Yasemin Çongar’ı, gazete için fedekarlığını asla unutamam. Sadece şunu düşünün. Yasemin tam üç buçık yıl bir tek gün izin yapmadan yedigün çalıştı. Ve Yasemin’in 11 yaşında bir kızı var. Taraf için kızını ihmal etti. Bundan daha büyük bir fedekarlık olabilir mi? Kaldı ki Yasemin’in fedekarlıkları anlatmakla bitmez. Bu fedekarlık insanı yorar. Şuan en iyi ben onları anlıyorum. Çünkü ben de çok yoruldum. Ahmet Altan’a yoruldum dediğimde bana kızardı. Yaşın daha kaç diye.
Mehmet Baransu: Yasemin yapıyordu yani kısaca bu ayrılığın özeti; Ahmet Altan yoruldu ve bırakmak istedi. Yasemin yoruldu ve bıraktı. Tabi bazı insanlar iktidara ve diğer nedenlere bağladı fakat ben bunlara katılmıyorum. Yorulduğunuz an küçük şeyler büyütülebilir. Sorun olur. En azından ben böyle biriyim. Belki onlar da aynı şeyi yaşadı.
Serra Koçak: “Ahmet Altan oranın her şeyiydi ve Ahmet gitti iş bitti diyorlar” fikrine katılmıyorsunuzdur muhtemelen?
Baransu: Taraf’ın bundan 8 ay önceki dönemine baktığınız zaman Taraf’ı Taraf yapan en önemli unsuru haberleriydi. Ahmet Altan çok önemli mi? Evet çok önemli. Taraf’la özdeşleşmiş durumda... Tabi ki Ahmet Altan'ın istifasıyla gazete etkilenecek. Yasemin’i arayacak. Telafi edilebilir mi bu kayıplar? Kısa vadede zor ama uzun vadede telafi edilebilir ve okur da gazetenin çizgisinden bir şey kaybetmediğini gördüğünde şimdiki gibi sahip çıkmaya devam eder diye düşünüyorum.
Serra Koçak: Sizin için genel kanı ‘cemaatçi’ olduğunuz yönünde...Öyle misiniz?
Mehmet Baransu: Bu soru bana hep soruluyor, ben cemaatin üyesi değilim. En başta onu söyleyeyim. Ama bu eleştiri yapanlar bir şey duymak istiyorlarsa şunu da söyleyebilirim ben cemaati seviyorum, onlardan daha faydalı buluyorum cemaati. Cemaat onlardan daha fazla yararlı iş yapıyor, buna inanıyorum. Çünkü yurt dışına gittiğim zaman cemaatin yaptığı o okullarda neler yapıldığını bizzat gözlerimle görüyorum ve burada oturup yazıp Türkiye adına taş üstüne taş koymayan insanların tutup da cemaati eleştirmesini doğru bulmuyorum. Bir de son yıllarda garipleşti anti-cemaat sever arkadaşlar. Cemaatçi dedikleri savcı Alevi ve bunların yazılarıyla rakı masasında dalga geçiyor aynı isim. Türkye’de böyle garip bir durum oldu. Herşeyin sorumlusu cemaat ilan edilmeye başlandı. Cemaatle ilgili eğer varsa ellerinde belge ya da bilgi yayınlasınlar, korkuyorlarsa bana göndersinler, ya da getirsinler, eğer belgelerine ikna olursam olursam, doğruysa yayınlarım. Ama getiremezler, çünkü iddiaları bugüne kadar hep yalan çıktı.
Baransu: İki kez gördüm en son 98’deydi herhalde...
SerraKoçak: Türkiye’de mi?
Mehmet Baransu: Evet. Yıl 1997 ya da 1998 Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’le verilen ödül. Gazeteciler Yazarlar Vakfı’nın ödül töreni. Cemal Reşit Rey'deydi yanılmıyorsam bir ödül törenindeydi. Oradaki basın toplantısında gördüm.
Serra Koçak: Pennsylvania’dan bir mesaj aldınız mı hiç?
Mehmet Baransu: Hayır, herhangi bir mesaj almadım. İnsan tanımadığı bir kişiye sanırım mesaj göndermez. Amerika’da olduğum dönemde de kendisiyle hiç görüşmedim ama görüşmek isterim. Açıkçası görüşmeyi ve röportaj yapmayı çok isterim benim elimde ona soracağım o kadar çok soru var ki siyasetle ilgili,Türkiye’yle ilgili,cemaatiyle ilgili,okullarıyla ilgili...
Serra Koçak: Nedim Şener meselesi ile ilgili pişmanlığınız var mı?
Mehmet Baransu: Hiç yok. Pişman olacak bir durum mu var ortada?
Serra Koçak: Nedim Şener’in yargılandığı süreç içerisinde delil olarak sizin yazılarınız kullanıldı?
Mehmet Baransu: Bunu hemen söyleyeyim. Bu Nedim Şener’in iddiası. Ama doğru değil. Nedim Şener benim yazdıklarımdan dolayı tutuklanmadı. Bakın ben Nedim Şener’i severim ve eskiden tanırım. Polisin ilk evine gittiği gün telefon açtım kendisine. Kitabında bu olayı başka anlatmış ama üzerinde durmayayım şimdilik. Nedim’in böyle bir örgüte üye olamayacağını, kendisine haksızlık yapıldığını Samanyolu’nda ilk gün söyledim.
Serra Koçak: Aziz Yıldırım’a attığınız bir tweet var. “Sizinle röportaj yapmak istiyorum” diye. Türkiye bu şike sürecini nasıl atlattı?
Mehmet Baransu: 2 türlü bakmak gerekiyor. Birincisi Meclis ve Federasyonun, hükümetin ortak kararıyla şike aklandı. Takımlara ceza verilmedi. Küme düşme olmadı. Kirli bir adam olarak nitelendirdiğim Yıldırım Demirören federasyon başkanlığına geldi ve bu iş hükümetin emriyle kapandı. Bu ülkede Başbakan çıktı ve kurumlarla kişileri ayırmak gibi garip bir şey söyledi. Peki ayırdı ama diğer takımların haklarını kişilerin haklarını kim koruyacak? Başbakan onu korumakla görevli değil mi? Mahkemede herkese verilebilecek en ağır ceza verildi zaten yasa değişmeseydi hiçbiri çıkamazdı. Ama yasayı değiştirdiler. 10 şikeyi 1 şikeye indirdiler. Bu süreç böyle atlandı. 2 yönü var, mahkeme sanıklar açısından verebileceği en iyi kararı verdi. Şimdi yapacakları Yargıtay’ı etkilemek. Ben onun çok zor olduğunu düşünüyorum. Ama öteki kısmını hiç konuşmaya gerek yok. Çocuklarına bile anlatamazlar çünkü onlar yasayı değiştirip, şikecileri akladılar. Kendi çocuklarına bile bunu nasıl anlatacaklar, anlatamazlar. Egemen Bağış geçen bir açıklama yapmış. Türk lirasından altı sıfırı attık ama Galatasaray’a attığımız 6-0 I asla atamıyoruz diye. Ben de televizyonda onu eleştirdim. Benimde takipçilerinden biri çok güzel bir tweet atmış: ’’Şikeci ve şikecileri temizleyen iktidarın pisliğini hiç kimse bir araya gelse atamaz’’ diye. İşte bu yazı şike konusunda hangi noktada olduğumuzu gösteriyor. Bu süreçte 3-5 kişi şike konusunda dimdik ayakta kaldık. Eleştirilerimi yaptık. Gerçekleri söyledik. 3-4 kişi medyada geri dönüşümü sağladı ve bunun devam edeceğini düşünüyorum. Çünkü o kadar çok pisliğe karışmışlar ki şike dışında işte asker olayı patlak verdi. Kulüp hayatlarının fazla uzun olacağını sanmıyorum.
Mehmet Baransu: Futbol ikinci yaşam alanımdı. Bunu kimse bilmez. Üniversiteyi kaçzanmasaydım ya da babam izin verseydi Erzurumspor’da ilk önce 2.Lig sonrada 1.Lig takımlarında sahalara çıkacaktım. Amatör oynadım. Üniversiteyi kazanmasaydım ve babam izin verseydi ben şu anda futbolcuydum. İyi sol, sağ ayak vuruşlarım vardır. Geçenlerde bir yerdeydim. Fatih Doğan’ın organize ettiği biyerde tam saha maç yaptık. Tribünde İbrahim Üzülmez, Okan Buruk ve Tolunay Hoca da vardı. İbrahim Üzülmez daha sonra bana dediki bu kadar sigaraya, nargileye rağmen çok iyi depar atıyorsun. Mütevazi olmayacağım, futboldan iyi anlarım. İkinci yaşam alanım. Sıkıntılarımdan kurtulduğum, unuttuğum alan.
Serra Koçak: Spor yazarı değilsiniz ama?
Mehmet Baransu: Değilim ama mecbur kaldım. Şike olayına da mecbur kaldım. Polis adliye muhabirimiz emniyetten ayrılmıştı. Şike operasyonu oldu. İlk gün Milliyet, Hürriyet gazeteleri bütün gazetelere fark attı. Çünkü tapeleri yayımladılar. Taraf yayımlayamadı. Ahmet Altan’la yazı işleri toplantısındaydık. Haberi atladığımız ve geri kaldığımız için fırçamızı yedik. Bu nasıl bir iş dedi ve herkese fırça çekti. Niye orda var bizde yok dedi. Ahmet Altan bunun üzerine "sen git emniyete orda senin tanıdığın vardır bize ordan haber topla ve gel geri kalmak istemiyorum" dedi. Bunun üzerine gittim oraya yazdım yazılarımı haberlerimi aldım. Şike sürecine de böylece müdahil olduk anlayacağınız. Emniyet muhabiri ayrılmasaydı, Ahmet Altan da o gün az fırça atsaydı bu işlere girmeyecektim. Sebebi her ikisi.
Serra Koçak: Devlet tarafından korunuyor musunuz?
Mehmet Baransu: Evet. 2 korumanın devamlı gözetimi altındayım. Dünyanın en sıkıcı hali.
Serra Koçak: Yıldırım Demirören ile Ali Koç’un ses kaydını yayımlayacağınızı söylemişsiniz ama açıklamadınız.
Mehmet Baransu: Onu açıkladım söyleyeyim. Twitter’a da yazdım "o ses kaydı bende yok sadece bir buçuk dakikası bana dinletildi" diye. Ama medyanın iddia ettiği gibi ses kaydının olup olmadığını bilmiyorum. Dinlediğim ses kaydının da gerçek olduğunu şurdan öğrendim; Benim twitimden sonra Cemil Barlas Ali Koç’u aramış "internette böyle iddialar varinanmadım ama Mehmet Baransu mesaj attı ben bir buçuk dakikasını dinledim" diye. Ali Koç'a "Yıldırım Demirören’le ilgili ikinizin ses kaydı var. Bu neyin nesi" diyor. Ali Koç’ta doğru fakat medyada ki iddialar doğru değil diyor. Ben Yıldırım Demirören ile Antalya'dayken etik kurul rapor açıklanmasından sonra federasyon Demirören’in grup toplantısı gibi bir şeyler yapacaktı. İşte o arada Ali Koç’la görüşmeleri vardı. Yıldırım Demirören’in odasında ahizeyle konuşuluyor, muhtemelen oradaki biri kayıt yapıyor bu konuşmayı. Bana dinleten de Yıldırım Demirören’e yakın birisi ama şunu söylüyorlar "Yok UEFA’da şunu yaparız bunu yaparızı konuşmadık. Normal süreçle ilgili konuştuk" dedi. Ben hatta bu kaydı TT Arena’da Beşiktaş maçının olduğu gün dinledim.Elime gelirse yayınlarım demiştim. Suç unsuru varsa içeriğinde ceza almayı göz önüne alarak yayınlarım dedim. Arkadaşla birkaç kez konuştum bana o kaseti vermedi. Kimde olduğunu biliyorum ama devamında ne var onu bilmiyorum. Bir buçuk dakikaya yakın bir şey dinledim onda da ciddi bir şey yoktu. .
Serra Koçak: Ne kadarlık kaset?
Mehmet Baransu: Beş dakikalık olduğu söyleniyor. 2 kaset 9 dakika olduğu söyleniyor. Bunları bilmediğim için olayın özeti bu.