Türkiye’nin Güney kara sınırları komşularından kaynaklanan risk ve tehditler arttığını ifade eden Bakan Yılmaz, “Sorulması gereken bu bölgede risk ve tehdit artmış mıdır, artmamış mıdır? BM’ye göre artmıştır. PKK ve IŞID tehdidi açıktır. Her ülkenin teröre karşı gereken tedbiri alması, uluslararası hukukun gereğidir” diyerek şöyle devam etti:

“Hükümet olarak göreve başladığımız ilk günden bu yana terörün ortadan kaldırılması için kapsamlı bir çalışma yapıyoruz. Bölgede bunun bitmesi için elimizden geleni yapıyoruz. Tezkerenin tek bu ülkeye yönelik tehditleri bertaraf etmektir.

Nihayi amacımız bu tip tezkerelere ihtiyaç duyulmayacak ortamın yaratılmasıdır. Terörle mücadeleden taviz vermeden, daha çok demokrasi daha çok insan hakları ile sorunun ortadan kalkmasıdır.

IŞİD terör örgütünün 5 Haziran 2014 hareketle 10 Haziran 2014’de Musul’u ele geçirmesinin ardından bölgedeki süreç başlamıştır. Iraktta yaşanan olaylar Suriye’de yaşanan olaylar gibi ülkemize mülteci akımına neden olmuş, gelen insan sayısı 220 bin 250 ulaşmıştır. Buda yeni bir strateji belirlemeye neden olmuştur.

BM Güvenlik Konseyi Irak ve Suriye’nin toplark bütünlüğünü teyid ederken, BM üyesi tüm ülkelere uluslararası hukuka bağlı kalarak gerekli tüm önlemleri alma çağrısında bulunmuştur. Ülkemizinde iştirak ettiği toplantılarda ulusalarası toplumla beraber hareket edeceği beyan edilmiştir. IŞİD’in varlığına son verilmesi için mücadele edileceği beyan edilmiştir.”

IŞİD’in ilerlemesi nedeniyle en çok etkilenlerden birininde Türkmenler olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Türkiye ayrım yapmaksızın tüm mağdur sığınmacılara yardım etmektedir. Irak’ın kurucu unsuru olan Türmenlerin can sağlığının ve menfaatlerinin korunması bizim için son derece önemlidir. Ülkemizin şimdi olduğu gibi gelecekte de Türmenlerin her zaman yanında olacaktır” dedi.

Yılmaz şunları söyledi:

“Suriye’de ise tehditler çok yönlüdür. Kimyasal silah dahi kullanmaktan çekinmediği rejimin uyguladığı şiddet giderek artmaktadır. Suriye rejimi tarafından uluslararası kuruluşlara beyan edilen hiçbir tahaüt yerine getirilmemiştir. Suriye’de devam eden kaosun nedeni rejimdir. Halkın talepleri silahlarla karşılık verilmektedir.

Suriye’de yaşanan olaylar insani trajediler, rejim 250 binden fazla kişiye gıda ve ilaç vermeyerek öy yada teslim ol demektedir. Bu topraklarda hiç kimse komşudaki yangından bana ne diyen olmaz. Bu ülke her zaman maznumların sığındığı bir ülke olmuştur. Dün de böyleydi, bugünde öyle.

Bütün bu gayretlerimize rağmen bu yardımları istismar eden ve engel olamaya çalışan gruplar mevcuttur. Kaos ortamından ve rejimin güçsüzlüğünden faydalanan terör örgütleri Türkiye’ye yönelik tehditi ortadır ve risk artmaktadır. Adalet zulme engel olmaktır. Bu tezkerenin amacı sınırımızda yaşananlardan ülkemizin en az şekilde zarar görmesini sağlamaktır.” (ANKA)