2. Uluslararası Ombudsmanlık Sempozyumu Ankara’da başladı. 2 gün sürecek sempozyumun açılışına, Başbakanlığı döneminde, Ombudsmanlığın Anayasada yer alıp kurulmasını sağlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan katıldı. Açılışta konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan,  2013 ve 2014 döneminde Kamu Denetçiliği Kurumuna 11 bin 580 başvuruda bulunulduğunu ve bütün başvuruların incelenerek neticelendirilmesinden büyük memnuniyet duyduğunu söyledi.

2002 sonunda itibaren Türkiye’de, demokratikleşme adına, insan hak ve özgürlükleri güçlendirme adına tarihi adımlar atıldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “2010 yılında gerçekleştirdiğimiz Anayasa değişikliğinin ardından Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkının getirilmiş olması da bireyin haklarını savunmak adına devrim niteliğinde bir önem, anlam taşıyor” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında Ombudsmanlığın 18. yüzyılda Anadolu’dan çıkıp Avrupa’ya yayılmış bir uygulama olduğunu söyledi.

-“ONUN İÇİN ÜMİTSİZ OLMAYA GEREK YOK”-

Devlet ve birey arasındaki mesafe açıldıkça hem bireyin hem de devletin zayıfladığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklamasına şöyle devam etti:

“Şunu asla unutmayacağız! Osmanlı Devletini 6 asır boyunca dünyanın en güçlü devleti haline getiren temel özellik halkına karşı adaletli davranmasıdır. Selçukluya asırlar boyunca bu coğrafyanın güçlü bir devleti haline getiren unsur asırlar boyunca halkı ile kurduğu irtibattır. Türkiye Cumhuriyeti, hem adil ve güçlü bir devlet hem de uzun soluklu bir devlet olacaksa tarihinde ki bu büyük tecrübeleri kullanarak, tarihindeki bu zengin mirası tevarüs ederek bunu sağlaya bilir. Onun için ümitsiz olmaya asla gerek yok. Bizim tarih içinde kurulan devletlerimize baktığınızda hiç birinde vatandaşı şekillendirmek, formatlamak, tek tip birey oluşturma gibi bir siyasetin olmadığını görürsünüz. Kıyafet dayatması yoktur, dil dayatması yoktur, kültür dayatması, etnik köken, din, mezhep dayatması yoktur.

-“BİREYİN HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ GENİŞLEDİKÇE DEVLET GÜÇLENDİ”-

Son 12 yılda yaptığımız reformlara dikkat edelim. Dinler üzerinde baskıları, kısıtlamaları kaldıracağımızda bundan devletin zarar göreceği ifade ediliyordu. Kıyafetler üzerindeki özellikle de başörtüsü üzerindeki baskı yasaklamaları kaldırdığımızda bundan ülkenin zarar göreceği ifade ediliyordu. Şarkıların, türkülerin, kelimelerin, kavramaların hatta kalem ve klavyenin üzerindeki baskıyı kaldırdığımızda Türkiye’nin zayıflayacağı, bölüneceği, parçalanacağı iddia ediliyordu. 12 yıl içinde tüm iddiaların, tüm karamsar senaryoların tam tersi gerçekleşti. Bireyin hak ve özgürlükleri genişledikçe devlet güçlendi. Hak ve özgürlükler genişledikçe devlet kadar ekonomi güçlendi. Siyaset güçlendi, kaldırılan her bir yasak, her bir kısıtlama hem bireyi güçlendirdi hem de iddia edilenin tersine devleti güçlendirdi, Milleti güçlendirdi, ülkeyi güçlendirdi. Hiçbir devletin yasaklarla, kısıtlamalarla, özelliklede korkularla varabileceği bir hedef yoktur. Bireyi, halkını, vatandaşını kendisi için bir tehdit olarak gören devletin adil olma imkânı ve ihtimali asla yoktur.”(ANKA)